Dilediğince avaz avaz, bangır bangır bağır!

Sesini geri döndürür, gücün yettiğince bağır! Hele ki az biraz sert esiyorsa; oktavını dalga dalga yükselterek alır sana geri getirir.

Bu durumda sanırsın ki; sesin gür çıkmakta ve herkes duyuyor. Onlar duymasa da alkışlar, anlamasa da takdir eder, dinlemeden goygoyculuk yaparlar. Yarışırcasına, birbirini çiğneyip eze eze en yakınında görünebilmek için binbir parende atarak!

Oysa sen yırtındığınla kalakalırsın.

Tek başına ve şaşkın!

Tıpkı ona karşı tükürünce geri döndüğü gibi… Tıpkı kendi ifrazatını suratına darmadağın sürdüğü gibi… Tıpkı karşında duranların o durumda iğrendiği gibi… Ala bula yapış yapış atığınla birlikte senden de tiksinilir ve sen kendi yüzünü kendin pisleterek kalakalırsın.

Tek başına ve pişman!

Yele karşı idrar yarıştırmak da öyledir. O eylem yele karşı yapıldığında necâset, üstüne başına gerisingeri geri döner.

Necâset, kendi necâsetim demezsiniz, diyemezsiniz. Pislik, pisliktir ve temizlenmesi lazımdır.

Lakin kendi pis ettiklerini temizlemek de kendine düşer. Elbise, ayakkabı, çorap, el, ayak dâhil bulaştığı, hatta bulaşmasa bile muhtemelen pis olduğundan şüphe edilen her neyiniz ve nereleriniz varsa…

Tek başına ve yorgun!

**************

Yel şakaya gelmez… Onu, her zaman efil efil serinleten tatlı bir meltem ölçeğinde kalacak sanırsanız, tepenizin üstüne çakıverir. Sert estiğinde önüne kattığı her bir cismi alır götürür.

Bakınız elâlemin memleketinde, yelin her cinsine ayrı ayrı isimler konup, yıkımına karşı nice tedbirler alınıyor! Asgarî zararla atlatabilmekten öte bir sonuç alınamayacağını bile bile…

Neymiş?

Aslolan tedbir imiş.

Arkanızdan sun’i olarak estirilip de iteklendiğiniz zirvelerde daha bir sert eser!

Ki yerinize hazırladıkları kuşların konacağı yer geniş olsun. Onların arasından da birini daha faklı boyayıp en cafcaflı cilalarla tek başına bırakacaklardır!

Bu döngü, bu senaryonun esas oğlan görünümlü farklı figüranlarla, farklı farklı çekilmiş filmleriyle sürer gider!

O olmadı öteki, olmadı beriki, hele diğerini de halledelim. Ne hikmetse; eldeki ipin gücü daha sert bir yel esene kadar direnmeye yetiyor!

Yel bol, yelleme akıllı da bol nasılsa…

İşin garibi seyredenlerde de aynı aymazlık alışkanlık yapmıştır. Her seferinde farklı bir gidişat, farklı bir gelişme ve farklı bir son bekleyerek ve çekirdeklerini çitleyerek seyretmeye devam ederler. Aynı yelden yellene yellene, serinleye serinleye!

**************

Üstünü örterek yazdığım zannedilecek belki fakat bizim siyaset arenasındaki ettekraru ahsen, velevkâne yüzseksen durumundan bahsettiğimi hafıza malulü olmayan herkes anladı.

Gündemin gidişatına dair birçok eskiyi hatırlatmaya çalıştım.

Tamam… Yel sert esiyor.

Tamam… Ortalık toz duman içinde.

Ama göz gözü görüyor! Her şey eskiden olduğu gibi oldurulmakta… Aynen her zamanki gibi tedbirsiz ve uydum kalabalığa kabilinden vesselam!