Garip bir toplumda yaşıyoruz. Yaşanan paradoksları anlamamız bizi yoruyor. Kimin kime ne için sahip çıktığı veya çıkmadığı belli değil. Sinan Ateş bir cinayete kurban itmeden önce “Kandil ve Pennsylvania’nın ileri karakolu” olarak ilan ettikleri güya ölümünden sonra ona sahip çıkıyor!
Sinan Ateş’in Ocak başkanı iken dövdürdükleri, kafasını gözünü kırdıkları sanki kırk yıllık dostları ölmüş gibi feryat ediyorlar. Yani ne açıdan bakarsak bakalım tam anlamıyla ölüm üzerinden kendilerine fayda çıkaracak tipler FETÖKULLİ işler çevirmeye çalışıyor.
Ortaya koymaya çalışılan bu FETÖKULLİ işlere geçmeden önce bu iblisi yapının nasıl oluşturulduğunu özetle hatırlayalım.
Bilindiği üzere temeli 1960’lı yıllarda atılan ihanet örgütü FETÖ’nün birkaç senede bitmesini beklemek hayalciliktir. Çünkü bu ihanet şebekesini kuran ve işletenlerin hesapları hep yüzer yıllıktır. Zaten bu iblisi yapı da 1960’larda ABD’nin Müslümanların bulunduğu ülkelerde kontrolü elde tutabilmek için geliştirdiği “Yeşil Kuşak Projesi”içinde “Ilımlı İslam” anlayışını yerleştirmek; bununla İslam’ın “Hak-Batıl”, “İman-Küfür”, “Tevhid”, “Cihad”, “Küfre karşı savaş” vs. kavramlarını istedikleri şekle sokmaktı. Bunu 1990 yıllarına kadar sürdürdüler. Bu tarihten sonra projelerinin ismini değiştirerek “Yeni Dünya Düzeni” koydular. 2000’li yıllarda da “Büyük Ortadoğu Projesi” ismi verilerek kendilerine göre aksayan yönleri tamir edip piyasaya sürdüler.
FETÖ 1960’lardan başlayıp BOP’a varana kadar Türkiye’de kullanılmak için oluşturulan örgütün ismiydi. Ne yazık ki bu tarihe kadar ülkeyi yönetenler bu yapının “Milli ve İslami” olduğunu zannederek destek verdiler. Projenin daha isabetli yürüyebilmesi için İslamiyet ve Türklüğü kullanarak milleti aldatan bu yapı her geçen gün palazlanarak büyüdü. Ak Parti’nin iktidara gelmesiyle de önlerine muazzam bir kapı açıldı. 13 yıl boyunca iktidar bu yapı ne istediyse verdi. 2004 yılında MGK’da alınan “FETÖ bitirilsin” kararı bile kararın altında imzası olanlar tarafından görmezden gelindi. Hatta askeri vesayeti yıkmak isteyen Ak parti bu yapı ile işbirliği yaparak ordu içerisinde önemli operasyonlara imza attı. 2006 yılında kaleme aldığım bir makale de iktidar gücünü elinde tutan Ak Parti ile özellikle bürokraside örgüt tipi bir yapılanmaya giderek neredeyse bütün köşe başlarını tutan FETÖ örgütü arasında ileride muhakkak bir büyük çatışma çıkacağını yazmıştım. Hem iktidardan hem de FETÖ’den beslenen birçok akademisyen ve yazar benim yanıldığımı, bu iki yapının çok büyük bir uyum içinde Türkiye’yi İslamlaştırma yolunda emin adımlarla ilerlediklerini söylediler ve yazdılar.
2010 referandumundan sonra FETÖ bu başarının kendilerine ait olduğunu iddia ederek iktidardan sınırsız şeyler istemesi iktidarın uykusundan biraz uyanmasına vesile oldu. 7 Şubat 2012’de FETÖ’nün emniyet ve yargı içinde çöreklenen militanlarının MİT müsteşarını gözaltına alma kararı çatışmanın iyice ayyuka çıkmasına sebep oldu. Buna rağmen iktidar yine de meseleyi anlaşarak çözme yoluna gitmeyi tercih etti. Ancak önce 17 Aralık 2013 ve ardından bir hafta sonra 25 Aralık tarihlerinde FETÖ’nün hükümete yönelik iki operasyonu iplerin kopmasına ve hükümetin tam olmasa da uyanmasına sebep oldu. Tam olmasa da değişimin sebebi bu işin vahametini zamanın Başbakanı Erdoğan anlamasına rağmen Ak Parti içinde çöreklenen FETÖ mensuplarının mücadele edilmemesi yolundaki direnmeleridir.
