Bir adam düşünün, sırtında taş taşıyarak,günlerce çalışıp bir ev yapıyor. Yoruluyor,eziliyor, hiç kimseden yardım görmüyor,sonunda evi bitiriyor. Tam benim evim diye taşınmanın hayalleri içindeyken yukarıdan biri gönderiliyor, bu ev benim diyip, nice emeklerle yaptığınız evi ve hayallerinizi elinizden alıyor.

Bu seçim ve her seçim yapılan bu, birileri emek veriyor,çalışıyor,çırpınıyor, birileri gelip sizin emeğinizi fütursuzca çalıyor.

Kime yapılırsa yapılsın ve kim yaparsa yapsın emek hırsızlığına karşıyım. Çalışmayanı ödüllendiren bir sistem, çalışanı cezalandırmış olur.

Anlatmak istediğim aday tespitlerinde izlenen yöntemdir; hemen tüm partiler yukarıdan adaylarla listelerini oluşturdular. Ankara'da merkezle ilişki kurmak milletvekili olmak için kafi,çalışmaya,ter dökmeye,emek sarfetmeye gerek yok.

Bu mantıkla siyasete kalite, ülkeye adalet gelir mi?

Kendi içinde adil olmayanlar,halka adalet getiremezler. Temel problemimiz söylediklerimizle yaptıklarımızın bir olmamasıdır.Keşke daha dikkatli, daha emeğe saygılı, daha liyakat odaklı olunsaydı.

Kimse şunu unutmamalı,artık hiç bir parti kutsal bir davayı temsil etmiyor.

Partiler arasındaki ideolojik mesafe gittikçe daralıyor. CHP'nin gösterdiği adaylara bakarsanız ne dediğimi anlarsınız. Dolayısıyla insanları dava adı altında bir partide tutmak artık çok kolay değil.Yanlış tercihler kısa bir yolu uzatmaktan başka bir şeye yaramaz.

Bu ülke AKP'nin baskıcı rejiminden bunaldı. Kimse yarınına güvenle bakamıyor. Türk toplumu adaleti, demokrasiyi,barıştırıcı bir siyaseti arıyor. Ülkeye demokrasi ve adalet getirmenin yolu önce parti içinde bunu sağlamaktır. Evlatları arasında ayırım yapan, birinin elindekini alıp ötekine veren bir baba o aileyi bir arada tutamaz.Adaletle yönetilen bir Türkiye, ancak kendi hayatında adil olanlar tarafından başarılabilir.

***

Çok büyük bir sürpriz ve seçim hilesi olmadığı takdirde bu seçim kesinlikle AKP'nin çözülüşünün başlangıcı olacaktır.

Türk milleti hakkı sever ama cebine girip çıkana bakar.

Gittikçe ağırlaşan bir ekonomik kriz ile karşı karşıyayız. Böyle zamanlarda piyasalarda panik yaratmamak şarttır. Ancak, döviz yükseldikçe panik belirtisi olan söylentiler de yayılıyor. Çok çok büyük inşaat firmalarının iflasın eşiğinde olduğu,medyatik bazı müteahhitlerin her an kaçabileceği söylentisi yayılıyor. Bu havanın dağıtılmaması halinde seçime kadar dayanmak bile çok zor. AKP'yi 28 şubat ve ekonomik kriz iktidara taşımıştı. Şimdi daha ağır bir kriz AKP iktidarını sallıyor. Krizin biraz daha derinleşmesi halinde AKP'ye din gibi sarılanların,AKP'yi küfür odağı gibi lanetleyeceklerinden kimsenin şüphesi olmasın. Milletin cebi yanmaya başladığında imanı da yanmaya başlıyor. Eğer muhalefet bu şartlarda başarılı olamazsa bir daha hiç bir zaman başarılı olamaz!

***

Tüm partiler FETÖ ve darbe ile en etkin şekilde mücadele edeceğini söylüyor. Doğrusu da bu. Dışarıdan emir alarak darbe yapanın cezasını en ağır şekilde çekmesi gerekir. Silahını vatanına ve vatandaşına çevirenin affı olmaz,olmamalı. Ancak,partiler biraz da FETÖ davalarında yapılan hukuk ihlallerini görmeli.Uzağa gitmeye gerek yok,bizi bile bu isnatla aylarca mağdur etmediler mi? Daha bir kaç gün önce Kerim Çoraklı tutuklanmadı mı? Bu kardeşimizi gözaltında tanıdım,FETÖ ile ilişkisi olmadığına, olmayacağına adım kadar eminim.

Bu yanlışlara göz yummamalıyız.Hiç bir korku,baskı bizi adaletten vaz geçirmemelidir. Hiç bir hukuk sistemi gazete okudu,bankaya para yatırdı,kurban kesti, dini sohbetlere gitti diye insanları cezalandırmaz. Hiç bir hukuk sistemi evin babası suçlu diye mal varlığına el koyup eşini,çocuklarını cezalandırmaz. Bu yapıya -din gayreti- ile gidenlerle,devleti ele geçirmek için gidenler tefrik edilmediği takdirde büyük hukuk facialarının ortaya çıkması kaçınılmazdır. 8-10 bin kadın içeride deniliyor.Bu, cumhuriyet tarihinde bir ilktir.Bu ülkenin Cumhurbaşkanı bile aldanmasın diye sayısız mekanizmaya sahip olmasına rağmen," aldandım beni milletim affetsin" diyorsa, vatandaşın bu yapının dini görünümüne aldanması gayet normaldir. Cumhurbaşkanının kendine gösterdiği toleransın vatandaşa da gösterilmesi şarttır. Amaç, çok insanı cezalandırmak değil,kazanmak olmalıdır.Bu yapının örgüt olduğunu bilenler cezalandırılmalı,bilmeyenlere AKP'lilere ve Cumhurbaşkanına gösterilen tolerans gösterilmelidir. Cumhurbaşkanı aldandım diyerek sorumluluktan kurtulurken, vatandaşı hele onca kadını siz aldanamazsınız diyerek mahkum etmek hukuka da, vicdana da, insanlığa da sığmaz.