Sayın Cumhurbaşkanım,
Rahmetli Hasan Celâl Güzel, Sultanahmet’deki arşiv deposunun pas tutmuş kilidi açılıp da içeri girdiğinde Osmanlı Devleti’nden miras “hazine”nin hâlini görünce ağladığı söylenir. Nasıl ağlamasın? Kurban olduğum ecdâdımın mîrâsı perişan olmuş. Fâreler, cirit atıyor; her yeri, örümcek bağlamış.
Güzel’i ağlatan depo, iyi durumda olanı. Bir Beyazıt deposu vardı ki belgeler, nemden kazık bağlamıştı. Siyah kütleler, el arabalarıyla bahçeye taşındı. Başına toplanıp didik didik ayıklandı. Fârelere, örümceklere, böceklere aldırmadan, içinde sağlam kalan pul, kâğıt parçası ne varsa kurtarıldı.
Tek tek taşımayla başa çıkılamayınca merdivenlerden bahçeye kadar insan zinciri oluştu. Elden ele kutsal bir emânet taşımanın bilinciyle depolar temizlendi.
İçeride 15 dakikadan fazla durulamayan depolarda saatlerce çalışan, çöp ayıklayan, elini yüzünü yıkarken burnundan zift akan, zehirlenme riskine rağmen DDT’li belgeleri tasnif eden bu personel, Osmanlı Arşivi’nin vatansever, ecdâd muhibbi çalışanlarıdır. Bu personel içinde çalışma şartlarından etkilenerek vefât eden bile oldu.
Elhamdülillah, bu depolarda bir amele gibi çalışan insanlardan birisi de benim.
Ne çâre ki sağlığını risk ederek böylesine fedâkârca çalışan personelin yöneticiden yana yüzü gülmedi.
Rahmetli Âmil Çelebioğlu, asistan alırken şöyle dermiş:
“Öğretim üyeliği, akademisyenlik başlı başına bir değerdir. Onun üstünde başka bir makam yoktur. Onu bürokrasiye, politikaya bir basamak, bir atlama tahtası olarak kullanmayacağına, yöneticiliğe tenezzül etmeyeceğine söz veriyor musun? "
Rahmetli Çelebioğlu, kalp gözü açık bir hocaydı. Bir bildiği varmış. Akademisyenlerin, bürokrasiyi üniversiteye tercih etmelerinin ne kadar vahim bir durum olduğunu, Osmanlı Arşivi’nde maalesef çok acı bir şekilde tecrübe ettik. Bütün genel müdürlerimiz, üniversiteden gelen akademisyenlerdi. Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü’nü daha yukarılara çıkmak için basamak olarak gördüler. Ne Hasan Celâl Güzel gibi ağladılar ne de toz yuttular. Hâl böyle olunca çalışanların dertleriyle dertlenmediler.
Sürekli kitap okuyup araştırma yapan bu insanlar, arşivi iyi yönetemediler. Çiftlik gibi gördüler. Kendi yaşam düzeyleri sürekli artarken çalışanların maaşlarına “Asistanlar bu kadar almıyor” diye itiraz ettiler. Devletin verdiği zamları ve ikrâmiyeleri kafalarına göre tasarruf ettiler.
Acaba hangi üniversitede hangi asistan çöp didikleyip zehir yutuyor?
Daha da vahimi, başımıza gelen akademisyenler, o zamana kadar çektikleri sıkıntıları bizim üzerimizden telâfi etme yoluna gittiler. Karşılarında, küçümseyecek memur değil, kendi kapasitelerinde, hattâ daha fazlasına sâhip personel görmekten hoşlanmadılar.
Kısacası, yönetim tecrübesi olmayan kısır bir hayattan yöneticiliğe geçince inanılmaz hatâlar yaptılar.
Bu hatâların bedelini, dâima Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü’nün personeli ödedi. Sağda solda “çiftlik” lafları edildi. Ayağına altından pabuç giydirilmesi gereken bu mütevâzı insanların başına dâima çorap örüldü.
Eğer Devlet Arşivleri çiftlikse kimselerin giremediği depolar nasıl temizlendi, tutunca dağılıveren belgeler nasıl kurtarıldı? Milyonlarca belge nasıl tasnif edildi?
Şimdi Devlet Arşivleri Başkanı Uğur Ünal, yüzlerce personeli başka kurumlara gönderiyor. Kimin, niye, hangi kuruma gönderildiğine dâir hiçbir kriter yok. Gönderdiği personel; son derece tecrübeli, arşivin tozunu yutmuş, neredeyse rüyâsında arşiv belgesi gören, vatansever Anadolu çocuklarıdır. Osmanlı Arşivi, onlarsız öksüz yetim kalır.
Sayın Cumhurbaşkanım,
Devlet Arşivleri’nden gitmesi gereken personel varsa biliniz ki o kişi, Uğur Ünal’dır. Bürokrasiden elini eteğini çekip üniversitede ders vermesi, vatan ve millet için daha faydalıdır. İyi bir akademisyendir ama iyi bir yönetici değildir. Bu bir kusur değil, bilakis meziyettir. Çünkü üniversite hocalığının üzerinde bir makam yoktur. Bu kadar değerli bir hoca, târihçi yetiştirmelidir.
Emin olun Hasan Celâl Güzel hayatta olsa nasıl belge kıyımına ağladıysa bu arşivci kıyımına da ağlardı.
Lütfen ve ihsânen, Osmanlı Arşivi’nin ecdâd muhibbi, devlet-millet sevdâlısı personeline kıyılmasına engel olun.
Osmanlı düşmanlarının, ecdâd düşmanlarının oyununu bozun.