Yaşamın olduğu her yerde mücadele, çatışma, kıskançlık, rekabet, ego, hırs ve güce tapma her zaman var olmuştur.

En tehlikelisi güce tapmaktır.

Güçperestliği, yani güce tapma veya güce aşırı değer verme, bireylerin ya da toplumların güç ve iktidara duyduğu aşırı hayranlık ve bağlılık durumudur. Güç, eğer doğru yönetiliyorsa insanlığa fayda sağlayabilir. Ancak kontrolsüz güç, güç değil; yıkım ve zulümdür. 

Gücün daha fazla talep edilmesiyle ortaya çıkan bu durum, ahlâkî bir sorundur.

Güce tapmak, bireylerde egonun ve hırsın zirveye ulaşmasına yol açabilir. Bu durum, bireylerin sadece kendi çıkarlarına odaklanmasına ve empati, paylaşım, kıymet bilme gibi insani değerlerin ikinci planda kalmasına neden olabilir.

GÜÇ EL DEĞİŞTİRİRKEN ADALET UNUTULUYOR

Birçok insan, geçmişte yaşadığı haksızlıkları unutup gücü ele geçirdiğinde aynı hataları tekrar eder:

Kaynanası tarafından ezilen bir gelin, yıllar sonra oğlunu evlendirdiğinde, yaşadığı sıkıntıları unutur ve kendi gelinine benzer zulümleri yaşatır.

Zulme uğramış bir kişi, milletvekili seçilene kadar mazlum gibi davranır. Sürekli adalet talep eder. Ancak seçildiğinde ve gücü eline geçirdiğinde, uğradığı zulmü unutur ve baskıcı bir yönetim anlayışı sergileyerek çevresine daha büyük zararlar verir.

Burada beklenen, bireyin geçmişte yaşadığı haksızlıkları başkalarına yaşatmamasıdır. Ancak güç, egoyu ve nefsi beslediği için çoğu zaman tam tersi yaşanır.

GÜÇ TAPMAK TOPLUMSAL ADALETSİZLİĞİ ARTIRIR

Güce tapan toplumlar, sadece güçlü olanın yanında yer alır ve onların haklarını savunur. Güçsüzler ve toplumdan dışlanan gruplar göz ardı edilir. Bu da adaletsizliği ve eşitsizliği artırır.

Güçperestlik, baskıcı yönetim anlayışlarını, otoriter liderleri ve totaliter rejimleri doğurur. Bu tür yönetimlerde:

Özgürlükler kısıtlanır.

Eleştiri ve farklı görüşler hoş karşılanmaz.

İnsanlar, güce taparak hakikati sorgulamaktan vazgeçer.

Güç ve iktidar tutkusu, toplumu güçlüler ve güçsüzler olarak ikiye böler. 

Bu da sosyal sınıflar arasında uçurum yaratır, toplumsal huzursuzlukları ve çatışmaları körükler.

Güce aşırı bağlılık, bireyleri bencil, empati eksikliği yaşayan ve adaletsiz toplumlar oluşturan bireylere dönüştürebilir.

GÜÇPERESTLİĞİ AZALTMAK İÇİN NE YAPILMALI?

Güce tapmayı azaltmak ve toplumu daha adil, empatik ve dengeli hale getirmek için en etkili yol eğitimdir.

Eğitim, Toplumsal Bilinci Geliştirir

Eğitim, bireyleri:

Empati yapmaya,

Başkalarının haklarına saygı göstermeye,

Toplumun genel çıkarlarını gözetmeye yönlendirir.

Eğitim, kişisel hırsların aklın önüne geçmesini engeller ve bireylerin başarıyı sadece bireysel çıkarlar için değil, toplumsal fayda açısından değerlendirmelerini sağlar.

Başarıya ulaşmak kadar, bu yolda adil ve doğru kalabilmek de önemlidir. Çünkü "her yol mübah" anlayışı, uzun vadede toplumsal çöküşe yol açar.

Adaletli Bir Toplum Yapısı Güçe tapmayı engeller

Adalet, sadece hukuk alanında değil, ekonomik ve sosyal düzeyde de sağlanmalıdır.

Eşit fırsatlar sunulmalı, herkes aynı eğitim ve kariyer olanaklarına erişebilmelidir.

Gelir dağılımı adil olmalı, belirli bir kesimde aşırı güç birikmesi engellenmelidir.

Bu şekilde, güç belirli bir grubun elinde toplanmaz ve toplumsal eşitsizlikler azaltılabilir.

Liderlik Anlayışı Değişmeli

Toplumun liderleri:

Halkın ihtiyaçlarını anlamalı,

Onları dinlemeli,

Adil kararlar vermelidir.

Güçlü liderler yalnızca iktidarı korumaya değil, insan hakları ve toplum refahını artırmaya da odaklanmalıdır.

Bireyler, İçsel Hırslarını Sağlıklı Yollarla Yönetmeli

Bireyler, güç ve başarıdan daha önemli olan manevi değerleri ve insan ilişkilerini keşfetmelidir. İçsel huzurun ve öz değerin, sadece güç ve başarı ile değil, toplum yararına yapılan katkılarla arttığını bilmelidirler.

Çünkü güce tapmaya başlarsanız, sizi insan yapan tüm değerlerinizi kaybedersiniz.

SONUÇ: GÜCE Mİ TAPMALI, YOKSA ADALETE Mİ?

Güçperestliği ve güce tapmayı azaltmak için çok yönlü bir yaklaşım gereklidir.

Eğitim,

Sosyal politikalar,

Adil liderlik anlayışı,

Bireysel psikolojik gelişim,

gibi unsurlar, toplumsal değerleri güç ve başarı merkezli olmaktan çıkarıp, adalet, eşitlik ve dayanışma temellerine oturtabilir.

Peki siz, güce ve güçlüye mi tapıyorsunuz?

Mazlumun, garibin mi, yoksa güçlünün mü yanındasınız?

Bunu vicdanınıza sorun.

En doğru cevabı o verecektir