1999 yılında beri konuştuğum TV’lerde, yazdığım gazete ve dergilerde FETÖ denen bu iblisi yapının ileride vatanımıza, milletimize, dinimize büyük bir darbe vuracağını anlattım ve yazdım. FETÖ mensupları ve onlarla beraber yürüyen iktidar beni “sözde hoca efendilerine” laf ettiğim için “Hain” ilan ettiler. Ekonomik olarak beni bitirmeye çalıştılar. Tabii Allah’ın dediğinden başkası olmadı. Onların kurdukları tezgâhlar bir bir bozuldu ve sonunda 13 yıl beraber yürüdükleri iktidar tarafından bitirilmeleri için düğmeye basıldı.
Sayın Erdoğan bu yapının nasıl bir ihanet örgütü olduğunu anladı ama etrafının aynı düzeyde bunu kavradığını söylemek doğru olmaz. Bunu bizzat Sayın Erdoğan, “FETÖ hususunda en yakınlarım bile beni yalnız bıraktı.” Diyerek serzenişte bulunmasından anlıyoruz. “Bu yapının ihanetlerini ve nankörlükleri zamanında göremediğim için Rabbimden ve milletimden özür dilerim.” Diyen Erdoğan başlattığı FETÖ mücadelesini bugüne kadar ara vermeden devam ettirdi. Bu hususta Erdoğan’ın hakkını teslim etmek gerekir. Çünkü herkesin FETÖ’den Allah’tan daha çok korktuğu dönemde bu şeytani yapıya savaş açarak bitirme kararı alması her türlü takdirin üzerindedir. Ancak aynı kararlılığı Ak parti içinde gördüğümü söylemem hakka karşı haksızlık olur. Çok uzun yıllar FETÖ ile kol kola yürüyen ve hatta bu yapının beslemesi olan birçok kişi Ak parti içinde köşe başlarını tutmuştu. Bu kriptolar Ak partinin yeterli şekilde FETÖ ile mücadele etmesine engel oldular. Birçok alanda FETÖ’ye karşı operasyonlar yapılırken siyasi alana dokunulmadı. Ak Parti içinde göze çarpan belli kişiler pasifize edildi ama hesap sorulmadı. Geride kalanlar ise bana göre hala Ak parti içinde örtülü olarak faaliyetlerini devam ettirmektedirler. FETÖ ile mücadelede her alanda başarılı olamayışın atında yatan önemli sebeplerden biri de ne yazık ki bu tutumdur.
15 Temmuz darbe girişiminin üzerinden geçen zamana rağmen bugün hala FETÖ’nün değişik birimlerine yönelik süren operasyonlar bu örgütün faal olarak devam ettiğine en açık delildir. Zaten daha önce kaleme aldığım “BU KAFAYLA FETÖ BİTMEZ” isimli makalede FETÖ denen bu iblisi yapının yeniden yapılanmaya gittiğini, darbe aldığı noktaları tamir etmeye çalıştığını örnekleriyle anlatmıştım.
FETÖ’nün nasıl bitirileceği bellidir. FETÖ yüzüne İslam maskesi takmış bir örgüttür. Onun için öncelikle yüzündeki bu maskeyi yırtıp atmak ve millete bunların İslam ile alakaları olmadığını anlatmak ve inandırmak gerekir. Ne yazık ki şimdiye kadar bu alan çok ihmal edildi. Siyasi, sosyal, ekonomik, emniyet, yargı vs. her alanda yapılacak topyekûn bir mücadele ile FETÖ denen bu uru bünyemizden ancak 20-30 yılda söküp atabileceğimizi başından beri anlatıyorum. Bu alanlardaki her aksama bu şeytani örgütün ekmeğine yağ sürer ve faaliyetlerine alan açar.
