Şeriat Tehdidi. Suriye’den Yayılacak Tehlike Şeriat İnsan İnsafına Kaldığında Şerre Dönüşür
Şeriat, İslam’ın temel hukuk kurallarına dayanan bir sistemdir. Temel olarak adalet, eşitlik ve merhamet gibi erdemleri yüceltmeyi amaçlar. Ancak, şeriatın insaf ve vicdanla uygulanmaması, bu ilkelere uygun olmayan, baskıcı ve zalim bir yapıya dönüşmesine yol açabilir. Bu, şeriatın insafına dayalı olmadığı zaman, adaletin değil, zulmün ve şiddetin hâkim olacağı bir duruma gelir. Hayat Tahrir el-Şam (HTŞ) gibi radikal gruplar, şeriat adı altında insan haklarına saygı duymadan, adaletin özünden saparak, baskı ve şiddet yoluyla iktidar kurmayı hedefler. Şeriatın böyle bir çerçevede uygulanması, sadece bölgesel değil, küresel anlamda da büyük zararlar doğurur. HTŞ’nin şeriat temelli bir yaşam ve devlet kurma hedefi, bölgedeki azınlık halklar için ciddi tehditler oluştururken, dünya düzenini de derinden sarsmaktadır.
HTŞ’nin Şeriat Temelli Devlet Kurma Hedefi
Hayat Tahrir el-Şam (HTŞ), Suriye iç savaşının başlarından itibaren şeriat temelli bir devlet kurmayı hedefleyen, El Kaide ile bağlantılı radikal bir örgüttür. HTŞ, başlangıçta, Suriye’deki hükümet karşıtı bir direniş hareketi olarak ortaya çıkmış olsa da zamanla, şeriat yasalarına dayalı bir yönetim kurma amacını güden bir yapıya bürünmüştür. Bugün, İdlib bölgesinde etkili bir varlık gösteren HTŞ, burada şeriat kurallarını sert bir şekilde uygulamaktadır. Kadınların kıyafetlerinden, dini inançlarına kadar her alanda bireylerin özgürlükleri kısıtlanmakta, toplumsal hayat şeriatın sert kuralları altında şekillenmektedir. Ancak, şeriatın özündeki adalet ve eşitlik ilkeleri bir kenara bırakılmakta, yerine baskı, zorbalık ve şiddet uygulanmaktadır.
HTŞ, şeriat kurallarını sadece dini bir yaşam tarzı olarak değil, aynı zamanda bölgedeki egemenliğini pekiştirmek için bir araç olarak kullanmaktadır. Bu durum, hem bölge halkının hem de küresel toplumun ciddi şekilde zarar görmesine yol açmaktadır. Şeriatın, insan haklarına ve özgürlüklere saygı duyan bir çerçevede uygulanması gerektiği unutulmamalıdır. Ancak HTŞ gibi gruplar, şeriatı yalnızca güç elde etmek ve toplumu kontrol altına almak için bir baskı aracı olarak kullanmaktadır.
Amerika ve Türkiye’nin HTŞ’yi Tanıması .
Son yıllarda HTŞ’nin, bazı devletler tarafından farklı şekillerde tanınması ya da dolaylı şekilde kabul edilmesi, bu örgütün uluslararası alandaki meşruiyet kazanma çabalarını hızlandırmıştır. Türkiye, Suriye’deki İdlib bölgesinde askeri operasyonlarla HTŞ’ye dolaylı destek vermektedir. Türkiye’nin bu tutumu, hem iç hem de dış politikada büyük bir çelişki yaratmaktadır. Bir yandan terörle mücadele edilirken, diğer yandan şeriatçı bir örgütle işbirliği yapılmaktadır. Bu tutum, uluslararası alanda eleştirilmekte, şeriatçı örgütlerin meşrulaştırılması anlamına geldiği için bölgedeki istikrarı daha da tehdit etmektedir.
Amerika Birleşik Devletleri, HTŞ’yi hala terör örgütü olarak kabul etmemekte ve bu grubun faaliyetlerini şiddetle kınamamaktadır. Ancak, Suriye’deki Esad rejimine karşı dengeler kurma amacıyla zaman zaman bu örgüte dolaylı destek verilmiştir. HTŞ’nin meşruiyet kazanma çabalarına yardım eden bu tür iki yüzlü politikalar, hem bölgesel hem de küresel barışı tehdit etmektedir. Bir yanda terör örgütü olarak tanınırken, diğer yanda stratejik çıkarlar doğrultusunda dolaylı destek verilmektedir. Bu çelişkili yaklaşım, dünya düzenine zarar veren bir duruma yol açmaktadır.
Şeriatın Küresel Dünya Düzenine Zararları
Şeriatın, insan insafına ve vicdanına terk edildiği zaman nasıl bir şerre dönüştüğü, HTŞ’nin uygulamalarıyla somut bir şekilde gözler önüne serilmektedir. Şeriatın, dünya çapında zulme ve baskıya dönüşmesi, küresel düzeyde büyük tehlikeler yaratmaktadır. Bu tür terörist örgütler, sadece bulundukları bölgeleri değil, küresel güvenliği de tehdit etmektedir. Şeriat adı altında yapılan bu tür baskılar, dini, etnik ve kültürel çeşitliliği yok sayarak, toplumsal yapıları parçalayan bir yaklaşım sergilemektedir.
Küresel dünya düzeninde, barış, özgürlük ve adaletin sağlanması için uluslararası işbirliği gerekmektedir. Ancak şeriatın terörist bir araç olarak kullanılması, bu değerleri tehdit etmekte, ülkeler arasında gerilime yol açmaktadır. HTŞ gibi grupların etkisiyle şekillenen şeriat yönetimleri, sadece bölgesel değil, küresel barışı ve huzuru da tehdit etmektedir. Bu durum, devletler arası ilişkileri zedelemekte, daha fazla şiddet ve savaş ortamları yaratmaktadır.
Ayrıca, şeriatın insan haklarına ve özgürlüklere saygı göstermeyen bir biçimde uygulanması, göç krizleri, insan hakları ihlalleri ve savaş suçları gibi küresel sorunların artmasına neden olmaktadır. Şeriatçı terör örgütlerinin, insanları din ve inançlarından dolayı hedef alması, dünya genelinde dini hoşgörü ve toplumsal barışı yok etmektedir. Bunun sonucunda, yerinden edilen insanlar, göçmenler ve mülteciler gibi ciddi insani krizler ortaya çıkmaktadır.
Şeriat ve Uluslararası Toplumun Duruşu
Şeriat, doğru bir şekilde uygulanmadığı takdirde, zulme, şiddete ve baskıya yol açmaktadır. HTŞ, şeriat temelli bir yönetim kurmayı hedeflerken, insan haklarına ve özgürlüklere saygı duymayan bir terörist yapıdır. Bu tür grupların dünya düzenine zarar vermemesi için, uluslararası toplumun güçlü bir duruş sergilemesi gerekmektedir. Şeriatın terör aracı olarak kullanılması, sadece bölgesel barışı tehdit etmekle kalmaz, aynı zamanda küresel güvenlik ve istikrarı da zedelemektedir.
Amerika ve Türkiye gibi büyük güçlerin, HTŞ’yi terör örgütü olarak tanımaları ve bu tür gruplara karşı net bir tavır almaları önemlidir. Küresel barışın sağlanabilmesi için, şeriat gibi baskıcı yönetim biçimlerinin insan hakları ve özgürlükler ışığında ele alınması, adaletin temeli olarak önem kazanmaktadır.