Kendisi de Harbiyeli olan rahmetli eşimin, notları arasında bulduğum yazıyı hiç değiştirmeden buraya alıyorum.
"Çoğu kişi, Harbiyeli olmanın ne olduğunu ya da kim olduğunu bilmez."
Yaşıtlarının dizi kanadığında annesinin yanına koşup gittiği yaşta, Menteş'te talim yaparken dizlerini parçalayıp "Annem, iyiyim" diyebilmektir, Harbiyeli olmak.
Harbiyeli olmak, gençliğinden ve dünyanın bütün güzelliklerinden vazgeçebilmektir.
Yaşıtlarının diskolarda eğlence peşinde koştuğu gecelerde oturup kitap okumak, yabancı dil çalışmak, vatana hayırlı bir subay olabilmek için gece gündüz demeden çaba sarf etmektir.
Gecenin soğuğu mu içimi üşüten, silahın buzdan farksız soğukluğu mu, yoksa ailemin hasreti mi diye düşünmektir.
Harbiyeli olmak, üstünde üniforma varken, için kan ağlarken dik durabilmektir, şehit olan en yakın arkadaşının cenazesinde.
Şehadeti arzulamak, kendine "yaşayan şehit" diyebilmektir Harbiyeli olmak.
1000 defa feda da olsa, vatan uğruna 1 kere daha bir amacın, bir hayalin uğrunda tekrar tekrar dirilebilmektir Harbiyeli olmak!
Vatanseverlik, sorumluluk, fedakârlık ve dayanışma içinde olmaktır Harbiyeli olmak. Ortak bir amaç uğruna birlik ve beraberlik içinde mücadele etmektir.
Onur, gurur ve güçlü bir aidiyet duygusu geliştirmektir Harbiyeli olmak.
Ordu, bir ülkenin bağımsızlığını ve egemenliğini koruyan ana yapıdır. Askerlerin gösterdiği cesaret ve özveri, halk tarafından kutsal bir değer olarak kabul edilir. Aynı zamanda dayanışmanın ve milli birliğin de sembolüdür.
Askerlik, sadece silah taşımak değil, yüreğini de ortaya koymaktır. Yüreklerindeki inançtır.
Böylesine kutsal bir oluşuma katılmak için en yüce ideallerle donatılmış bu gençlere kıymayın.
Egolarınızı, ön yargılarınızı bir kenara bırakın ve en doğru olanı vicdanınıza danışarak yapın.
Bu üstün zekâlı, iyi yetişmiş gençler, önce subaylık, mühendislik ve kendi seçtikleri başka bir fakültenin fark derslerini alarak üç diploma ile mezun olmaktadırlar.
Ayrıca birkaç dil de bilerek.
Böylesine yüksek nitelikli insan gücünün kaybolmasına, bu gençlerin yabancı ülkelere gitmesine, beyin göçüne neden olmayın.
Türkiye'nin üstün zekâlı evlatları, aldıkları bu eğitimle gittikleri ülkeyi kalkındırmak için uğraş verecekler, biz de başarılarını uzaktan alkışlayacağız.
Yazık değil mi?