Millî Eğitim Temel Kanunu’nda da belirtildiği gibi eğitim ve öğretimden kasıt, bireylere iyi bir vatandaş olma bilinci kazandırmak, ilgi ve yeteneklerine göre gelişimlerini sağlamak, evrensel düzeyde bilgi ve beceri ile donatarak yaşam boyu kendine yetecek bir meslek kazandırmaktır. Bu anlamda, iyi ahlâk, gelenekler, millî ve dinî değerler ile iyi bir Türk vatandaşı ve dünya insanı olmalarını sağlamaktır.

Epiharmus adlı filozof der ki: ”İnsan düşünce ile görür ve duyar.”

”Her şeyi düzene sokan, başa gelip yöneten bilgidir.”

”Geriye kalan her şey kör, sağır ve dilsizdir.”

Şurası muhakkak ki çocuklarımızı, ezberciliğe dayalı, uygulama şansı tanımayan bir eğitim sistemi ile özgüvensiz, pısırık, bazı şeyleri denemekten korkar hale getiriyoruz

Gerçek öğrenme biçimi, yaparak, yaşayarak ve uygulayarak yapılan öğrenme biçimidir. Ezbere bilmek, bilmek değildir.

Eğitim ve öğretimin bir diğer işlevi, öğrencileri sevgi, saygı, çağın bilgi birikimine sahip, bilgisini yaşamında kullanabilen, empati duygusu gelişmiş, önyargı ve şiddetten uzak, soran, sorgulayan, sorun çözebilen, üreten, Cumhuriyet ve demokrasi düşüncesi yerleşmiş, Atatürk ilke ve devrimlerini benimsemiş, ülkesini seven, ahlâklı ve dürüst bireyler olarak yetiştirmektir.

Pratik hayatta işe yaramayan bilgileri dolduran, düşünmeyi ve sorgulamayı geliştirmeyen, ideal aşılamayan, hedef göstermeyen, kültürel ve manevi değerleri vermeyen bir eğitim sistemi olamaz.

Çocuklarımız, başkaları için değil, kendileri için bilgili, dürüst, ahlâklı ve vicdanlı olmayı öğrenmelidir.

Ruhumuz hiçbir şeyi başkası görsün diye değil, öyle olması gerektiği için yapmalı; her şey içimizde, hiçbir gözün görmediği en mahrem yerimizde olup bitmelidir.

Vicdanımız, bizi her türlü kötülük ve günahtan korur. Vicdanımız her zaman ele verir bizi. Kendimizle savaşmaya, tanık yokluğunda bile kendimize karşı tanıklık etmeye zorlar, uyurken ve uyanıkken bile.

Bizim doktora, mühendise, öğretmene, gazeteci vb. meslek erbabına ihtiyacımız kadar, vicdanlı, kendini bilen, en çok da haddini bilen insanlara ihtiyacımız var.

Ezbere dayalı eğitim, yanlışlıklar karşısında susan, haklarını savunamayan, başkasının koyduğu kararları sorgulamadan kabul eden, biat kültürü gelişmiş, birbirine tahammül edemeyen, kutuplaşmış bireylerden oluşan bir toplum haline getirir.

Yaparak, yaşayarak, deneyimleyerek ve sonuçlarını görerek yapılan bir eğitim ise, özgüvenli, kendi dili, dini, kültürü, millî değerleri ve kendisiyle barışık bireyler yetiştirir.

Çıkar için değil kendimiz için diyor Cicero. Böyle bir kazanç, başkalarının bizim hakkımızdaki iyi ya da kötü düşüncelerinden daha önemli ve onurludur.

Bireylere bilgi edinmenin yanında, vicdanlı bireylerden oluşan bir toplum yaratmak önce anne babaların, sonra da öğretmenlerin işidir.

Özellikle gençler, sözlere değil, davranışa bakarlar. Sözleriniz davranışlarınızla örtüşmüyorsa, söyledikleriniz uçup gidecektir.

Sevgili Öğretmenler,

Toplumu yarınlara taşıyacak olan sizlersiniz. Bu da sözle değil, bilgi, ilkeli duruş, sadece dindar değil, vicdanlı nesiller yetiştirmek ve onlara iyi model olmakla olur.

EN BÜYÜK DİN VİCDANDIR.