Çok çirkin, çok saygısız bir seçim süreci geçirdik. Süreci iktidar partileri çirkinleştirdi. Tehditler, yalanlar, iftiralarla yürütülen bir kampanyaydı. Medya muhalefete hiç söz hakkı tanımadı. Vatandaş tek taraflı propagandaya maruz bırakıldı. Saygıya layık, eşit şartlarda rekabet imkanının olduğu bir seçim süreci yaşanmadığı için ortaya çıkan sonuç da saygıya layık olmaz. Ringde bir boksörün ellerini kollarını bağlayıp evire çevire dövdükten sonra maçı kazanmak ne kadar saygıya layıksa bugün ortaya çıkan sonuç da o kadar saygıya layıktır.
Bu tespitten sonra iktidar ve muhalefet açısından bir durum değerlendirmesi yapabiliriz. Muhalefet seçim süreci boyunca çok ciddi tehdit ve iftiralara maruz kaldı, eşit şartlarda rekabet edemedi, sesi kısıldı, suçlandı, aşağılandı, bir demokraside asla olmaması gereken muamelelere maruz bırakıldı. Sadece bu kadarla kalınsa iyiydi. Devlet de bütün gücüyle muhalefetin karşısına çıkarıldı, İktidar partisi Allah’ı, Peygamberi AKP’li yaptığı için muhalefet bu algı ile de mücadele etti. Öyle ki cennet AKP’nin mükafat, cehennem AKP’nin mücazat yeri olarak takdim edildi. Muhalefet açısından siyaset yapmanın neredeyse imkansız hale getirildiği şartlarda alınan sonuç her şeye rağmen başarıdır. Özellikle CHP kazandığı belediyeler bakımından büyük bir sıçrama yaptı.
Cumhur ittifakı açısından bakıldığında oylarını koruyor gibi görünmesine rağmen özellikle AKP’nin Ankara, İstanbul, Antalya gibi belediyeleri kaybetmesi, bunu gölgeledi. AKP kırk belediye kazandı ama bu CHP’nin kazandığı yirmi belediyenin nüfusu kadar etmiyor. Henüz sonuçları açıklanmamış olmasına rağmen İstanbul’u CHP adayı İmamoğlu’nun kazandığı neredeyse kesin. İstanbul sonuçlarına etki etmek için yapılan manipülasyonlar, AA’nın tutumu devlet kurumlarının ne hale geldiğini göstermesi bakımından ibret verici bir örnek. İktidar başarılı mı, bence değil, çünkü İslam dini üzerinden siyaset yapıldı. Son Cuma hutbesinde Mekkeli müşriklerin Müslümanlara uyguladığı ekonomik ambargo anlatılarak, vatandaş AKP’ye yönlendirilmeye çalışıldı. Türkiye nüfusunun yüzde 99’u Müslüman olduğuna göre bu oranın altındaki her rakam iktidar partisi için başarısızlıktır. İktidar partisi kendi nefsinde Müslümanlığı oylatmaya çalıştığı için çirkin bir ilke imza attı.
Bu seçimin asıl galipleri partilerden ziyade iki önemli ilin adaylarıdır. Birincisi Millet ittifakının İstanbul adayı Ekrem İmamoğlu. Çok geriden başladığı seçimi ağır başlı, vakur, barışçı, kucaklayıcı ve centilmen üslubu ile zaferle taçlandıracak noktaya getirdi. Seçim gecesi ortaya koyduğu liderlikle İstanbul’un alicengiz oyunları ile elinden alınmasına mani oldu. Provakasyonlara gelmedi, herkesin başkanı olacak görüntüsü ile oy vermeyenlerin bile takdir ve sempatisini kazandı. Bu seçimin en başarılı ismi İmamoğlu’dur.
İkinci başarılı isim yine Millet İttifakı adayı Mansur Yavaş’tır. Tehditlere, iftiralara karşı eğilmedi. Çekil çağrılarına rağbet etmedi. Devlet ve iktidar bütün imkanları ile üzerine gelmesine rağmen direnerek mutlu sona ulaştı. Yavaş, siyasette cesaret ve kararlılığın ne kadar önemli olduğunu gösterdi.
Bu seçim HDP seçmeninin merkeze çekmek için önemli bir fırsattı. Ayrılıkçılığı yok etmenin yolu önce siyasi tabanını zayıflatmaktan geçer. Öyle bir dil kullanıldı ki vatandaş adeta HDP’nin kucağına itildi. HDP’den alınan belediyeler sevindiricidir. Lakin, doğru strateji HDP tabanını dışlamamak, onlarda bir yabancılaşma duygusu yaratmamaktır.
MHP’nin aldığı yüzde 5.5, İYİ partinin aldığı yüzde 7.5 oyun değerlendirmesini de başka bir yazıda yapalım. Ne diyelim hayırlı olsun!