Nisa Suresi 58. ayette aynen şöyle yazar; “Kuşkusuz Allah görevi liyakatli olana vermenizi, insanlar arasında hakem olduğunuz zaman da adaletle hüküm vermenizi emreder. Varlığınızı sürdürmenizin yegâne şartıdır bu". Cemaatinizdeki, cemiyetinizdeki, ailenizdeki veya dostlarınız arasındaki en liyakatli insanı değil, liyakatli olanlardan bahseder Allah(C.C.) kutsal kitapta.
İnsanımızın iş gücü olarak gittiği ülkeleri düşünüyorum bazen. Çok sıkıntılı durumlardan kurtulup geliştiler ve teknoloji çağını, bizden yıllarca önce yakaladılar. Peki, biz neden yapamıyoruz bunu diye hiç düşündünüz mü? Çok zor bir soru olmasa gerek aslında. Bizim temel sorunumuz olan "liyakat" sorununa çözüm bulamıyoruz da ondan işte.
1999 yılında iktidara gelen koalisyon hükümeti çok güzel bir hamle yaptı ve KPSS isimli sınavı getirdi. Çünkü devlet daireleri, akraba, eş, dost ve partili yuvası haline geliyor, bir diğer parti kazanınca o kişiler bir başka yere gönderilip daireler, yeni akraba, eş, dost ve partili yuvasına dönüşüyordu. Bugün üniversite mezunu gençlerimizin giremediği devlet dairelerine, ortaokul ve hatta ilkokul mezunu insanımız giriyor ve bazen lise veya üniversite mezununun şefi olabiliyordu. KPSS sınavı, işte bu adamcılığın önüne geçecekti ama unutulan bir şey vardı; "MÜLAKAT"!
Adamcılığın önüne geçildi ama yeni bir şey ortaya çıktı. Onun adı ise; "adamlarımın içinde liyakatli olan" ne yazık ki! Yönetenler yeni görevine geldiğinde, yeni personel alımı yapıyorlar. Sınavdan ne aldıkları çok önemli değil. Alt sınır 60 ise, onu almak yeterlidir istedikleri kişileri almak için. Mülakatta, partili olmayanın hiç bir şansı yoktur. Partili olanlar içinde büyük bir yarış başlar; "hamili kart yakınımdır" yarışı yani!
Biz yıllarca neye karşı mücadele verdik? İşe girmek için cemaat yapılanması içine evirilen gençliği kurtaralım, kendi başarıları ile bir yere gelebileceklerini gösterelim demedik mi? Sağlık Lisesi'ni bitirip aynı sene Hukuk Fakültesi kazanan 17 kişinin ne hikmetse beraber hâkim olması gibi yaşanan, devlet içindeki binlerce yapılanma hikayesine karşı; "biz gelince, birinin adamı olduğunuz için değil, hakkınız olduğu için bir yerlere geleceksiniz" demedik mi?
Peki ne yaptınız?
İttifakın kazandığı belediyelerde havuzlar oluşturuldu. Her aday, arkasındaki gücü doğrultusunda bir yerlere monte edildi. Hani liyakat? Yıllardır cemaat aklıyla yapılanan ve kadrolaşan Ak Parti yönetiminden ne farkınız kaldı? İntikam mı alındı, devletin malı deniz mi denildi, bu da benim liyakatlım diye mi hareket edildi? Cevap: "D Şıkkı... Hepsi!"
Çözüm ne?
Yerel seçimler 3 yılda bir yapılmalı. Belediye Başkanı'nın görev süresi, en fazla 2 dönem olmalı. Yerel Yönetimlerde personel alımı için bağımsız bir üst kurul oluşturulmalı. Bu üst kurul, personel ihtiyacını değerlendirmeli ve eğer ihtiyaç mantıklı ise alım ilanı verilmeli. Başvurular bu kurul tarafından değerlendirilmeli ve ihtiyacı karşılayacak liyakate sahip olan personel, parti gözetmeksiniz istihdam edilmelidir.
Sonuç olarak; devleti ileri taşıyabilecek ve gelişmiş ülkeler seviyesine götürecek en önemli davranış şekli, liyakat esasına göre yönetimdir. Başarabilirseniz, gözümüzde de, gönlümüzde de ebedi lider olursunuz. Eğer Ak Parti'nin basit bir kopyası olacaksanız, ne diye size oy verelim, değil mi?