Seni düşünmek güzel şey,
Seni düşünmek ümitli şey,
Dünyanın en güzel sesinden,
En güzel şarkıyı dinlemek gibi bir şey.
Seni düşünmek güzel şey,
Seni düşünmek ümitli şey,
Fakat artık ümit yetmiyor bana,
Ben artık şarkı dinlemek değil,
Şarkı söylemek istiyorum.
Diyerek meydanlara heyecan getirmiş,
Meydanlara umut veren bir haykırışla varım demişti Muharrem İnce.
Ve uzun yıllardan sonra meydanlar iktidara inanmıştı
Ve CHP uzun yıllar sonra tarihinin en yüksek oy oranına ulaşmıştı Muharrem İnce ile birlikte.
İstanbul’da miting meydanı tarihinin en kalabalık sayısını yakalamıştı,
Ankara da miting meydanı tarihinin en kalabalık sayısını yakalamıştı,
İzmir de miting meydanı tarihinin en kalabalık sayısını yakalamıştı.
Ve Türkiye’nin neredeyse bütün illeri bu şekildeydi.
Sağcısı,
Solcusu,
Komünisti,
Ülkücüsü,
Alevisi,
Sünnisi bu defa tamam diyordu meydanlar bunun en somut göstergesiydi.
Ben hala Erdoğan’ın seçimi %50 oy farkıyla kazandığına şahsen inanmıyorum.
Muharrem İnce’nin bu seçimde tek hatası rahat kazanacağım düşüncesiyle sandıklara sahip çıkamaması olmuştur.
Islak imzalı sonuçları tıpkı Ekrem İmamoğlu gibi yanında muhafaza etmeyi düşünmüş olsaydı bugün Cumhurbaşkanı Erdoğan değil Muharrem İnce’ydi.
Dünü geri getirmek artık imkânsız olduğuna göre önümüze bakmakta fayda vardır.
Asıl konumuza gelelim, Sözcü Gazetesi yazarı Rahmi Turan yakın bir zamanda köşesinde bir iddia ortaya attı!
CHP’li bir üst düzey kişinin sarayda Erdoğan’la gizli bir görüşme gerçekleştirdiğini ve bu görüşme de Erdoğan’ın o kişiye CHP’nin başına senin geçmen lazım,
Bu konu da ne gerekiyorsa sana bende yardımcı olurum dediğini iddia etti.
Peki, kimdi bu yönetici?
Bütün ulusal haber kanalları bu konuyla ilgili açık oturumlar düzenlediler.
Şüphelenilen kişiler teker teker canlı yayına bağlandı ve hepsi de biz değiliz dediler.
En son CHP Genel Başkanı sayın Kılıçdaroğlu sayın İsmail Küçükkaya’nın sunduğu sabah Fox habere çıktı ve ben biliyorum o kişiyi diyerek ortalığın daha da karışmasına sebebiyet verecek bir açıklama yaptı.
Peki, bununla bitti mi fitil ateşi hayır bitmedi!
Bu defa da sahneye sayın Erdoğan çıktı ve ben kimseyle görüşmedim diyerek yeni bir çıkış yaptı.
Ve Bay Kemal bunu ispatla!
Ben Cumhurbaşkanlığımı ortaya koyuyorum,
Yani ispatlarsan görevimden istifa edeceğim diyor,
Şayet ispatlayamazsan yalancısının ve CHP genel başkanlığı görevinden derhal ayrılmalısın diyordu.
CHP kurmaylarına genel başkanla ilgili olarak gereğini yapmaları için çağrı da bulunuyordu. Son olarak konuya duayen gazeteci Uğur Dündar müdahil olmuş.
Konuya ilişkin bir açıklama yapmıştı.
Sayın Dündar konuyla ilgili olarak bu haber bana da geldi fakat ben kaynağı olmadığı için kaalaya almadım demesinin hemen akabinde. Rahmi Turan dün gece Habertürk televizyonuna bağlanarak yanıldım hata yaptım ve pişmanım diyerek geri adım attı.
Farzedelim Rahmi Turan pişman olduğunu içeren bu açıklamayı yapmamış olsun. Fakat insan aklına gelen asıl soru şu?
Erdoğan Kılıçdaroğlu’nun CHP genel başkanlığından gitmesini niçin istesin?
Zaten her seçimde mağlup etmiyor mu?
Bundan önce girmiş olduğu bütün seçimlerde mağlup etmesi bunun en açık ispatı değil mi?
9 defa mağlup ettiği bir kişinin niçin CHP genel başkanlığından ayrılmasını istesin?
Kanaatimce Kemal Kılıçdaroğlu’nun en son gitmesini isteyecek kişi Erdoğan’dır.
Ve Erdoğan AKP genel başkanı olduğu süresince kendisini en çok zorlayan bir kişinin yani Muharrem İnce’nin niçin CHP genel başkanlığına gelmesini istesin?
Burada Muharrem İnce’ye CHP genel merkezi tarafından bir komplo kurulduğunu iyiden iyiye düşünmeye başlamıyor değilim açıkçası.
İnsan aklına CHP parti içi hesaplaşmalar doğrultusunda muhalefeti diskalifiye etme operasyonu gelmiyor değil.
Sonuç olarak hali hazırda Kılıçdaroğlu’nun karşısında halen en güçlü adayın Muharrem İnce olduğu ortadayken.
Değerli okuyucularım açık ve net bir şekilde şunu söyleyebilirim CHP genel merkezi kendisine çeki düzen vermesi bu saatten sonra kaçınılmaz olacaktır.
Yapılacak kurultayda başarısız olan her kim varsa,
Bu genel başkandan başlayıp en alt kademedeki görevlilere kadar çek edilmesi ve yerlerine donanımlı herkesime hitap edebilecek profillerde liyakatli kişilerin getirilmesi zorunlu hale gelmiştir.
9 defa seçim kaybeden bir genel başkanın da kanaatimce o koltukta oturmasının bir anlamı kalmamıştır bu saatten sonra.
Erdoğan’ı diktatörlükle, tek adamlılıkla suçlayan Kılıçdaroğlu girmiş olduğu bütün seçimleri kaybetmesine rağmen hala o koltukta oturuyorsa kimse kusura bakmasın Erdoğan’ı eleştirmeye hakkı yoktur hoca verir talkını kendisi yutar salkımı misali.
Önce o koltuğu bırakmalı ve daha sonra Erdoğan’ı eleştirmeli.
Sen koltuğuna yapışacaksın Erdoğan’ı diktatörlükle,
Tek adam olmakla suçlayacaksın,
Kusura bakma Kılıçdaroğlu bu çelişkiye kimse prim vermiyor maalesef.
En azından Erdoğan partisini girmiş olduğu bütün seçimlerde birinci parti olarak çıkardı.
Peki Atatürk’ün kurmuş olduğu bir partiyi Kılıçdaroğlu taşıyabildi mi iktidara hayır.
O halde konunun kapanması ve o koltuktan derhal kalkması ve partiyi iktidara taşıyacak kişinin gelmesi lazımdır.
Bu Muharrem İnce olur,
Bir başkası olur bilemem.
Ama bildiğim tek şey var Kılıçdaroğlu’nun o koltuktan biran önce kalkmasıdır.