Bunlar Müslüman ise biz neyiz,Biz Müslüman isek bunlar hangi dinden?

Fransa’daki terör saldırısından bahsediyorum. Kalabalığa dalan kamyon yaklaşık 90 kişinin ölümüne neden oldu,yüzlerce de yaralı var. Gazeteler ölenlerin 18 tanesinin çocuk olduğunu yazıyor. İki yaşında 5 yaşında 6 yaşında henüz ruhuna, bedenine günahın kiri bulaşmamış 18 çocuk.

Bu nasıl bir Müslümanlık,nasıl bir din anlayışı?

Kamyonla kalabalığa dalanların hiçbir ayırım gözetmedikleri belli. İstanbul Atatürk Hava Limanına saldıranların da tek bir hedefleri vardı,mümkün olduğu kadar çok insan öldürmek. Bu yaklaşımda suçlu masum,Müslüman,gayri Müslim ayırımı yoktur. Önemli olan öldürmek, mümkün olduğu kadar çok kan dökmektir.

Dünyaya İslam’ın penceresinden bakanlar bu tür kör eylemler yapamazlar. Düşmanınız küfür ise eylemlerinizin muhatabının belli olması gerekir. Kaldı ki sadece size savaş açan ve o savaşın içinde fiilen bulunanlara yönelebilirsiniz. Sokaktaki insanların,masum çocukların,kadınların,erkeklerin ne suçu var. Bu bir davaya hizmet etmek değildir. O dava her neyse bu saldırılardan en çok yara alan odur. Bu, öldürmeyi, kan dökmeyi gayeleştirmektir.

Kuran haksız yere bir Müslüman’ı öldürenin ebedi cehennemle cezalandırılacağını söyler. İstanbul Hava Limanında öldürülenler için böyle bir haklılık gerekçesi bulunabilir mi? Oradaki taksicinin,temizlik işçisinin,memleketine giden vatandaşın ne suçu vardı. Keza, haksız yere Müslüman olmayanları öldürmenin de bir gerekçesi yoktur.Bu eylemler bazı evlere,ocaklara ateş düşürse de Fransa’ya,Türkiye’ye bir şey yapmaz. Asıl zararı her açıdan yapanlara verir. Dünyada da ahrette de yapanı zelil eder.

12 eylül öncesi biz de terörün tezgahından geçtik. Türkiye Sovyet peyki olmanın eşiğine getirildi. Sokaklar,caddeler,mahalleler,okullar Marksist solun kurtarılmış bölgeleri haline geldi. Türkiye gitti gidiyor analizleri yapılıyordu. Okullarımızı,evlerimizi, yurdumuzu,vatanımızı korumak gibi bir gerekçemiz vardı. Bugün IŞİD’e sempati ile bakanlar o gün Ülkücüleri,ırkçı,kavmiyetçi,İslam dışı olmakla suçluyorlardı. Oysa ülkücüler hiçbir zaman topluma silah çevirmediler,terörü gayeleştirmediler,kendilerini ve değerlerini müdafaa etmek zorunda kaldıklarında da sadece saldırana karşı meşru müdafaa haklarını kullandılar.

Burada tanık olduğum bir hikayeyi aktarmak istiyorum. Konya’da bir arkadaşımız yanlışlıkla M.Y isimli birini vurdu. Diyelim ki 4 nolu dairede kalan şahıs yerine 5 nolu dairede ikamet edeni vurdu. Ertesi gün gerçek ortaya çıkınca olayın faili olan arkadaş bunalıma girdi. Ben nasıl bir Müslüman’ın kanına girerim diye psikolojisi bozuldu. O arkadaş İslami eğitim almış biri de değildi,Tekirdağ’da okuyamayınca Konya’ya liseyi bitirmek için gelmişti. Vicdan azabı,Ulu makamda hesap verememe korkusu ona akli muvazenesini kaybettirdi. Uzun süre Bakırköy Ruh ve Sinir hastanesinde tedavi gördü. Bilahare tutuklandı,uzun yıllar aynı cezaevlerinde beraber kaldık. Tahliye olduktan sonra küçük bir iş kurdu,yürütemedi. Vicdanı kendisini gerçek dünya ile sanal dünya arasında götürüp getiriyordu. En sonunda kırılgan olan kişiliği fazla dayanamadı,13 sene önce Sultanahmet meydanında önce iki el havaya,sonra bir el kafasına sıkarak bu dünyaya veda etti. Geriye yaralı bir eş üç tane minik yavru bıraktı. Kapısı dostları,gönüldaşları tarafından çalındı mı bilemiyorum,ama şimdi soruyorum, bugün İslam kisvesiyle önüne geleni öldüren,kanını döken,çalan, rüşvet alan,siyasi ikbali için ona buna zulmedenler mi daha Müslüman, yoksa bugün aramızdan ayrılmış olan,vicdanına yenilen o  ülkücü mü?