Ünlü bir siyasetçimizin beni tebessüm ettiren bir sözüyle başlayalım: "Bizimkilerin hepsi VİP (Very Important Person), yani statüsü veya önemi nedeniyle özel imtiyaz sahibi olan kişi," demişti. Tabii o zamanlar çok gençtik ve idealisttik. Toplumu dönüştürebileceğimizi düşünüyor; kuralları liyakat olgusunun temeli olarak görüyor, daha doğrusu liyakat mekanizmasının işlediğine inanıyorduk.
Peki, liyakat nedir? Liyakat, layık olma hâlidir. Modern insan kaynakları anlayışıyla yeterlilik ya da yetkinlik olarak tanımlanabilir. Bu kavram, bireyin aldığı eğitim ve edindiği tecrübeler sonucunda kazandığı özel bilgi, beceri, teknik ve kişisel özelliklerin bütünü olarak ele alınabilir.
Liyakat beklentisi, özellikle kurumsal kültüre sahip başta devlet kurumları, üniversiteler, belediyeler, büyük şirketler ve bu kurumlara yönetici atamalarında kendini gösterir. Bununla birlikte siyasette, özellikle parti yöneticileri, milletvekilleri, parti liderleri ve en önemlisi devleti yöneten kişi ve hükümet üyelerinde de yetkinlik beklentisi oldukça büyüktür; adeta olmazsa olmazdır. Bu nedenle atalarımız, "Ya devlet başa, ya kuzgun leşe," demiştir.
Bir önceki yazımızda soft power (sakin güç) kavramından bahsetmiştik. Her konuşması savaş naralarına dönüşen, aleni olarak tehditler savuran, ayrımcılık içeren, bir türlü makul olamayan, halkı kucaklamayan ve tarafsız bir duruş sergileyemeyen liderlerden ziyade; halkına, yetkinlikleri ve kişiliğiyle şifa gibi gelecek bir lider beklentisi içinde olduğumuz açıktır.
Peki, bir lidere bu sıfatı yakıştırmak için hangi özelliklere sahip olması gerekir? Öncelikle soft power kavramını açıklayalım. İlk olarak Amerikalı siyaset bilimci Joseph Nye tarafından 1990 yılında ortaya atılmıştır. Kavram, Amerikan siyaseti bağlamında, askeri güç ve ekonomik yaptırımlar gibi baskı unsurlarını kullanmaksızın çekim ve ikna gücünün çalıştırılmasını öngörmüştür.
Ilımlı güç politikasını uygulamanın ya da bu politikaya inanan bir siyasi lidere sahip olmanın elbette birtakım avantajları vardır. Bunlardan bazıları şunlardır:
- Kültürel etki: Güney Kore’nin K-dramaları, teknoloji ürünleri veya Amerika’nın Hollywood filmleri ve pop müzik aracılığıyla tüm dünyaya ulaşması gibi.
- Diplomasi ve iş birliği: Barışçıl ve uzlaşmacı ilişkiler kurmak; pandemi, bu noktada ayırt edici bir örnek olmuştur.
- Eğitim, teknoloji ve inovasyon: Üniversitelerle iş birliği yapmak, teknolojiyi desteklemek ve yaratıcı yetenekleri, yatırımları teşvik etmek.
Soft Power, yani sakin gücü temsil eden bir liderin, zorlama veya abartılı etkiler yaratmasına gerek yoktur. Halk, onun nasıl konuştuğundan çok kişisel nitelikleriyle ilgilenir. Sükûnet, saygı, vicdan, dürüstlük ve elbette yönetsel yetkinlikler, bu liderin vazgeçilmez özellikleridir. Bu nitelikler, toplumsal barışı sağlar ve halkın desteğiyle güçlü bir liderlik duruşu sergilemesine olanak tanır. Hem ulusal hem de uluslararası arenada saygınlık kazanır. En önemlisi, halkın umutları, başarma azmi ve toplumsal liyakata olan inancı yeniden tesis edilir.
Biliyoruz ki o liyakat sahibi lider, halkımızın ve ülkemizin kalbindedir…