Ahmed Arif bir şiirinde "Nerede bir can ölse, oralı olur yüreğim. Olmalı zaten, olmazsa insan olmaz yüreğim" der.
Şimdi biz Hataylıyız… Kahramanmaraşlıyız... Malatyalıyız... Diyarbakırlıyız... Adıyamanlıyız... Gaziantepliyiz... Şanlıurfalıyız… Adanalıyız... Kilisliyiz… Osmaniyeliyiz...
Depremde ölen her kişi ile benim de yüreğim ölüyor.
Yıkılan her evle benim de evim yıkılıyor.
Her cenaze benim de cenazem oluyor.
Su içerken, yemek yerken, ısınırken kendimden utanıyorum.
Dil tutuklu, kelimeler yetersiz.
Ancak bir kelimeye, bin kelimenin anlamını yüklersem anlatabilirim belki duygularımı.
Gerçekten zor zamanlardan geçiyoruz.
Ve bu bir süre daha devam edecek.
Birlik ve beraberlik içinde bu günleri de atlatacağız.
Bu günlerden daha güçlenerek çıkacağız.
Birbirimize tutuna tutuna, destek ola ola bu günleri de aşacağız.
Yaralarımızı birlikte saracağız.
Hepimizin umuda ihtiyacı var.
Birlik ve beraberliğe her zamankinden daha çok ihtiyacımız var.
O onla, bu bunla bir araya gelemez diyenler, politikanın gereğine teslim olurlar.
Gün ülkemizi nasıl aydınlığa çıkarırız, yaralarımızı birlikte nasıl sararız günü.
Şimdi mezhebimizi, ideolojimizi, etnik kökenimizi, siyasi düşüncelerimizi bir kenara bırakıp, birlikte olma zamanı.
Sadece 2018 yılındaki imar barışında, Adana 59.247, Adıyaman 10.629, Diyarbakır 14.719, Gaziantep 40.224, Hatay 56.464, Kahramanmaraş 39.000, Kilis 4.879, Malatya 22.299, Osmaniye 21.107, Şanlıurfa 25.000, ülke genelinde 6 milyonun üstünde binaya YAPI KAYIT BELGESİ verildi.
Vergi affı, imar affı vb aflar derken, devlet kanalıyla halk hukuksuzluğa teşvik ediliyor.
İyi iş ahlakına sahip, devlete karşı sorumlulukların zamanında yerine getiren insanlar cezalandırılıyor.
Vergiyi zamanında ödemeyebilirsin.
Trafik suçu işleyebilirsin.
Adam öldürebilirsin.
Malzemeden çalabilir, kaçak katlar çıkabilirsin
Hatta kolonları kesip, otel ve otel lobisi yapabilirsin.
Hepsini affedebiliriz.
Affedelim. İmar barışı çıkaralım da sonra olanlara da KADER demeyelim.
Kendi iyiliklerinden, kötülüklerinden insanoğlu kendisi sorumludur.
Her türlü kötülüğü yapacaksın, sonrasında yaptığın kötülüklerden birilerini sorumlu tutacaksın ve KADER böyleymiş diyeceksin.
Dinde böyle bir kader anlayışı yoktur.
Çünkü dinde her türlü ibadet, kötü alışkanlıklardan arınmak için bir yalvarış, bilerek veya bilmeyerek yaptığımız hataların bağışlanmasını Cenabıhak'tan dilemektir.
Bir gün kader hakkında Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa'ya sordular.
"Ey Allah'ın Resulü kader nedir?”
Hz. Muhammed Mustafa, Allah'ın Resulü "Kader önceden yazılmış, çizilmiş diyenler kabahatlerini Allah'a yükleyenlerdir. İşte bunlara rahmet okumayınız, selâm dahi vermeyiniz" buyurmuştur.
"Şu bir gerçek ki, biz her şey bir takdir ve ölçü ile yarattık"
Kamer Suresi, Ayet 49.
Demek ki Allah insanoğluna ölçüde kalabilmek, dengeyi sağlayabilmek için akıl ve mantık vermiştir.
Aklın dengesi bozulunca, ego ve hırslar aklın önüne geçince insan her türlü yanlışı yapar.
Cenabıhak "Tedbir senden, takdir benden diyor."
Yani gerekli tedbiri almadan, çaba sarf etmeden işi kadere bırakmak doğru bir davranış değildir.
"İyilik ve güzellikten sana her ne ulaşırsa Allah'tandır.
Kötülük ve çirkinlikten sana ulaşan her neyse kendi nefsindendir"
Nisa Suresi 79.
Umarım yaşadıklarımızdan ders alırız.
Umarım daha iyiye, daha güzele, daha aydınlık yarınlara birlikte ulaşır, yaralarımızı birlikte sararız.
Bu süreçte evini, otelini, restoranını, uygun olan her yeri, yüreğini açan herkese binlerce teşekkür ediyorum.
"HAKİMİYET ALLAH'INDIR"
Evet… Hâkimiyet Allah'ındır ama devletleri insanlar yönetir, binaları insanlar yapar.
BİLİMİN VE AKLIN ÖN PLANA ÇIKARILDIĞI, DAHA SAĞLIKLI VE HUZUR İÇİNDE, DAHA GÜVENLİ BİR BİÇİMDE, KİMSENİN HIRSLARINA YENİLMEDİĞİ BİR DÜNYA HEPİMİZİN HAKKI…