Öncelikle Allah kimseleri onların durumuna düşürmesin. Pek azı Türkiye’de sefa sürerken geri kalanı sefilleri oynamaktalar.

İç İşleri bakanımızın dediğine göre Türkiye’de: 900.000 civarında Suriyeli çocuk var. OECD raporuna göre ise Türkiye’de. 1.800.000 Suriyeli çocuk yaşamakta.

Demek ki ülkemizde kayıp milyonlarca Suriyeli bulunmakta!..

Suriyeli çocuklara ve Suriyelilere bakmak, acımak, yardım etmek korumak ve kollamak insani bir görevdir. Bu asla tartışılamaz.

Fakat bu nüfus, ülkemiz içinde sosyolojik bir olay, sosyal de bir yaradır.

Bu insanlar gelecekte ne olacaklar?

İçimizde eriyim asimile mi olacaklar yoksa; bizim demografik yapımızı bozarak sosyal bir yara, onarılmaz bir problem mi olacaklar?

Kilis, Gaziantep, Şanlıurfa, Adıyaman, Hatay gibi pek çok güney il ve ilçelerimizle pek çok bölgede; çocuk annelerin çoğunluğunu Suriyeli kızlar oluşturmakta. Çaresiz kalan ana-babalar kız çocuklarını evlendirerek güya bir kurtuluş aramaktalar.

Pek çok eşi ölmüş Türk erkeği de daha masrafsız ve daha sorunsuz bir evlilik ümidiyle Suriyeli kız ve bayanlarla evlenmekteler.

Sonuç?

İşte önemli olan da budur?

Devletimiz sınıra yakın hasta Suriyelileri, Türkiye’ye getirerek tedavi etmekte ve doğum yaptırmakta. Bu, insani bir görevdir. Fakat biz bunu kendi ülkemizde yapacağımıza, Suriye içinde kurulacak hastane ya da hastanelerde yapsak daha mantıklı ve daha sorunsuz olmaz mı?

Konya’da bile şahit olduğum pek çok hadise ibretlik. Suriyeli çocuk ve kadınların yaşamları kabul edilecek gibi değil.

Her yıl Şanlıurfa ve yöresinden yurdun pek çok bölgesine işçi akını olmakta. Urfalılar yurdun diğer bölgelerine çalışmaya giderken Harran Ovası’nın işçi gereksinimi nasıl karşılanmakta?

Bu açık Suriyelilerce kapatılmakta!..

Ama nasıl?

Türk işçinin günlük 100-150 Liraya çalıştığı işlerde Suriyeliler 25-40 liraya çalıştırılmakta ki bu, bir emek gaspıdır, istismardır. Pek çok bölgede de bu gasp ve istismar ne yazık ki yaşanmakta.

Onun için devletimiz, bu sosyal ve insani yarayı akılcı bir politika ile Suriyeli misafirlerimizi de incitip, kırmadan ülkelerine dönmelerini sağlayarak çözmelidir. Yarınlar geç olabilir.

Türkiye, tez zamanda Esad takıntısından da kurtulmalı ve ayaklarını yere sağlam basmalıdır.

İnat ve kibirle devlet yönetilmez. Devlet akılcı ve ince politikalarla; demokratik dil ve üslup ile yönetilir.

Bu sosyal yara daha fazla büyümeden çözülmelidir.

Esen kalınız.