Geçen sene 15 Temmuz ve Darbeler konulu bir sempozyumda 15 Temmuz gecesi yaşananlarda millî askerlerin öneminden bahsettim. O geceyi onlar sâyesinde atlattığımızı, onlar karşı durmasa çok kan akacağını ve halkın da da bir yerde pes edip eve çekileceğini ifâde ettim.
Hâlâ da böyle düşünüyorum.
Sağolsun, saçının bir telini göstermemek için büyük mücâdeleler veren ama o gece ortada göremediğimiz bir AK Parti vekil, şiddetli bir itiraz ederek “O gece millet, orduyu kurtardı.” dedi.
Yuh artık!
Ne yazık ki 28 Şubat zihniyetindeki millet düşmanı askerleri kafasından silemediği için ordu lehine söz söylemekten nasipsiz.
Bilmem hatırlarmısınız, 1. yıldönümünde 15 Temmuz için hazırlanan afişler görücüye çıktığında afişlerde asker olarak sâdece darbeci askerler vardı. İtirazlar üzerine hemen Erol Olçok ile Ömer Halisdemir’in elele verdiği bir klip çekildi. Yâni “ordu-millet elele” mesajı.
Rahmetli Erol Olçak’ın bir reklam filmi vardı. Millet, bayrağı indirmek isteyenlere karşı kenetleniyordu. Filmde her mesleği temsil vardı ama asker yoktu. Oysa en başta asker olmalıydı. Olçok’un, bunu kasıtlı yaptığını asla düşünmem. Darbeler, muhtıralar ülkesi hâline gelen Türkiye’de, asker karşıtlığı normal bir hâle gelmişti. İşin kötü tarafı reklam filminde askerin eksikliğini kimse hissetmemişti.
Peki, Olçak’ın reklam filminden sonra yapılan Zaman gazetesi reklamı nasıldı? Bir asker ve bir sivil yan yana. Ellerinde gazete var. Bir tarafta “Ne gerek kavgaya”; diğer tarafta “Bir ihtimâl daha var.” yazıyor. Bu ifâdelerin, “Kavgayı bırakmazsanız askerî darbe geliyor” demek olduğunu çok acı bir şekilde öğrendik.
Evet, bu millet, darbeciler yüzünden çok çekti. İyi de darbeciler, milletin ordusunu, Türk ordusunu, Peygamber Ocağı’nı temsil etmiyor ki.
15 Temmuz Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu’na konuşan emekli Tümgeneral İbrahim Aydın, orduya yapılan kumpasları hatırlatarak şöyle demişti:
“Türk ordusu, -altını çizerek ifâde ediyorum- Türk milletine boğdurulmak istenmiştir. Çünkü ordu, devletin temel taşıdır. Ordu, devletin bekâsının temel güvencesidir. Gönderdeki bayrağın, minâredeki ezanın, evimizdeki ırzımızın te’mînâtıdır ordu. Orduyu ortadan kaldırdığınızda bütün bunlar sıkıntıya düştü demektir.”
Kim ne derse desin, kim ne yaparsa yapsın biz, ordu-milletiz. Oğuz Kağan’dan beri bu böyledir. Genetiğimizde var. Kanımıza işlemiş. Peygamber ocağı, bizimdir.
15 Temmuz gecesi ordu ve millet, elele verdi. Halk, darbeye karşı çıkmak için sokağa çıktı; fakat milletin askerleri darbecilere karşı koymasaydı netice çok kötü olurdu.
Başta şehîd Sait Ertürk ve şehid Ömer Halisdemir olmak üzere tereddüt etmeden darbeye karşı duran milletin askerleri, milletle birlikte destan yazdılar.
Hepsini saygıyla selâmlıyorum; rahmetle anıyorum.
ŞEHİDLERİN ÂHI YERDE KALMAZ!
Sahte kahramanlar, 15 Temmuz üzerinden vurgun yapanlar ortalığı kapladı.
Korkmak, son derece insânî bir tepkidir.
Ama sahte kahramanlık, ahlâksızlıktır.
O gece saklanıp darbenin seyri değişince “Şöyle öldüm, böyle öldüm” edebiyatı yapanlar şunu iyi bilsinler ki şehîdlerin âhı yerde kalmaz!