"Gerçi ne dersek diyelim pek umursamıyor ama biz yine de diyeceklerimizi yazalım!.. "
İnsan hayatının; ekonomisini, eğitimini, kültürünü, inanç sistemini, mutluluğunu, huzurunu, güvenliğini, hak ve hukukunu, mülkiyetin korunup korunmayacağını siyaset belirler.
Gördüğünüz gibi siyaset, insan hayatında çok geniş bir yelpaze de etkin olan bir unsurdur.
Dünya üzerinde siyasetin önemini anlamış olan güçler, siyaseti hakkıyla yapmak ve siyasetin doğasından kaynaklanan kuralları uygulamak için azami gayret gösterirler.
Siyaset sadece ülke sınırları içinde yapılmaz. Siyaset, milli hedefler ve planlar sebebiyle yurt dışına da taşar.
Her bir gücün, konuşlandığı toprakların sınırları dışına, siyasetini taşırması doğaldır. İnsanlık tarihi, bu mücadelenin yani siyaset mücadelesinin, yerküreye dağılımından ve bunun toplamından ibarettir diye de söylenilebilir.
Rahmetli Dündar Taşer’in de söylediği gibi, yeryüzünde milli hedeflerini gerçekleştirmek için siyasetini, sınırları dışına taşıyabilecek güçte olan millet sayısı, bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar azdır.
Ve bu milletler birbirinin rakibidir. Bu yarışta kim rakibini yada rakiplerini oyundan düşürürse, onun siyasetinin etki sahası, diğerine nispeten daha da büyüyecektir.
Günümüzde yaşanan gelişmelerin ana nedeni budur...
Yoksa “ihtiyar dünya”mız, siyasetin bu acımasızlığı olmasa, hepimize yetip de artacak imkanları insanlık alemine sunacak bir yeterliktedir.
Uluslararası siyaset, dünyayı etkilediği gibi Türk Milletini ve Türkiye’yi de etkilemektedir. Çünkü biz bir bütünün parçasıyız ve bu nedenle etkilenmemiz düşünülemez.
Türkler, ne yazık ki; çerçevesini çizdiğimiz bu siyasetin yüzyıllarca dışında kalmış yada bırakılmıştır. Bu siyaset dışılığın tesadüfen geliştiği söylenilemez.
Türklere rakip olan milletler, siyasetlerinin gereği olarak, Türklere karşı planlı ve hedefli bir siyasi mücadele yürütmüşlerdir. Ve halende bu siyasi çalışmaları, Türklere karşı sürmektedir.
Türkler, milli bir siyaset anlayışını ortaya koyamaz haldedir. Bunun sebebi, yukarıda anlattıklarımız nedeniyle, Türk siyasetinin, gayrı Türkler eliyle mankurtlaşmış Türklere birilerince (!) işgal ettirilmiş olmasıdır.
Bu durum, siyasetçilerin kendi ağızlarından da itiraf edilmektedir. Yani bir pervasızlık durumu söz konusudur!
Siz milli eğitiminizi, kültür politikalarınızı, maliyenizi, dış işlerinizi, savunmanızı, gençliğinizi yabancılarla işbirliği edenlere teslim ederseniz, ortaya milli bir siyasetin çıkmayacağını kundaktaki bebek bile anlar!
Günümüzde de aynı sorun yani Türk siyasetinin etnik özürlüler tarafında işgali, ağırlaşarak devam etmektedir. Türk Milleti bunun yarattığı sıkıntılardan habersizdir. Haberi olanlarda büyük bir umursamazlık içindedir. Oysa bu durum millet ve devlet varlığımızı tehdit eden en ağır sorunlarımızdan birisidir. Türk Milleti, kendinden olmayan mevcut siyasi yapıları, tasdik makamı olmaktan süratle kurtulmalıdır.
Türk siyasetinin, Türk olmayanların elinde olması ülkemizde yaşadığımız her şeyin belli aralıklarla yeniden tekrarlanmasına sebebiyet veren bir kısır döngü yaratmaktadır. Ülkemizde yaşanan başı bozukluğun en büyük sebebi de, siyasetimize Türk çocuklarının hakim olmayışıdır. Bu yüzden Türkler, yüzyıllardır siyaseten enayi yerine konulmaktadır...
Bunun farkında olmayan ve dolayısıyla önemini anlamakta sıkıntı çeken her nesil, başımıza gelenleri farkedemeden ve olayları açığa vuramadan ömrünü tamamlamaktadır.
Bugün bile, etrafınıza baktığınızda yaşamımızı doğrudan etkileyen siyasi figürlerin, Türklüğün ne kadar dışında olduğunu kolayca görürsünüz.
Türk siyaseti işgal altındadır. Bu sebeple, Türkiye, uluslararası güçlerin yüzyıllardır cirit attığı bir coğrafya halindedir. Milli ve bağımsız bir siyasetin izlenememesinin yegane nedeni, dış güçlerin ülkemizdeki elemanları eliyle siyasetimize yön vermeleridir. Bunun da yaşamımıza ağır ve olumsuz bir faturası vardır.
Halbuki her siyasetçimiz, Türk Milletine hizmet edeceğine dair namusu ve şerefi üzerine yemin etmektedir. Eğer yeminlerine sadık kalsalar, bu halde mi olurduk? diye ben soruyorum... İsterseniz siz de sorun!
Siyasetimiz Türkleştirilmediği takdirde, yüzyıllardır üzerimize yapışmış olan sorunlarımız daha da ağırlaşarak devam edecektir. Kısır bir döngü haline gelmiş olan bu siyaset yapımız, mutlaka kırılmalıdır. Toplumumuz bu konuda uyarılmalıdır. Tarih yolunda geleceğe doğru gidişimiz, vahim bir hal almadan, bu gerçekle yüzleşilmelidir.
Yoksa çağların ötesini bizlere gösteren “Büyük Önder Atatürk”, memleketi teslim edeceğiniz adamın aslını araştırın diye boşuna dememiştir. Unutmayın, bize sadece Türk çocuklarından fayda vardır. Türk gibi gözükenler bizi aldatmıştır. Gelin artık aldanmayalım! Bu konu her şeyden öte biz Türkler için çok önemlidir...
14 Şubat 2016 / İstanbul