Bugün mücadeledeki aksamalardan yararlanan şeytani örgüt FETÖKULLİ işlerine devam ediyor. Ülkü Ocakları eski Genel Başkanı Sinan Ateş’in kalleşçe öldürülmesini ardından MHP ve Ülkü Ocaklarına yönelik başlatılan saldırının altında daha baştan beri bu şeytani örgütün FETÖKULLİ tezgahlarından biri olabileceğini yazdım. Çünkü MHP ve Ülkü Ocaklarına saldıran hesaplara baktığımızda ya ODATV, HalkTV, Solhaber, Cumhuriyet vb. sol hesaplardan ya da FETÖ’cü trol hesaplarından yapılıyordu. Mesela daha ilk andan itibaren “Tonysalvadora” isimli bir hesaptan (Bu hesap TURGAY KARAGÖZ / TC: 41887220372 1982 Eskişehir doğumlu bir Baş komisere aitti ve bu kişi KHK ile meslekten men edilmeden önce Pensilvanya’ya kaçmıştı.) Sinan Ateş cinayetini işleyenlerin MHP ve Ülkü Ocaklarının üst düzey yöneticileri olduğunu isim isim açıklamaya başlamışlardı. Bir kısım kendini milliyetçi ve ülkücü zanneden saflar ise hemen bu tür hesapların gazına gelerek işlenen bu cinayeti MHP ve Ülkü Ocaklarına yıkmanın gayretine girmişti. Bu kişilerin çoğu ya MHP’de aradıkları mamaları bulamayanlar ya da başka sebeplerle MHP ve Ülkü Ocaklarına düşman kesilenlerdi.
Yapılan algı operasyonu emniyetin titiz çalışması sonunda çöktü. Katiller ve azmettiriciler yakalanarak adalete teslim edildi. Sol ve FETÖ’cü trol hesapların yazdığı yalanlar ortaya çıktı. MHP’den yapılan açıklamalarda da bu tür iftiraların MHP’ye bulaşamayacağını ve iftira atanların yüzüne çarpıldığı ifade edildi.
Sinan Ateş’in katledilmesi ilginç paradoksların yaşanmasına da sebep oldu. Sinan Ateş’e güya sözde sahip çıkmaya çalışan kesimlerden biri de İP’ciler oldu. Halbuki cinayetten 3 yıl önce Meral Akşener’in “Ülkü ocakları haydut yetiştiriyor” şeklindeki suçlamalarına karşı Sinan Ateş 08.08.2019 tarihinde Twitter’den “İP zaman kaybıdır. Ayıplıdır, arızalıdır, sakıncalıdır. Kandil ve Pensilvanya’nın ileri karakoludur. İP Başkanının ülkücülere haydut demesi tek kelimeyle kokuşmuşluktur. Bununla birlikte ülkücüye haydut demek şerefsizliktir. Liderin evlatları Ülkü Ocakladır.” Şeklinde cevap vermiştir. Kendisine “Şerefsiz, kandil ve Pennsylvania’nın ileri karakolu” diyen birine İP’in sahip çıkması mideleri bulandırmak için yeterli bir sebep oluşturmaktadır.
Sinan Ateş’e sahip çıkanlardan bazıları da kendilerini “Demokrat ülkücü” diye tanıtarak CHP’ye destek verenler arasından çıktı. Halbuki “Demokrat ülkücüler”(!!!) CHP’nin kazanması için çalışırlarken birçok yerde saldırıya uğramışlardı ve bu saldırıların planlayıcısının Sinan Ateş olduğunu çok iyi biliyorlardı. Bu çevrelerin ve özellikle Kemal Kılıçdaroğlu’nun Sinan Ateş’e sahip çıkması da bu olayda FETÖKULLİ bir iş döndüğüne işaret etmektedir.
Ozan Arif’in oğlu Mehmet Alp’in yaptığı açıklama da bu ikiyüzlülüğün ve sahte sahip çıkmaların bir algı oluşturmaktan başka bir şey olmadığını ortaya çıkardı. Ozan Arif’in oğlu, Sinan Ateş için babasına sahip çıkmayanlar ve hatta saldıranlar arasında olduğunu yazdı ve özetle şunları söyledi:
“Camia olarak ölü seven bir kitleyiz. Hayatlarında değer vermediğimiz, hatta husumetle yaklaştıklarımızı öldüklerinde göklere çıkarmayı çok severiz. Kişileri öldükten sonra sadece söyledikleri ve yaptıkları ile anmayız. Sinan Ateş’in hayatında takındığı tavrı toprağın temizleyebilmesi benim için mümkün değil. Benim babam 13 Şubat 2019 sabahı ruhunu teslim etti. Sinan Ateş’in 13 Şubat 2019’da isim vermeden yaptığı küstah paylaşım hala sayfasında duruyor. Kendisinin canını kaybetmiş olması paylaşımın küstahlığını telafi edemez. Birilerinin babamın vefatında baş sağlığı dilemediği tekrar hatırlara geldi. Ama baş sağlığı dilemeyenlerin birinin de dönemin Ülkü Ocakları Genel başkanı olduğunu ben hatırlatayım. Tartaklanan gazeteciler, sosyal medyadan hakaretler… Ama bu sadakat tek taraflıymış demek ki, çünkü canı bedeninden ayrılınca ona sahip çıkan ölene kadar methiyelerle andığı lideri değil, görevi boyunca kin kustuğu camia oldu. Tartaklandıklarında ses çıkarmadığı gazeteciler olayın aslını aydınlatmaya çalışıyor, baş sağlığı veren Kemal Kılıçdaroğlu, Meral hanım ve kendi partisi hariç diğer partilerin siyasileri oldu.
