Önceleri gayet mütevazi ve ideallerinin arkasından samimiyetle yürümeye başlanılan yolda, elde edilen başarıların temelinde bir ekip olduğu sıklıkla zikredilir.
Sonraları bir “isim” ön plana çıkmaya başlar. Genellikle o olmak için talipliler kendini belli eder ama herhangi biri istemese de, bir isim illa ki vitrin olmuştur, ya da edilmiştir gayri.
Vitrindekinin adı; ya imparatordur, ya star, ya da lider…
Ama ekip?
Ekibin kontrol mekanizmaları çalışmakta ise, vitrindekinin hata yapması zordur. Çünkü lider, star, imparator vs adı her ne ise ve nasıl nam salmışsa, birlikte yola çıktıklarına vefa borcu olduğu kadar; işin içinde, onun iç dünyasında da kopan her öğenin eksikliğinden zarar doğması korkusu ve ürpertisi vardır.
O nedenle büyümelerde, ilk etapta atılan sağlam adımlarla mümkün mertebe herkesin takdirini kazanmak hedeflenmiştir. Fakat büyümenin, daha geniş kitlelere hitap etmek ve kabul görmekle mümkün olabileceği göz ardı edilemez.
O halde önce uyum sağlama ihtimali daha fazla olanları çemberin içine sokmak ilk tercihtir. Öyle de uygulanır ve çember genişlemeye başlar.
Bu hal devam edip hız kazandıkça, araya kaynak yapan kuyrukçular fark edilmez olurlar. Öyle ki, zamanla çekirdek ekibin de arasından sıyrılıp starın, liderin, imparatorun etrafını kuşatmayı becerirler.
Onlar ne derse o olmaya, onlar ne sufle etse o söylenmeye başlar.
Onlar ablukaya aldıklarını önce “ben” demeye alıştırlar, sonra her şeyi tek başına başardığına… Bir müddet sonra ise; feraset, basiret, irade mirade hak getire!
Azmin yerine oturan hırs şeytanını zaptetmek imkânsızlaşır.
*********
İlk sıraya yerleşen çember etten bir duvar olmuştur bu akışın içinde… ki top ile, tüfekle aşılamaz. Ellerinde medya vardır. Öksürse haber, tıksırsa magazin, geğirse deprem!
Ama hep methiyeler düzülür ve akla hayale gelmeyecek yakıştırmalarla insanüstü bir varlık sunulmaya başlanmıştır.
Tevazu’un yerini alan narsizmi durdur durdurabilirsen! Ben var ya ben! Peh ki ne peh! Hatta vay babam vay!
Yanılgılarını, aldanmalarını ve hatta yenilgilerini bile başarı saydırarak alkışlayan ve alkışlatan soytarıların arasında, inanmadığı herşeyi inanarak konuşmaya başlamıştır tek başına karar vermenin haz ve şehvetiyle...
Ekip! O da ne ki?
*********
Utana sıkıla karşıladığı övgüleri, içindeki iştah artık daha sık duymak istemektedir. Kendisi söyletmenin yollarını arar ki ruhu doysun!
Ammaaaa soytarı ödül bekler her bir marifeti için. Öyle ya, ver ki alasın değil mi a iki gözüm?
Her türlü katakulli ustalarının istediği kıvam, tam da budur!
O halde kendileri de istemeye başlarlar kendilerine çalışmaya, kendi torbalarını doldurmaya…
*********
O soytarıların burunları narkotik köpeklerininkinden bin kat daha hassastır. Abidik gelecek her hareketi, yeni oluşum mekanizmaları harekete geçmeden algılarlar.
Yavaş yavaş ve yengeç gibi yampiri yampiri kaymaya başlarlar, eski kokuttukları yuvalardan yeni av sahalarına doğru.
Hissettirmeden, belli belirsiz geçişler başlar. Yerleri sağlamlaştıkça sesleri yükselir, çünkü orada da yemlenmeye başlamışlardır.
Soytarılara verecek hiçbir şeyi kalmayan enaniyetin, artık kendisi kalmıştır soytarıya yem olarak… Zaten etrafında soytarı da kalmamıştır.
O çok hoşuna giden tek başınalığın ağır hafakanları altında ezilerek ve yapayalnız…
*********
Yaşasın yeni kral veya imparator, nihayet star!
Onlara en değişik sıfatları bulup yüklemekten başka zorluk kalmamıştır yeni lokomotifin tarifi için.
Yine insanüstü benzetmeler, yine uçan, kaçan cinsinden hayvanat figürleri ilave edilir ismin “i”, “e”, “de” ve “den” hallerinin önüne ve arkasına…
Yine yoğurt mayalanmıştır bulanık nehirde. Zafer yine soytarıların olmuştur, son sahnedeki trajikomik alkışlar eşliğinde!
Yine bir imparator, bir star, bir lider yenilmiştir soytarı sofrasında ara sıcak olarak!
Sürer gider bizim seyirlik dünyamızda her eski eskitildikçe, bir sonrakinin yenilenmesi ve yenilmesi vak’ası…
Durumdaki döngüye seyirci alıştı ve sonucu biliyor da, sadece “biz”den “ben”e döndürülenler bir türlü anlayamadılar.
Bu memlekette işgüzar mataracı ve makaracıların süreğen varlığını yenilere hatırlatayım dedim vesselam.