Kendi düşünceni özgürce dile getiremedikten sonra, onun bunun koltuğunun altına sığınıp kendini bir başkasına esir ettikten sonra, ne anlamı var ki yaşamanın ve bu hayatta nefes almanın nerede kaldı? Onurunuz, gururunuz, şerefiniz ozaman sizin. Korkutanlar Değil! Korkaklar sarmış her tarafını? Yazık çok yazık...

KorkakIar eceIIeri geImeden birkaç kez öIürIer, cesurIar ise öIümü bir kez tadarIar. Korkarak yaşıyorsanız eğer sadece hayatı uzaktan seyredersiniz.

'Sine-i millete dönelim mi, dönmeyelim mi'

Korku, bir hastalık değildir aslında; Lakin, akıl, irade ve mantıkla kontrol edilmediği zamanlarda insan ruhuna verdiği tahribat büyük yıkımlara da sebep olabilir. Günümüzde Korku; önünde secde edildiği sürece büyüyen, büyüdükçe ise elimizi-kolumuzu bağlayan ve hayallerimize ambargo koyan, geleceğimizi de satın alan bir zaman taciridir korku.

Gerçek vede hayalî bir tehlike, bir tehdit karşısında duyulan büyük tedirginlikler olarak adlandırılan korku; insan fıtratında var olan güçlü bir duygudur.

Aklımızın ve mantığımızın sürgüne gönderdiği; huzursuzluğumuzun kaynağı olan bu duygu; insanların yüreğine bir çöreklendi mi? Artık o insandan gelecek ve umut adına bir şeyler bekleyemezsiniz. Korkunun esir aldığı böylesi bir kişiliğin bütün düşünce sistemi de altüst olmuş demektir. Korkunun esiri bir kişi, sağlıklı düşünemeyeceği gibi bir adım ötesini de asla göremez.

Çoğu zaman şüphelerle kol kola giren bu korkunun acabaları beynimizde dans etmeye başlar işte ozaman insanın ne huzuru kalır nede rahatı. Ya başaramazsam düşüncesi yer bitirir insanı, iş te ozaman egomanya girer devreye 'ya kaybedersem, ya beğenmezlerse, ya sevmezlerse, ya unuturlarsa, ya öğrenirlerse... Korkunun daha çok uzatacağımız şekilde çeşitleri vardır. Müebbetlik bir mahkûm misali bir aşağı bir yukarı gezdirir durur. Korku girdabın sarmaladığı, kendi iç dünyasında huzursuzluğu ile çevresini tedirgin eden; etrafını da yıkıp döken; gücünün yettiğince zarar verir kendisine ve etrafına özelliklede sevdiklerine bu kaçılmazdır..

Korkudan kurtulmanın tek bir yolu vardır o da onunla yüzleşmek ve onu sorgulamaktır. Korkudan kaçmak, kurtuluş asla değildir. Hele de korku, kendisinden korktuğunu ve kaçtığını anlarsa kesinlikle bırakmaz peşini işte ozaman hayat ile olan bağın kesiliverir.

En büyük korkumuz, kaybetme korkusudur.

Gibi'lerimiz vardır bu hayatta mesala; başaramamak, gibi veya alay konusu olmak gibi, gülünç duruma düşmek gibi, yalnız kalmak gibi, sevilmemek gibi, eleştirilmek gibi, reddedilmek gibi, unutulmak gibi, yaşlanmak gibi, ölmek.... Korkularımızdan bazılarıdır aslında bunlara ilaveler yapmak pek mümkündür saymakla bitiremeyiz.

Hayatımızın bir çok alanını kaplamış olan bu korku dağının arasında neler var bir bakalım mesala; Ateşten korkmazsak yanarız, sudan korkmazsak boğuluruz, depremden korkmazsak enkaz altında can veririz; borçlanmaktan korkmazsak iflâs ederiz, imtihandan korkmazsak başarılara imza atamayız, kötülüklerden korkmazsak iyiliklerde buluşamayız... Dışarıdan gelebilecek tehlikelere karşı insanı beden, his ve akıl olarak alarma geçiren; gelecekte hayatını olumsuz yönde etkileyebilecek durumlara tedbir almamızı sağlayan, kontrol edilebilir korkunun olması hayatta kalabilmemiz ve sağlıklı yaşayabilmemiz için şarttır. Böylesi bir korku, öncelikle kendimize daha sonra da çevremize karşı duyarlı olmamızı sağlar.

Peki bunlardan Korkmalı mıyız? Elbette ki. Korkacağız ki daha da dikkatli olalım. Korkacağız ki bir daha yanlış yapmayalım. Korkacağız ki kendi nefsimize hoş gelenler yüüznden; başkalarını incitecek söz ve davranışlardan kaçınalım. Korkacağız ki fânîlikten ebediyete terfî ettiğimizde felâh bulalım.

Korkularımız bizi doğruya, güzele, iyiye yöneltiyorsa korkalım. Ancak; cesaretimizi kırıyor, öz güvenimizi törpülüyor, güçsüzlüğümüze sebep oluyor ve bizi uyuşuklaştırıyor, tembelleştiriyorsa korkuya dağları bekletmeyelim.Ve o korku dağını yıkıp bir kenara atalım.

Ben attım korkmuyorum. Beni yaradandan başka hiç bir şeyden hiç kimseden korkmuyorum. Korkarak yaşamaktansa korkmadan ölmeyi tercih edenlerdenim. Biz söz var aynen şöyle diyor. '' Korkaklar asla hedeflerine ulaşamazlar ve asla kahraman olamazlar. Bu hayatta korkakların yeri yok!...

Sende korkma ne diyor şair KORKMA.

''Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak; Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak. O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak; O benimdir, o benim milletimindir ancak."

Kısır tartışmaların egemen olduğu bir toplumda; yaşanan şartların değerlendirilmesi ve olumlu bir atmosferin oluşması mümkün değildir. Sadece Güç ve kudret ifade eden siyasal anlayışlarla; Militan Demokrasi/Tahammülsüz Egemenlik zihniyetleriyle…Feodal Führerlikler inşa edilir. Tek Tip Siyasal zihniyet-Tek Tip Doğru-Kapalı Emrivakilere dayalı Otoriter Faşizmin Karargahıdır.

Saygılarımla.