Baş sağlığı dilemedim. Başta da yazdığım gibi, beni sevda ve aşklarım kadar kin ve nefretim de ayakta tutar. Diğer baş sağlığı dilemeyenlerden farklı gerekçelerim var. Belki şimdi, ‘Sana yakıştıramadık’ diye düşünürsünüz. Elbette, yakıştırmamak hakkınız ama diğer yandan da riyakâr, samimiyetsiz bir ölü seviciliğini ben kendime yakıştıramıyorum.”
Sinan Ateş’in ölüsü üzerinden MHP ve Ülkü Ocaklarına yönelik yapılan algılardaki samimiyetsizlik ve riyakârlık tam da bugünkü politikacılara yakışır mahiyettedir.
FETÖKULLİ işlerden biri de isimlerine “Millet İttifakı” demelerine rağmen daha çok karanlık mahfillerle iş tutanlara ümit bağlayan FETÖ’cülerin açıklamaları oldu. FETÖ’nün militanlarından Âdem Yavuzaslan, MHP ve Ülkü Ocaklarına ve onlar üzerinden Ak Parti’ye yönelik yürütülen operasyonun başarılı olacağına ümit etmiş olmalı ki, 31 Aralık 2022’de attığı twitte bunu, “2023’te memlekete dönebilir miyiz acaba?” diye sorma gereği duydu. Zaten aldığımız istihbarata göre FETÖ cezaevlerindeki militanlarına, “2023 seçimlerine kadar sabredin. Diktatör gidecek ve hepiniz hürriyetinize kavuşacaksınız.” Diye telkin vermeye devam ediyor. FETÖ denen bu iblisi örgüte ümit veren şüphesiz Millet ittifakına ait partilerin yaptıkları FETÖ yanlısı açıklamalardır. Neredeyse hemen hepsi iktidara gelmeleri halinde bütün FETÖ’cüleri görevlerine geri getirecekleri vaatlerini vermektedirler.
Erdoğan’ı günahı kadar sevmeyen Zafer partisi başkanı Ümit Özdağ’ın geçenlerde yaptığı bir konuşma FETÖ yanlısı partilere aslında tokat gibi bir cevap oldu.
Özdağ, “AK Parti gider, altılı masa gelirse FETÖ de geri döner. İP’in FETÖ’ye karşı ılımlı yaklaştığı açıktır. Ben bu sebeple o partiden ayrıldım.” Diyerek FETÖKULLİ işlerin siyasi partiler tarafından icra edilmeye çalışıldığına dikkat çekmesi de ülkemizde yaşanan bir garabetin ve belki de felakete dönüşebilecek bir ihanetin işaretidir.
FETÖ ile hakiki manada mücadele edilmediği ve bitirilmediği müddetçe ileride bu tür FETÖKULLİ birçok tezgâhla daha karşı karşıya kalacağımız açıktır. Beni üzen bu FETÖKULLİ işlerde kullanmak için malzeme olarak seçilen ve sevdiğim bir arkadaşım olan Sinan Ateş gibi bir ülkücünün hunharca katledilmesi olmuştur. Bu cinayette bütün tesellimiz katillerin en kısa zamanda yakalanarak adalete teslim edilmesi olmuştur. Bu hususta titizlikle çalışan bütün emniyet mensuplarını tebrik ediyorum. Temennimiz tetiği çeken katilin de (Eğer ona bu görevi verenler tarafından infaz edilmediyse!) bir an evvel yakalanması ve adalete teslim edilmesidir