Şimdi yazacaklarım, bugün bir sohbette arkadaşıma söylediklerimdir. Sözüm kulağıma değdikçe yeni sözler dile geldi. Buyurunuz.

Tanrı kanıtlanabilir olsaydı, insanlar olarak imana mecbur olurduk. İnanmazdık, bilirdik. Çünkü bize bu konuda araştırma yapma hakkı tanımamış olurdu. Bugün, Tanrının varlığı hakkında hürce fikir beyan etmeye davet eden, Tanrının kendisidir.

Peygamberlerin hikayelerini, kadim uygarlıkların insanlık öyküleriyle ve karakterlerini de insan olmanın evreleriyle eşdeğer görürsek anlamamız kolaylaşır.

İnsan doğar.
Topraktaki tohum filizlenir, artık gözle görülür.
Fotosentez yapan bir bitki gibidir.
Sonra emekler, dört ayaklı olur.
Bazı ihtiyaçlarına işaret eder,
Hayvan gibidir.
Ve nihayetinde ayaklanır,
Utanmaya başlar,
Mahremleri olur,
Duyguları bir bir keşfeder.
Adem olur, 
Eşyanın ismini öğrenir,
Konuşur.
Bir Havva sever,
Aşık olur.
Onun olduğu düzlük
Artık yokuştur
Arafattır.
Gençliğinde kendisini 
Yenilmez sanır,
Yumruğunu tartamaz, Musa’dır.
Doğrusu için ailesine karşı gelir,
İbrahimdir,
Doğrusu için ondan evladı da istenir.
Güzelse belaya muhattap,
İftirayla da tanışır
Yusuf olur
Güzeli gördüyse
Körlüğe adaydır,
Yakup’tur.
Bir kez hasta olur,
Çile bir tek onda sanır, Eyüp’tür.
Sevdiğini kaybeder,
Dışlanır toplumdan,
En zengin de olur
Görür en dibi de
Muhammet’tir.
Neyi inşa etse,
Dünyada bir şeyi elbet yarım kalacaktır
Kral da olsa, Süleyman’dır.

Peygamberler ya da inanmayanlar için kadim şahsiyetler, yaşamlarıyla insanlık evrelerini temsil ederler. Sosyal olayların absürtlüğünü çabuk kanıksarken, kutsal metinlerdeki olağanüstü durumlar bize tahammül edilmez gelir. Halbuki insanı eğiten, ılık değil fırtınalı havadır. Biz, Tanrı gibi düşünmeye çalışıyoruz. Henüz doğmamışa ve toprağa gömülmüş olana el uzatamazken bu nasıl mümkün olsun? 

Elbette arayacağız. Bizim biricik gizli hazinemiz o. Gizemi ruhumuzu çağırıyor. 

Seneler sonra: “Bunu nasıl düşünememişim” diyecek bir gelişim içindeyken, kendimizden Tanrı gibi düşünmeyi beklemek, benliğimize ağır bir yük yüklemek olur. 

Dedemize, çocuğunun cinsiyetini anne karnındayken öğrenebileceğini söylesek, bizi büyücü addederdi. Halbuki bu teknolojidir. Bizim torunlarımız da bizden ilerde olacak. Zamanla sınırlıyız öyleyse.
Ve biz Tanrı gibi her herde olamayız,
Zaman makinası icat edilse bile
Hangi zamana gidersek gidelim bir diğerinde olmayacağız,
Öyleyse mekanla da sınırlıyız.

Sınır, haddi zatında doğru anlaşılırsa özgürlüktür. Tüm dünya bize verilseydi, aslında hiçbir şeye sahip olmazdık. Çünkü insan, basamak çıkmak tabiatına mahkumdur. Hep bir sonrasını ister