Bu sorunun en sağlıklı yanıtını, benden değil bölgenin insanından dinlemek en doğrusu.
Bazı aklı evvel solcularla, güya hümanist geçinenlere ithafımdır. Dersim bir şehrin değil, bir bölgenin adıdır.
Cumhuriyetle birlikte, görülen lüzum üzerine yapılan bu bölge ve şehir isimleri değişikliği, zaman zaman gündeme getirilir.
Getirenlerin de bu konuda derinlemesine bir bilgilerinin olmadığı kesin.
Hele hele son zamanlarda bu işe Sn. A. Gül bile bilerek mi yoksa öylesine mi o da katılmış, Norşin deme hatasına düşmüştü.
Yıllar önceydi.
Televizyon programındaki 4 konuk var. Konuklardan ikisi Sırrı Sakık ile Murat Bozlak’tı. Diğeri ise Rahmetli Kamer GENÇ ile Mehmet GÜL idi. (Kanalın adını tam hatırlayamadım)
Programın ortalarına doğru, kendi fikirleriyle örtüşmeyen konuşmalar yapan K. Genç’e S. Sakık hücum eder. Elbette sözle.
-”Siz Atatürk’ü savunarak soykırıma uğrayan Dersimli Kürtlere ihanet ediyorsunuz.”
Suçlama ağırdır. Atatürk’e iftira vardır.
Rahmetli K. Genç, durur mu?
-”O kullandığınız cümlede bir kaç tane büyük yalan var.”
Sırrı Sakık: Ne imiş o yalanlar?
Kamer Genç: “Birincisi Dersim, bir ilin değil o bölgenin adıdır ve benim ilim Cumhuriyetle beraber Tunceli olmuştur.” Diyerek taşı gediğine oturtur.
Kamer Bey durur mu, devamla:
“İkinci husus Dersim’de olanlar; soykırım değil yeni kurulan bir devletin başkaldıranlara karşı önlem almasıdır. Bir başka yanlışınız ise Tunceli asla Kürt değildir. Biz Hazar kökenliyiz. Dilimiz de sizden farklı yani ne Kırmançi ne de Zazaca konuşuyoruz!.”
Aldığı şamar gibi yanıtlar karşısında:
Sırrı Sakık: “Seyid Rıza’ya ne diyeceksin?”
Kamer Genç: “İngilizlerin oyununa gelmiştir. Tuncelililerin o dönem önderi, Atatürk’ün yoldaşı olan Diyap Ağadır... O yıllarda Şeyh Said ve Seyid Rıza’yı kullananlar şimdi PKK’yı kullanıyor.”
Evet!.. Bu sözler hem alkışlanacak nitelikte hem de tarihe not düşülecek değerdedir.
Kamer genç son sözünü: -”BEN ATATÜRK VE CUMHURİYET SAYESİNDE OKUYUP MİLLETVEKİLİ OLDUM. CUMHURİYET OLMASA KULDUM.” Şeklinde bağlamıştı.
Hiç kimse, bu ülkede yaşayıp, cumhuriyetin ve demokrasinin olanaklarından yararlanıp bölücülük, ensar-muhacirlik ve ırkçılık yaparak kafaları karıştırmasın. Bu ülke tarihte Türk’tü ,bugünde Türk ve yarında Türk olarak kalacaktır; Tanrı’nın izni ve milliyetçilerin azmiyle!..
Ne mutlu Türküm diyene!..