Türkiye’nin bitmeyen baş ağrısı; güney sınırlarımızın güvenliği, bölge halkının bozulan huzuru!. Türkiye yıllardır, Irak ve Suriye’de konuşlanan PKK-PYD terör örgütlerinin estirdiği terör ile uğraşmakta, mal ve can kaybının yanında ekonomik olarak da hatırı sayılır zarar görmekte.
Biz nasıl ki ülkemizde terör örgütü ve terör istemiyorsak Irak ve Suriye’de kendi topraklarında istemez.
Bu bölgede terörün, filizlenmesinin nedeni ABD’nin BOP projesinin uygulanmasını istemesidir. Bunun için taşeronlara ve maşalara gereksinim vardı. İşte terör örgütleri bu amaca hizmet amacıyla ABD tarafından oluşturulan ve her türlü finansmanı ve lojistiği sağlanan taşeron örgütlerdir. Ne ABD’nin ne de Batı’nın Kürt diye bir derdi de, kaygısı da yoktur. Bunu bizzat Almanya’da öğretmen iken gördüm ve yaşadım. Hatta Kürtleri sevmiyorlar bile.
Bölgenin ve bölge ülkelerinin terörden ve terör örgütlerinden kurtulmasının tek yolu; bölge ülkelerinin eteklerindeki taşları dökerek iş birliği yapmalarından geçiyor.
Son günlerde bu yönde Sn. Erdoğan’ın ılımlı mesajlar vermesi, Esad’ında bu yönde açıklamalar yapması, başta ABD olmak üzere bölgede çıkarı bozulacak olan ülkeler, huzursuz oldu. Türkiye’ye sığınan Suriyelilerin, topraklarına çöken PKK-PYD bu gelişmeyi engellemek amacıyla terör estirdiler.
Aklıselim Türk ve Suriye halkı bu provokasyonlara geçit vermedi.
Bölgenin huzursuzluğundan sadece bölge ülkeleri değil Rusya, Çin, Hindistan olmak üzere Türk devletleri de rahatsız oldular. Bölgenin huzuru için arayışa geçtiler.
Geçtiğimiz Haziran ayında bu sorunun çözümü için: “Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad, başkent Şam’da Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Özel Temsilcisi Alexander Lavrentiev ile görüştü.” Ne yazık ki bu görüşme bizim yandaş basında ve Türklükten habersiz medyada gereği gibi gündem olmadı.
Çünkü bu, bölgenin ve Türkiye’nin menfaatine, ABD, PKK/PYD ve AB’nin aleyhine oldukça ciddi bir gelişme ve haberdi.
Daha öncesinde alt yapısı hazırlanmış tarihi bir açıklama yapıldı. Açıklama özet ile şuydu:
“Suriye Devlet Başkanı B. Esad, Suriye Devleti'nin tüm toprakları üzerindeki egemenliğine saygı duyulduğu ve her türlü terörle mücadele esasına dayandığı sürece; Suriye-Türkiye ilişkilerine ilişkin her türlü ortak girişime ve iş bitliğine açık olduğunu ifade etti.”
Yani, özetle Esad diyor ki; “Türkiye’nin abiliğini kabul ediyorum, gelin hep birlikte Suriye topraklarındaki işgalci ABD’den kurtulalım. Suriye topraklarındaki ABD destekli terör örgütlerinden kurtulalım. Bu terör örgütleri hem Suriye toprak bütünlüğü ve egemenliği için, hem de Türkiye için bir tehdit. Bunları bertaraf edelim, bölgede bitirelim. “
Bu açıklamanın arkasında, Rusya, Çin, Hindistan ve en önemlisi de Türk Cumhuriyetleri var. Sanırım Türkiye’ye de haber edilmiş olmalı ki, Erdoğan üslup değiştirip, “Neden olmasın elbette görüşülür bölgenin lehine” mealinde açıklamada bulundu.
Bu gerçekleşirse ABD’nin bölgede kanadı-kolu kırılacak; destek verdiği PKK/PYD terör örgütü bitecek, Türkiye’deki milyonlarca sığınmacı ülkelerine dönecek. Hem Türkiye hem bölge derin bir nefes alacak.
İyi hoş da bütün bu gelişmelere ABD, EVET der mi, izin verir mi?
Bunu da bölge ülkelerinin akılcı politikaları belirleyecek. Öyle ben küstüm, bi daha elini sıkmam, o benim için bitmiştir gibi sokak ağızlarıyla elbette başarılı olunmaz. Bu işbirliğine Irak ve İran’da dahil edilmeli ki bölge, tam bir istikrara ve huzura kavuşsun.
İyi de bu kutlu haber, neden Türk halkından, Türk kamuoyundan uzak tutuldu? Oysa böyle bir gelişmeden Türk halkının haberi olsa; hükümetin de, Sn. Erdoğan’ın da eli güçlü olmaz mıydı? “Kusura bakmayın benim halkım böyle istiyor” diye masaya güçlü oturmaz mıydı?
Dünya, üçüncü bir savaştan endişeli!. Bu savaşın, kimleri nasıl yakacağını kestirmek de olası değil.
Hiçbir savaşın da kesin galibi yoktur: “az zarar göreni ile çok zarar göreni vardır.”
Ve her savaşın sonunda da bir antlaşma mutlaka yapılır. Öyleyse zarar görmeden anlaşılmanın kime ne zararı olur?
Suriye’nin ve B. Esad’ın uzattığı bu eli iyi tutmak gerekir. Bölgenin ve bölge halkının teröre değil; barışa ve huzura gereksinimi vardır.
Kaldı ki bölge ülkelerinin tarihi bir hukuku da vardır. Komşu komşunun külüne muhtaçtır.
Esen kalınız.