Amerika Birleşik Devletleri’nde psikoloji alanında doktora yapan ilk bilim insanı olan ve Wisconsin Üniversitesi’nde Psikoloji Bölümü’nü kuran Joseph Jastrow’a 1891 yılında kendi adını da taşıyacak olan Jastrow Yanılsaması isimli fenomen atfedilmiştir, peki nedir bu?

Jastrow İllüzyonu

Yukarıda gördüğünüz A ve B şekilleri özdeştir. Dilerseniz, bu şekilleri bir kâğıda kopyalayıp üst üste koyarak doğrulayabilirsiniz. Her ne kadar hakikat bu yönde olsa da, bu şekilleri farklı algılamamız kaçınılmazdır. Alt şekil daha uzun görünür, muhtemelen bunun sebebi şeklin uzun kenarının üst şeklin kısa kenarı ile yan yana olmasıdır. Alanlarını değerlendirirken, bu alanları tanımlayan çizgilerin uzunluklarını göz önünde bulundurmaktan kendimizi alıkoyamayız ve bu farklar algımızı etkiler. Jastrow’un kendi sözleriyle bu durumu şöyle izah eder, “Mutlak bir yargıya varmayı en çok istediğimizde bile, göreceli olarak yargılarız.”

Peki bunun ülkemiz siyasetiyle alakası nedir? Görüldüğü üzere algı yönetimi, modern siyaset biliminin ve sahadaki siyasetin temel unsurlarından biri haline gelmiştir, işte bu fenomen, yalnızca görsel bir yanılsama sunmakla kalmaz, aynı zamanda algının manipülasyona açık yapısını da bizler için ortaya koyar. Türk siyasetindeki gelişmelere bakıldığında, bu tür algı yanılsamalarının farklı bağlamlarda nasıl kullanıldığı dikkat çekicidir ve hepimiz tarafından iyice anlaşılmalıdır. Biz seçmenler, çevresel faktörler, politik bağlamlar ve sunum biçimleri sebebiyle gerçekliği yanlış ya da daha yumuşak bir ifadeyle olduğundan farklı algılayabiliriz. Özellikle seçim dönemlerinde veya aday belirleme süreçlerinde, siyasetçilerin mesajlarını seçmenlere ulaştırma biçimleri veya söz konusu siyasetçilerin kamuoyuna lanse edilme süreçleri, Jastrow İllüzyonu'na benzer şekilde stratejik olarak tasarlanmaktadır. İki farklı lider (veya lider adayı), politika önerisi veya ideoloji, gerçekte benzer nitelikte olsa da seçmene sunuluş biçimiyle farklı algılanabilir; aynı gerçeklik bambaşka sunumlarla bambaşka bir hal alır aslında. Benzer liderlerin ve aynı karakterdeki ekiplerin söylemleri, politikaları veya liderlik tarzları, farklı sunum teknikleri ve retorik stratejilerle birbirinden tamamen farklıymış gibi algılanabilir.

Türk siyasetinde, liderlerin algılanışı sıkça bağlama ve sunuma göre değişiklik gösterir. Bazı liderler, politik çizgilerinin benzerliği, ortak retorikleriyle ve seçmen kitlesine hitap etme biçimleriyle dikkat çekerken; özellikle halkın algısını şekillendiren en güçlü araçlardan olan medya (bu noktada sosyal medya, youtube ve internet haberciliğine özel olarak dikkat edilmelidir) tarafından haberlerin sunuluş biçimi, hangi unsurların vurgulandığı veya hangi detayların göz ardı edildiği, seçmenlerin olayları ve bilhassa liderlere algılayışını değiştirebilir. Bu algı yönetimi, farklı cenahların ötekinin liderini nasıl anladığıyla sınırlı kalmak zorunda değildir, kendi içindeki potansiyel lider adaylarını da olduğundan farklı değerlendirilmesine neden olabilir. Bazı liderler medya ve kökü dışarıda olan unsurlar tarafından "reformcu" olarak sunulurken, seçmeninin ve milletinin gönlündeki politikaları savunan bir başka lider "statükocu" olarak algılanabilir. Görüşümüz ne olursa olsun söz konusu algı yanılsamalarını aşmak için eleştirel düşünce, liderlerin veya lider adaylarının gerçek politikalarının analiz edilmesi ve kökü bu ülkede olan (bu ülkeye bağlı olan) bilgi kaynaklarına erişim büyük önem taşımaktadır; bunlarla beraber, belki de algı yanılsamalarını aşmak için hepsinden önemlisi insan fıtratını anlamaktır (“fıtrat” teriminin güncel Türk siyasi ikliminde “insan psikolojisi” yerine kullanılması daha uygun olacaktır). Bu noktada, bireyler ve çıkar grupları (en masum görünen topluluklar bile büyük hayaller ve ekonomik motivasyonlar ile ülkemizde çıkar grubu haline gelebilmektedir), zaman zaman algının biçimlendirilmesi hususunda etkin aktörler haline gelmektedir. Bu kimseler, stratejik hamlelerle, gerçekte yakın olan liderlik tarzlarını farklı kutuplarda göstermek ya da ayrışan politikaları örtmek için ince hesaplar yaparlar. Medyanın ötesinde, akademik söylem, kültürel kodlar ve ekonomik bağlantılar kullanılarak, algı yönetimi daha derin ve nüanslı bir hale getirilir. Bu durum, siyasal karar alma süreçlerini, rasyonellikten ve millilikten ziyade manipülatif dinamiklerin etkisi altına bırakır.

Bizler milli bilincimizi rehber edinerek aklımızın süzgecinden geçirmediğimiz hiçbir algıya teslim olmamalıyız. Jastrow İllüzyonu gibi yanılsamalar, yalnızca dikkatli ve eleştirel bir bakış açısıyla aşılabilir. Gerçekleri görmenin yolu, ortak aklımızı ve değerlerimizi birleştirerek, manipülasyonun ve sürekli içinde bulunduğumuz ikna süreçlerinin ötesine geçmekten geçer. Ancak bu şekilde, geleceğimizi şekillendiren kararlarımızda yanılsamalardan arınmış bir duruş sergileyebiliriz.