Mutlaka bir şeyler değişecek.
Baştan başlamak lazım.
Son birkaç yılda Türkiye’de en yoğun karşılık bulan parti “Anti Tayyip" partisi.
Tayyip Bey seçilse bile ilk yapması gereken toplumun en az yarısının nasıl bu kadar nefretini kazandığını düşünmek olmalı.
Cumhuriyet tarihinde bir siyasetçiden bu kadar nefret edildiğine şahit olunmamıştır.
Ben Tayyip Bey’in yerinde olsam ve 21 yıl yönettiğim toplumun en az yarısı benden nefret etse çok üzülür, nefret edenlerin gönlünü almak için elimden geleni yapardım.
Kemal Bey avenesi ile güven vermiyor.
Kemal beyin taraftarlarında yüksek bir motivasyon görülüyor.
Motivasyonun karşılıkları 7’li (Artık diyebiliriz çünkü HHPKK desteğini resmi olarak açıkladı.)
Masanın yöneticilerinde ayrı seçmenlerinde ayrı argümanlarla yaşanıyor.
Tabanda bir adalet, toplumsal zenginlik, özgürlük gibi demokratik istemler olmasına rağmen masanın üst yöneticilerinin üleşmek peşinde olduğu ve her birinin ayrı ayrı siyasi bir planı olduğu net olarak görülüyor.
CHP Kemal beyden önce tam olarak Pragmatist bir siyasi parti değildi.
Olmazsa olmazları vardı.
Atatürkçülük, bağımsızlıkçılık, kurucu değerler, anti emperyalizm, 6 ok, Laiklik gibi.
CHP Kemal beyle bu eksenden Kontrol edilen, etki altına alınabilen, siyasi başarı için ilkelerinden taviz verebilen makyavelist bir eksene geçti.
CHP’nin eksen kayması veya tavizle genişlemesi parti olarak parti yöneticilerine kişisel fayda getirebilir fakat Türk milletine ciddi zarar getirecektir.
Tayyip bey ve Kemal Bey aşağı yukarı birbirinin benzeşidir.
Toplumu kandırırlar, günlük siyaset yaparlar, Diyarbakır’da başka, Kastamonu’da başka, Edirne’de bambaşka konuşabilirler.
Bugün küs olduklarıyla yarın barışık olabilirler ve takviyelidirler.
Kemal bey ve Tayyip beyin yancılarını konuşmaya değmez. Sinek 2li gibi etkisiz elemandırlar. Emir eridirler. (Emir erliği biraz yüksek oldu)
Yarın biz ve bizim gibi Türk milliyetçiliği fikrinin takipçileri Cumhurbaşkanlığı seçiminde Sinan Oğan’a, milletvekilliği seçiminde Zafer Partisine rey vereceğiz.
Sinan beye rey vermemizin sebebi 1938’den bugüne bir Cumhurbaşkanlığı adayı kendisini Türkçü, milliyetçi ve Ülkücü olarak tanımlıyor.
Efendim az olur muşuz, yok ikinci tura kalabilir miymişiz?
Az olalım. Zaten hep azdık.
İkinci tura varsın kalmayalım. Ama karıncanın yangını söndüremeyeceğini bildiği halde yangına su taşımasının doğruluğunu ret mi edeceğiz?
Emperyalizm Türkiye’nin yönetimini HDPKK veya HÜDA- PAR’ın kuyruğuna takmak istiyor.
Cumhurbaşkanlığı seçimi ilk turda biterse, seçimin belirleyici unsurunun her iki ittifakta da bölücü terör odaklarının olacağı, ilk turda bitecek seçimden sonra oluşacak Türkiye yönetiminde bölücü terör odaklarının ve FETÖ nün etkili olacağı gün gibi aşikardır.
Halbuki Cumhurbaşkanlığı seçimi ikinci tura kalırsa bölücü terör odakları taraflarını seçtiğinden auta çıkmış olacaklar.
Yani Cumhurbaşkanlığı seçiminin kazanılmasında yetersiz oldukları açığa çıkacak.
Cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci tura kalması Türk siyasetinin belirleyiciliğinin bağımsız, yancı olmayan, güdülemeyen, kullanılamayan Türk milliyetçilerinin kontrolüne geçmesi ve Bağımsızlıkçı Türk milliyetçiliği fikrinin galip gelmesi anlamını taşır.
Tabi ki tüm görüşlere saygı göstermek lazım.
Kazananı tebrik etmek, kaybedeni teselli etmek gerekir.
Ama konu Türk milletinin geleceğidir.
Ya Atatürk çizgisinde Türkiye olup zengin, güvende yaşayan, Türk birliğini önceleyen, bağımsız bir ülke olacağız.
Ya da emperyalizmin kullanımında 80 yıldır yaşadığımız gibi sürekli beka korkusuyla, fakir, edilgen, sürekli kaybeden bir toplum olarak yaşayacağız.
Bir oy Sinan’a Bir oy Zafer’e verelim.
Türkiye’nin, Türk milletinin yolu açılsın…