Bazen biz tarihi değiştiririz, bazen de tarih bizi.
En başında şunu ifade etmekte yarar görüyorum:
Hiçbir siyasi partiye kayıtlı değilim, hiçbir ideolojiye taraf değilim.
Bunun, yazılarımı özgür ve tarafsız bir şekilde yazabilmem için bana bir fırsat sunduğuna inanıyorum.
Hiçbir siyasi partiye kayıtlı olmasam da;
Sevgiden, doğruluktan, özgürlükten,
Adil gelir paylaşımından,
Çevrenin korunmasından,
Eğitimde fırsat eşitliğinden,
Bir inancın diğer bir inancı, bir ideolojinin diğer bir ideolojiyi, bir kültürün diğer bir kültürü ezmemesinden, kısacası insani olan hangi değer varsa ondan yanayım, tarafım.
Geçmişten bugüne ülkemizin en güzel zamanları, zorluklara korkusuzca göğüs verdiğimiz, sorunlarımızı birlik ve beraberlik içinde çözdüğümüz günlerdi.
Bugün ülkemiz için çok kritik bir zamandayız.
Uzun süredir zenginler daha da zenginleşirken, halkımızın büyük bir kısmı gelecek kaygısıyla ve geçim derdiyle mücadele ediyor. Bunun bir şekilde değişmesi gerekiyor.
Asıl soru şu:
Bu değişim nasıl sağlanacak?
Özveride bulunması gereken kimler?
Bu değişim için hangi bedeller ödenecek?
Bu ülkenin her santimetrekaresi için can verenleri ve Cumhuriyetimizi kuranları onurlandırmanın tek yolu, kendimizi bu ülkenin ideallerine adamaya devam etmektir.
Bu da ancak;
-Bir inancın diğer bir inancı,
-Bir kültürün diğer bir kültürü,
Bir ideolojinin diğer bir ideolojiyi ezmemesi ve ötekileştirmemesiyle mümkündür.
Bu ülkede yaşayan herkesin aynı şeyi istediğine inanmak istiyorum:
Ülkemizi her alanda kalkındırmak!
Bunu kimse tek başına yapamaz.
Bunu hep birlikte, inanarak, birlik ve beraberlik içinde sağlayabiliriz.
Bir ülkede zengin ve yoksul arasındaki gelir farkı giderek açılıyorsa, yönetenlerin ve politikacıların temel görevi bu eşitsizliği azaltmak ve toplumsal huzuru korumaktır. Bunun için:
Adil vergilendirme uygulanmalı, daha yüksek gelir gruplarından daha fazla vergi alınmalı, yoksullara yönelik vergi indirimi sağlanmalıdır.
Vergi kaçakçılığına karşı sıkı denetimler yapılmalı, vergi affına gidilmemelidir.
Eğitim ve sağlıkta fırsat eşitliği sağlanmalı, yoksul kesimin çocukları da kaliteli hizmetlere erişebilmelidir.
Asgari ücret insanca yaşam seviyesine çekilmeli, halkın temel yaşam koşulları güvence altına alınmalıdır.
İşsizlik oranını düşürecek yatırım ve istihdam politikaları geliştirilmeli, küçük ve orta ölçekli işletmelere teşvik desteği verilmelidir.
Devlet harcamalarında şeffaflık sağlanmalı, kamu kaynaklarının nasıl harcandığı halka açık olmalı ve adaletsizliklerin önüne geçilmelidir.
Eğer yöneticiler bu politikaları hayata geçirmez, kendi yaşam tarzlarıyla halka örnek olmaz, fedakarlığı sadece halktan beklerse, ekonomik eşitsizlik daha da derinleşir.
Bunun sonucunda ise toplumsal huzursuzluk, suç oranlarının artışı ve siyasal istikrarsızlık kaçınılmaz hale gelir.
Abraham Lincoln, Kendi içinde parçalanan bir yuva ayakta kalamaz. der.
Bu yüzden, ideallerimizden, toplum bilincimizden, birbirimize olan inancımızdan ve bizi bir araya getiren değerlerimizden vazgeçemeyiz.
Bizi ayakta tutacak tek şey, Yaşama, Cumhuriyete, Demokrasiye ve Özgürlüğe olan inancımızdır.
Ben bir anneyim.
Cumhuriyet sevdalısı bir öğretmenim.
Bu ülkenin bölünmez bütünlüğü için 41 yıl onuruyla çalışmış bir savaş pilotun da eşiyim.
Ve bu vatanın evladıyım.
Bu ülke bizler için sadece bir vatan değil, cesur ve erdemli bir fikir, asla söndürülemez bir ışıktır.
O hâlde, bu ülkeyi yönetenlere, politikacılara hep birlikte en yüksek sesimizle diyelim ki:
Bize yaşam tarzınızla örnek olun!
Sözünüz ve özünüz bir olsun! Bizden beklediğiniz fedakârlıkları önce siz yapın!
Zaman zaman bizi ayrıştırmaya çalışsalar da biz sevgiye kucak açıyoruz.
Birlik, beraberlik, kardeşlik ve dostluğa kucak açıyoruz.
İnsanları özgürleştirecek, ekonomiyi güçlendirecek ve ülkemizin geleceğini güvence altına alacak bir yol bulmak zorundayız.
Etnik kökeni, dini inancı, siyasi ideolojisi ne olursa olsun, biz birbirimizle el sıkışmaya hazırız!
Siyaset, zaman zaman tavizleri gerektirebilir.
Bazen inanmadığınız şeyleri savunmak zorunda kalabilirsiniz.
Zaman zaman fikir çatışmaları kaçınılmaz olabilir.
Egolarınız ve hırslarınız aklınızın önüne geçebilir.
Ancak bu, birlik ve beraberliğimizi, ülkenin çıkarlarını ve bütünlüğünü bozacak düzeyde olmamalıdır.
Kin, ötekileştirme ve güvensizlik bu ülkenin geleceğini karartmamalıdır.
Ne güzel söylemiş Atatürk: "Söz konusu vatansa, gerisi teferruattır.
Biz bu ülkenin geleceği için birbirimizle el sıkışmaya hazırız.
Peki sizler, bu ülkenin geleceği için, egolarınızı bir kenara bırakıp akıl ve duygu dengenizi sağlayarak el sıkışmaya uzlaşmaya hazır mısınız?
Eğitim Yöneticisi