İktidarın - muhalefeti silkeleme- harekâtı sürüyor.
Önce bazı CHP’li belediyelere, hizmet yapamaz hale gelsinler diye icra takibi yapıldı, ardından soruşturmalar açıldı, şimdi bir adım daha atılarak “ağzını açan niye açtın” diye sanık sandalyesine çıkarılıyor.
Ümit Özdağ tutuklandı, gazetecilerden göz altılar, tutuklananlar oldu, en son TÜSİAD cibilliyetsizler listesine alındı, tehditler savruldu, yargı harekete geçirildi.
Ne demişti TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Aras? "Hukukun üstünlüğünü sağlayın, yargıyı siyasallaştırmayın, hukuksuz gözaltı yapmayın kısacası demokrasinin gereklerine göre hareket edin” Bu sözlerin neresi yanlış?
Aynı konuşmada, ekonomideki düzelme eğilimine övgüler de vardı. Bu sözler üzerine önce Adalet Bakanı Yılmaz Tunç tepki gösterdi, yargıyı etkilemekten söz etti. Mesajı alan Savcılık jet hızıyla Aras hakkında soruşturma başlattı.
Demokrasilerde her sivil toplum örgütünün fikirlerini açıklama, bu yolla siyasete tesir etme hakkı vardır. Aksi takdirde STK’ların varlık sebebi ortadan kalkar. Konuşmayacaklar, temsil ettikleri grupların çıkarlarını savunmayacaklarsa niye varlar?
Üstelik TÜSİAD’ın eleştirileri toplumun kahir ekseriyeti tarafından paylaşılan eleştiriler.
Bu tahammülsüzlüğün nedeni belli; Türkiye iyi yönetilmiyor. Ufukta işlerin düzeleceğine dair bir belirti de yok. Erdoğan bir defa daha seçilmek için her yolu deniyor. Bahçeli’nin Öcalan çağrısını Erdoğan’ın yeniden seçilmesinden bağımsız düşünmek mümkün değil. Öcalan çağrısı, iktidarda kalma uğruna hiçbir ahlaki ve hukuki sınır tanınmadığının göstergesi. Bir defa daha seçilelim isterse Apo milletin tepesine çıksın, zihniyet bu.
Hannah Arend, Şiddet Üzerine isimli kitabında AKP’nin bu noktaya nasıl geldiğine ışık tutan tespitlerde bulunur; şöyle der: “iktidardaki her gerileme ve zayıflama şiddete açık bir davetiyedir. Hükümetler, yönetilenler veya bir iktidarı elinde tutup da ellerinden kaymakta olduğunu hisseden herkes, kaybettiklerini elde tutabilmek için, yerine şiddeti koyarlar.” Arend’in bu tespiti yönetenlerin şiddete yönelmeleriyle zayıflamaları, iktidarı kaybetme korkusuna kapılmaları arasında bir bağ olduğunu varsayar. AKP iktidarının ilk yılları ile halk desteğinin azalmaya başladığı son yıllardaki tutumu karşılaştırıldığında
bu tespitin doğrulandığını söyleyebiliriz. Bu tutuklamalar, bu soruşturmalar iktidarın ellerinden gitmekte olduğunu fark etmenin reaksiyonlarıdır. Fakat yine Arend’in ifadesiyle diyebiliriz ki, “iktidarın yerine baskı ve şiddeti koymak zafer getirebilir, ama bunun bedeli çok ağır olur. Zira bu bedeli yalnızca yenilenler ödemez, muzaffer olanlar da bu bedeli iktidarlarıyla öder.”