Bir ülkenin aydını hak duyarlılığını kaybederse o ülke yönetimini hakka çekecek hiç bir mekanizma kalmaz. Son yıllarda en büyük kayıplarımızdan biri budur. Hak duygusunu kaybettik. Yazarken, çizerken bulunduğumuz tarafı savunmak için hiçbir ölçü tanımıyoruz.

Ergenekon davalarını hatırlayın, o zaman öyle bir hava estirildi ki, bütün kötülüklerin anası ilan edildi. Bizim gibi yorumlarını medyanın verdiği haberlere bakarak yapan bir sürü insan aldatıldı. Birçok insanın ideolojik sebeplerle o torbaya doldurulduğu ancak FETÖ operasyonları ile ortaya çıktı.

Din adına ortaya çıkanların dinin en önemli rüknü olan adaleti bu şekilde katletmelerinin faturası bugün dindarlığa kesiliyor.

Adalet bugün de katlediliyor ,sınırsız, ölçüsüz FETÖ davaları ile dün yapılan hatalar tekrar ediliyor. Sözde aydınlarımız dün olduğu gibi yine -söyletmen vurun- modunda. Yemlendikleri iktidarın sürmesi için her türlü hukuksuzluğa çanak tutuyorlar. Oysa -yargının- dün FETÖ, bugün başka bir grubun eline geçmesinin hiçbir farkı yok. Yargının adalet dağıtabilmesi için hiçbir grubun,hiçbir cemaatin, hiç partinin kontrolünde olmaması gerekir. Buna yargı bağımsızlığı diyoruz.

Mesele sadece yargı değil, yanlış olduğu aşikar olan politikalar en küçük bir vicdani muhasebeye gerek görülmeden alkışlanıyor. Bu da, ülkeyi yönetenleri, siyasetin önünde olanları pervasızlaştırmaktan başka işe yaramıyor. Eskiden liderlerde bir duruş hassasiyeti vardı. Kendi kendileriyle çelişmemeye dikkat ederlerdi. Sabah başka,akşam başka bir şey söylemezlerdi. Politika değişikliklerinin haklı konjonktürel sebepleri vardı. Şimdi yok, liderler hiçbir gerekçe ileri sürmeden en temel meselelerde politika değişiklikleri yapabiliyor ve bu sınır tanımaz çelişkilerine rağmen hararetle alkışlanabiliyorlar. Muhasebe etmeyen bir halk ve bu muhasebesizliğe güvenen bir siyasi kadro.

Vatandaş denetim görevini yerine getirse, liderler bu kadar pervasız olabilirler miydi?

***

İYİ parti, bazı illerde belediye başkanlarını grup toplantısında ilan etti. Hayırlı olsun. İlan edilen isimler içinde son derece kıymetli kişiler var. Zaten -kişilikler- üzerinden kalem oynatmak,eleştiriler yapmak doğru değil. Hele iktidarın hiçbir denetime tabii olmadığı günümüzde hiç doğru değil. Bu nobran, otokrat siyasete karşı yapılabilecek en güzel şey muhalefetin güçlendirilmesidir. Kuvvetler ayrılığının yok edildiği yerlerde iktidarları denetleyecek tek mekanizma muhalefetin güçlendirilmesi, halkın istek ve taleplerinin bu yolla dile getirilmesidir. Muhalefet güçlendikçe iktidar sivriliklerini törpülemek, daha mütevazı olmak zorunda kalacaktır.

Ancak, güçlü bir muhalefet güçlü adaylar ve aday tespit sürecine tabanın dahil edilmesi ile mümkündür. Bu konuda iktidar ne kadar meşveretçi bir çizgi izliyorsa, muhalefet tam tersi o kadar nobran ve kibirli davranıyor. İktidar en azından temayül yoklamaları ile tabanın fikrini alıyor. Muhalefet de bu da yok, tabanın ancak adaylar ilan edildiğinde haberi oluyor. Bu siyaset tarzına itiraz ederek yollarını ayıranlar, aynı uygulamayı başkaları yapsın diye itiraz etmediler. Siyaset, birlikte yapılan bir faaliyettir. Ne kadar çok insan dahil edilirse kazanımı o kadar yüksek olur.