Suriye’de dün ilan edilen yeni anayasa bildirgesi, ülkenin geleceğini şekillendirecek kritik bir dönemeç olarak öne çıkıyor. 53 maddeden oluşan bu metin hem iç hem de dış aktörler açısından önemli mesajlar içeriyor. Anayasanın en dikkat çekici özelliği, federalizm ve özerk yönetim modellerini reddederek merkeziyetçi bir yapı öngörmesi. Bu durum, PYD/YPG’nin yıllardır hedeflediği anayasal statü kazanma planlarını boşa düşürüyor.
SDG’nin Entegrasyonu Mu, Özerklik Tuzağı mı?
Geçtiğimiz günlerde alelacele Ahmet Eş-Şara ile Mazlum Abdi arasında imzalanan çerçeve anlaşması, SDG’nin merkezi yönetime entegrasyonunu amaçlıyordu. Çerçeve metni, SDG’nin askeri yapısının düzenlenmesi ve Şam yönetimine bağlanmasını içeriyordu. Dün açıklanan Anayasa bildirgesinde ise Kürtlerin ve diğer etnik grupların anayasal statüsüne dair herhangi bir netlik bulunmuyor. Devletin bölünmezliği ve toprak bütünlüğü vurgulanırken, yerel yönetimlerin yetkileri sınırlandırıldı. Bu gelişme, PYD/YPG’nin uzantısı SDG’nin özerklik taleplerinin hukuki zeminde karşılık bulamayacağını gösteriyor.
Yeni Anayasa Federasyonu ve Özerk Yönetimi Reddediyor
Yeni anayasa federasyon, eyalet sistemi veya etnik temelli yönetim modellerine açıkça kapıyı kapatıyor. Devletin resmi adı “Suriye Arap Devleti” olarak belirlenirken, Arapça resmi dil olarak kalıyor. Kürtçeye, Türkçeye veya diğer azınlık dillerine anayasal güvence verilmemesi, federalizmi savunan uluslararası çevreler için bir hayal kırıklığı yaratıyor. Öte yandan, Suriye’nin üniter devlet yapısını koruma yönünde açık bir mesaj içeriyor.
Suriye’nin Üniter Devlet Yapısı ve Türkiye Açısından Önemi
Türkiye açısından bu anayasa bildirgesi, bölgesel güvenlik kaygılarını azaltan bir gelişme. Türkiye olarak başından beri Suriye’nin kuzeyinde PYD/YPG’nin anayasal güvence altına alınmasına karşı çıkıyorduk. Eğer federatif bir model benimsenmiş olsaydı, PYD’nin kontrol ettiği bölgeler uluslararası meşruiyet kazanabilirdi. Bu da Türkiye'nin sınır güvenliğini doğrudan tehdit ederdi. Anayasanın merkeziyetçi yapıyı koruması ve özerklik modelini reddetmesi, Türkiye açısından olumlu bir sonuç olarak değerlendirilmelidir.
PYD/YPG’nin Umutları Suya Düştü
ABD ve Batı’nın uzun süredir desteklediği PYD/YPG, Suriye’de anayasal bir statü kazanmak için büyük bir çaba sarf ediyordu. Anayasa, Kürtlerin siyasal ve yönetsel özerkliğini tanımlayan herhangi bir madde içermiyor. Bu gelişme, uluslararası destekli federal Suriye projesinin başarısız olduğunu ve merkezi yönetimin Kürt bölgeleri üzerindeki denetimini koruyacağını gösteriyor. SDG’nin ve bağlı grupların bu duruma tepki göstermesi, beklentilerinin karşılanmadığını ortaya koyuyor.
Silah Tekeli Devlette: SDG’nin Askeri Varlığı Sona mı Erecek?
Yeni anayasanın en dikkat çeken maddelerinden biri, silah bulundurma yetkisinin yalnızca devlete ait olması. Bu madde, SDG’nin askeri gücünün hukuki olarak sona erdirilmesi anlamına geliyor. Eğer uygulanabilirse, SDG’nin Suriye Ordusu’na entegrasyon dışında bir seçeneği kalmayacak. Ancak sahadaki gerçeklik, bu sürecin ne kadar başarılı olacağı konusunda ciddi soru işaretleri barındırıyor.
Bölgesel Güç Dengeleri Değişiyor
Bu anayasa bildirgesi, Suriye’nin kuzeyinde büyük değişimlere yol açabilir. PYD/YPG'nin anayasal güvence altına alınmadığı bir senaryoda, örgütün bölgedeki varlığı uluslararası desteğe rağmen zayıflayabilir. Türkiye’nin bölgedeki politikaları, bu anayasanın nasıl uygulanacağını doğrudan etkileyecek. Ankara'nın diplomatik girişimleri ve askeri gücü, PYD/YPG’nin sahada güç kaybetmesini hızlandırabilir.
Batı’nın uzun süredir Suriye’nin kuzeyinde bir Kürt devleti ya da federatif bir model oluşturma çabaları biliniyor. Bu yeni anayasa, Batı'nın desteklediği Kürt siyasi yapılarının anayasal güvenceye kavuşmadığını gösteriyor. ABD, İsrail ve Fransa ve dolaysıyla AB açısından Suriye’nin üniter yapısının korunması, bölgedeki etkilerinin zayıflaması anlamına geliyor.
Yeni Şam Yönetimi’nin Anayasa Bildirgesi: Totaliter Bir Din Devleti Modeli!
Yeni Şam yönetiminin ilan ettiği 53 maddelik anayasa bildirgesi, İslam hukukuna dayalı, otoriter, merkeziyetçi ve anti-demokratik bir yönetim anlayışını benimsemektedir. Seçim mekanizmasının öngörülmemesi, yürütme gücünün tek elde toplanması ve anayasa mahkemesinin kaldırılarak yargının doğrudan yürütmeye bağlanması, hukukun üstünlüğü ilkesine açıkça aykırıdır. Kadın haklarının korunacağı belirtilse de, uygulamada ciddi kısıtlamalar içermesi, kadınların eğitim ve çalışma hayatına katılımının ne ölçüde güvence altına alınacağı konusunda büyük soru işaretleri yaratıyor. Tüm bunların yanı sıra, yasamanın temel kaynağı olarak İslam hukukunun esas alınması, din ve devlet işlerinin tamamen iç içe geçtiğini ve modern hukuk sistemlerine ters bir yapı oluşturduğunu ortaya koyuyor.
Bu anayasa, modern demokratik ve çoğulcu anayasalara kıyasla oldukça geri bir metin olarak değerlendirilmektedir. Taliban yönetimine benzer bir anayasal düzen sunduğu için, uzun vadede kapsayıcı bir yönetim modeli oluşturma kapasitesinden yoksundur.
Yeni Şam yönetiminin ilan ettiği anayasa, hukuk devleti ilkesine, insan haklarına ve demokratik yönetime uygun olmayan bir modeldir. Totaliter bir din devleti kurmayı amaçlayan bu metin, uluslararası toplum ve Suriye’nin farklı toplulukları tarafından kabul görmesi zor görünüyor.
Uzun vadede, bu anayasanın bölgesel istikrarsızlığı artırması, etnik ve mezhepsel gerilimleri körüklemesi ve uluslararası müdahalelere yol açması muhtemeldir. Bu bağlamda, Suriye’deki anayasal sürecin, çoğulcu ve demokratik bir anlayış çerçevesinde ele alınması gerekmektedir.
***
Anayasa Metni Linkleri:
Suriye yeni anayasa bildirgesi Türkçe metin: İndir
Suriye yeni anayasa bildirgesi Arapça metin: İndir