Her şey ve hatta dünya yalan olsa bile hayat hakikattir. Yaşadığınız sürece aldatılır, kandırılır, yalanlarla bir müddet farkına varmadığınız zamanlar olur. Ama hakikat hiç değişmez ve mutlaka açığa çıkar. Hayatı geleceğe dönük yaşarız lakin onu geçmişten anlarız. Hakikatin hakkını verdiğimizde daha az kandırılır yani hayatı daha çok anlarız. Hayatı anladığımızda ancak kendimizi de anlarız.
Şu aralar Afrin operasyonu nedeniyle millet olarak duygusal anlamda millici davranıyoruz. Bu bize özgü bir haslettir ve şüphesiz ki çok da yararlıdır. Bu vesileyle ordumuza muzafferiyet, bölgeye sükunet diliyoruz. Elbette ki sınırlarımızda oluşturulacak bir terör devletçiğine müsaade edemeyiz. Onun bunu şunun ne dediğine bakmaksızın tehdit oluşturabilecek her oluşumu güç kullanarak engellemek meşru hakkımız ve gelecek nesiller için de milli vazifemizdir. Onbinlerce km öteden gelen ABD’nin orada bulunması haksız ve haydutça bir davranış iken bizim sınırlarımızı korumamız ve hemen arkasından sürekli hale gelmiş terörist saldırılara karşı operasyon yapmamız tartışmasız milli güvenliğimiz açısından zorunludur.
Bu anlayışımız geçmişte yapılan hayati hataları sorgulamamıza mani değildir. Tersine ancak sorgulayıp hatalardan ders çıkararak tekrarına düşmez ve başlangıçta cüzi bir maliyet ile bertaraf edeceğimiz tehlikeleri büyütmeyiz. Açılım sürecinde Habur çadır mahkemeleri kurup PKK lıları pişman değiliz demelerine rağmen serbest bırakarak gövde gösterisi yapmalarına çanak tutmak sonrasında yüzlerce şehide malolan hendekler kazdırmak. Kobani’de İŞID ile çatışan PYD’lilere destek için Peşmergeye hem de bir Cumhuriyet Bayramı gecesinde ülke sınırlarını açmak. APO’nun biz cani terörist başı değil, tersine bir barış güvercini olduğunu ekranlardan pompalamak kimin eseri ve işiydi?
Daha onlarca örnek verilebilir. Ham hamasete dayalı bir söylemle aslında bir teröristleri etkisizleştirme operasyonu olan Afrin işinde sahte bir kahramanlık hikayesi çıkarmaya ve bunu seçimlere yönelik oy avcılığına enstrümanı yapmaya çalışmak en azından şehitlerimizin ruhunu incitir. Suriye’de iç savaşın başlamasına çanak tutarak sınırlarımıza ABD-İsrail uşağı bir Kürt terör devleti inşasına cesaret veren sığ siyasetin faturası ağır olsa da sonunun gelmesi iyidir. Lakin çok yakın geçmişte yapılanların kolayca unutulması mümkün değildir. Çünkü hayat geleceğe dönük yaşanır ama geçmişten öğrenilir.
Bir de hamasi nutuklarla terörle mücadele kapsamında bir operasyonu savaşa çevirip hiç olamayacağın birine özenip gazilik ünvanı peşinden koşarken Lozan’ı tartışmak ne demek? Türkiye Cumhuriyetinin tapusu olan Lozan’ı fesli şempanzeden öğrendiğiniz tarih bilgisiyle anlamadığınız aşikar iken tartışmak niye? İngilizci, Kürtçü, Pontusçu, Ermenici hasılı Türk düşmanı herkes ve her kesim Lozan’ı sevmez kabul etmez ve fırsat buldukça tartışmaya açmak ister. Peki bu ülkenin Cumhurbaşkanı bunu niye yapar ki? Cihan Harbi sonrasında Sykes-Picot cetveliyle çizilen sınırların devletçiklerinde sürekli kan, gözyaşı, savaş var iken Türkiye Cumhuriyeti her tür ihanete rağmen hala sapasağlam ayakta ise bunu Lozan ve yapıcılarına borçlu olduğunu asla aklından çıkarma, bu ülkenin kurucu değerleriyle çatışmaktan vazgeç. Bak bugün dahi o ruhun ekmeğini yiyorsun..