İnsanların birlikte hareket edebilmeleri çok çeşitli şekillerde dillendirilmiştir.
Ticarette birlikte yürüme genellikle ortaklık olarak nitelendirilirken sosyal ve siyasal hayatta, dava arkadaşlığı, yoldaşlık, musahiplik gibi terimlerle de adlandırılmıştır yol arkadaşlığı.
Atalarımız bir insanı tanımak istiyorsan onunla “ya ortaklık ya da yolculuk” yap diye bize öğütler.
Siyasette “yola çıktıklarını yolda bulduklarınla değişme” diye bir tabir kullanılır ki, çokça örnekleri biraz incelenilirse görülebilir.
Bu tanıma en uygun düşen ülkemizin son 20 yılına tabiri caizse damgasını vuran Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan olabilir.
Milli görüşçüler, liberaller, fakirlerle çıktığı yolda arabadan önce fakirleri indirip zenginleri aldı. Liberalleri indirip FETÖ’cüleri aldı.
Devam ederken Milli Görüşçülerle de çok yakın çevre yer değiştirdi.
Yola devam ederken FETÖ’cüler indi PKK’lılar arabaya bindi, perde arkasında İngiliz istihbaratı olduğu Oslo görüşmelerine yansıdı. PKK’nın arabadan indirilmesi ile oportünist ve kullanılabilir bir duruma gelen kendisi için adeta helva olan MHP arabaya bindi.
Bir siyaset yolcusunun yol arkadaşlıkları eksikleri ile böyle.
Siyasette yeni yeni oluşumlar var biraz eskiden bahsedecek olursak.
CHP ve İYİ Partide bir eksen kayması olduğu net olarak görülüyor.
Bunu bu partilerin üst karar mekanizmalarında tercih edilen prototiplere baktığımızda anlayabiliyoruz.
Eksen değişikliği CHP’de Kemal Kılıçdaroğlu’nun genel başkan seçilmesi ile partinin içinin Atatürk sever insanlardan temizlenmesi ve yerlerine beyni, kalbi, fikri karışık insanların tercih edilmesi ile devam etti. En bariz örnekleri İstanbul İl Başkanı ve son olarak transfer edilen Cihangir İslam söylenebilir.
ABD seçimlerinin yapıldığı gün sonuçlar belli olmadan ABD başkanına tebrik ve ABD başkanından ülkemize demokrasi talep edilmesi (ABD’nin demokrasi getirdiği ülkeler kan gölüne döndü) CHP’nin bağımsızlıkçı, milli çizgiden başka eksenlere kaydığının göstergesidir.
İYİ Parti kurulurken daha sinsi davranılmış, SOROS vakıflarının yöneticileri, devşirmeler, rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu’nun partisinin tarlasını sürmekle suçladıkları, FETÖ iltisaklılar, sistematik olarak parça parça tercih edilmiştir.
Birkaç genel başkan yardımcısının partinin milliyetçi olan tabanı tarafından şiddetle eleştirilmesi sonucu görevden el çektirilmesi sadece göstermelik olmuş yerlerine tercih edilenler, İstanbul il başkanı, hukuktan sorumlu genel başkan yardımcısı gibi yöneticiler için devşirme, FETÖ’cü iddiaları ortada dolaşıyor.
İYİ Partide karışıklarla yol arkadaşlığı o denli ileri bir seviyeye ulaştı ki İYİ Parti başkanı Akşener HDP eski başkanı Selahattin Demirtaş’a evinde kahvaltıya randevu verebiliyor, HDP Eşbaşkanı Pervin Buldan ile aynı karede anılmaya saygı duyabiliyor. İstanbul il başkanı “30 ağustos Türkiyelilerin bayramıdır” diyebiliyor. (Bazen siz istemeden gerçek düşünceleriniz ağzınızdan dökülüverir)
Yukarıda yol arkadaşlığı yapan 2 siyasi partimize son zamanlarda bazı yol arkadaşları eklendi. Biri eski, ikisi yeni.
Saadet partisi başkanı Karamollaoğlu, DEVA Partisi başkanı Babacan, Gelecek Partisi başkanı yüksek stratejisi Davutoğlu aynı gün içinde “andımız” a karşı olduklarını gerek yazılı gerekse sözlü olarak beyan ettiler.
Bunları kısaca “kraliçenin partileri” olarak da niteleyebiliriz.
Peki, kraliçenin partilerinin yol arkadaşlarını nasıl tarif etmeliyiz.
Nasıl olacak bu yolculuk. Tüm yolcular diyelim ki yola çıktık. Gittik gittik karşımıza üçlü bir yol ayrımı çıktı ve hangi yoldan gideceğimiz noktasında ayrı düşüncelerdeyiz, nasıl bir kaos yaşarız. Belli değil.
Siyasi partiler muhalefetteyken kendi iç çelişkileri ortaya çıkmaz çünkü verecekleri kararların yaptırımı yoktur. Sadece siyasi sonuçları olabilir. Fakat devlet yönetiminde iken olabilecek çelişkiler tabii olarak tüm toplumu ilgilendiren kararlara etki edeceğinden sonuçları çok ağır olur.
Yol arkadaşlığı kısa sonuçlarla izah edilirse bize bir katkısı olmaz. Asıl yol arkadaşlığı kazanılacak bir seçim sonucunda devletin ve milletin nasıl yönetileceğidir.
Yani kısa sonuçtan sonraki yaşanacaklardır yol arkadaşlığının belirleyici unsuru toplumumuz da bir gerginlik, bölünme, birbirini artık sevmeme, asgari müştereklerde bile ayrışma davranışı görülmektedir.
Hâlbuki ihtiyacımız olan Atatürk’ün bağımsızlıkçı, birleştirici, milliyetçi, halkçı, ilerlemeci, birlikçi bir siyasal harekettir.
Türk milleti kendisini gerileten, birbirine düşüren bu emperyalist davranışları daha önce yaşadı. Sürekli aynı döngüyü yaşamamıza gerek yok.
Üçüncü, birleştirici, barışçı yol şart.