Sevgili okurlarım! Size ilginç bilgiler verip, akıl içi sorular soracağım.
Verilen incelendiğinde ülkemizde:
6 milyon çiftçi,
2 milyon taşeron (yaklaşık),
11 milyondan biraz fazla emekli,
1 milyondan fazla öğretmen,
1 milyon 500 bin sendikalı 13 milyon sendikasız işçi,
3 milyon 330 bin İŞSİZ,
2 milyondan fazla esnaf,
6 milyondan fazlaca üniversite öğrencisi,
160 bin akademisyen var.
Bu rakamları alt alta koyduğumuzda yaklaşık:32 milyona yakın(Sendikasız işçiler hariç) seçmen profili çıkıyor karşımıza. Ülkemizin seçmen sayısı yaklaşık 54 milyon. Ortalama olarak bu sayının 48 milyonu düzenli oy kullanıyor.
48 milyon oy veren seçmenden, 32 milyonu hayatından şikayetçi, geçinme konusunda ciddi sıkıntılar yaşıyor. Emekli SÜRÜNDÜĞÜNÜ söylüyor. Akademisyen baştan memnuniyetsiz. Öğretmenler ağlıyor. Çiftçi battığını emeğinin karşılığını alamadığını söylüyor. Girdilerden, mazotun pahalı olduğundan dertli. İşçiler AÇLIK sınırının altında yaşadığını iddia ediyor. Taşeron kadro diye yanıp-kavruluyor. Esnaf siftah yapamadığını söyleyip, “Kan” ağlıyor. Öğrenci eğitimi ve iktidarı beğenmiyor.
İyi hoş da benim güzel ülkemin anlaşılamayan insanları, 15 yıldır bu sıkıntılarını çözememiş, giderememiş, seni refaha ve huzura kavuşturamamış bir İKTİDARI neden destekleyip duruyorsun?
Bunun izahı nedir?
Galiba mantık ve düşünceyle değil duygularla hareket eden bir toplum oluşumuzdandır.
“Avrupa’nın en büyük havaalanını yapacağız” diyor. Hayatında hiç uçağa binmemiş, hiç havalimanı görmemiş, göremeyecek ve binemeyecek ahali alkışı patlatıyor, “Türkiye seninle gurur duyuyor” diye avuçlarını patlatıyor.
Sanırım “el alem ne der?” kaygısıyla yaşayan toplum, artık “el alem ne düşünür?” mutluluğuyla ilgileniyor olmalı.
Olmalı da, bu düşüncede olan kişiler, belki de ömürlerinde bu duyguyu anlatacak ya da yaşayacak bir yabancıyla da belki ömürlerinde hiç karşılaşmayacaklar. Nispet yapacağı bir yabancıyla diyalog kurma şansları da belki asla olmayacak. Yabancı basını takip ederek bu konuda ne yazdıklarını ne söylediklerini de hiç öğrenemeyecekler.
“Türkiye’de bolluk var maşallah, Avrupalı taneyle biz kiloyla alıyoruz!” diyenler: ne yazık ki o bolluğun sefasını süremeyenler, evlerine alamayanlar, mutfağına sokamayanlardır. Bu insanlara “en son ne zaman tatile gittin” diye sorsan. Belki de omuzlarını silkecekler.
Elin Alman’ı, Fransız’ı, İngiliz’i meyveyi taneyle alıyor amma, dünyayı gezmekten de geri kalmıyor. Bizde bolluk var alamıyor. Tatile bir otele gidemiyor. Hayatından memnun değil.
Ne hikmetse 15 yıldır bu meseleleri çözememiş bir iktidara da oy vermekten geri kalmıyorlar.
Bu nasıl izah edilecek? İlginç mi, müstahak mı?
Esen kalınız.