Milattan önce; Hunlar, Sakalar, Persler, Çin ve Roma büyük güçlerdi. Sakalar, Persleri, Hunlar Çinlileri defalarca yenmişti. Büyük güç olmak için, ordu güçlü, millet idareden memnun olmalıydı. Bu dönem İskender’de, vefatından hemen sonra dört parçaya bölünen kısa ömürlü bir imparatorluk kurdu. Milattan sonra, İslam Devletine kadar olan zaman diliminde güçlü orduları olan Türkler, Bizans, Sasaniler ve Çin hakim güçtü. Bizans, Hunlara ve Avarlara, Çin Göktürklere vergi ödeyen bağlı devlet statüsündeydi. İslam’la beraber önce yüz yıl kadar Arapların, sonra yüz yıl kadar Arap, Türk ve Farsların etkili olduğu bir süreç yaşandı. İslam İmparatorlukları olarak tanımlayabileceğimiz Emeviler ve Abbasiler dönemlerinin süper gücüydüler. Onlardan sonra 250 yıl kadar süren devrede mutlak Türk hakimiyeti vardı. Selçuklular, Gazneliler, Karahanlılar, İdil Bulgarları, Uygurlar ve Harzemşahlar dönemin güçlü devletleriydi. Türkler yerleşik hayata geçiş sürecindeydi. Türkler, İslam’ın tebaa kavramını içselleştirmişti. ‘’Devlet, sadece kendi milletini değil, topraklarındaki herkesi adaletle yöneterek memnun etmeli.’’ anlayışı benimsenmişti. Sonra cihan, kısa süreli Türk- Moğol ve Timurlu hakimiyetlerine sahne oldu. İki devletinde orduları güçlüydü. Nerdeyse yenilmezdi. Ama bu devletler kurumsallaştırılamadı. Dolayısıyla ömürleri karizmatik liderlerinin ömürlerinden biraz uzun sürdü. Kurucuları ölünce, kurdukları devletler de önce parçalandı sonra yıkıldı. Moğol imparatorluğunu kuran Cengiz Han, Moğol olmasına rağmen kurduğu devlet ve o devletin devamı olan devletler, kısa sürede Türk töresini ve İslam dinini benimsediler.
Timurlulardan sonra Osmanlı hakimiyet devri başladı. 1453 ile 1683 yılları arasında devam eden Türk hakimiyetinin de dayanağı güçlü ordu, güçlü donanma, hızlı ve doğru işleyen adalet sistemi ve halkın yönetimden memnuniyetiydi. Osmanlı süper güç pozisyonunu kaybettikten sonra en güçlü devletin İngiltere olduğu, onu Fransa, Osmanlı, Avusturya-Macaristan, Rusya ve İspanyanın takip ettiği bir devir yaşandı. Bu dönemde, klasik imparatorluk anlayışından sömürge imparatorluğuna geçildi. Osmanlılar, fetih ettikleri yerde düzeni kurar, güvenliği sağlar ve halkı ezmeyecek kadar vergi alırdı. İngiltere ve sömürgeciler ise alabileceği maksimum vergiyi alır, ticareti kontrol eder. halkı ezerlerdi. Halka sömürgecilerin dilini, kültürünü ve yaşam tarzını benimsetmek esastı. Ezilen halk isyan ettiğinde, sert yöntemlerle acımasızca yok edilirdi. Sömürgede modern okullar açılarak, yerli halkın zeki çocukları devşirilirdi. Sömürgeciler, klasik imparatorluklar gibi halk memnuniyetine ve rızaya önem vermezdi. Mesela Mısır’da yedi yüz yıllık Türk idaresi esnasında isyan yok denecek kadar azdır. Birleşik Krallık Mısır’ı işgal ettikten sonra, yönetim görüntüde Hidiv ailesinde olmasına rağmen, neredeyse isyan olmayan sene yoktur.
1650’lerden sonra Hollanda, 1789-1815 yılları arasında Fransa, İngiltere’ye meydan okudu. Ekonomik açıdan çok güçlü olan Hollanda’nın ordusu yoktu, donanması zayıftı, nüfusu azdı. Deniz savaşlarıyla ezildi. Birleşik Krallığın ticari ambargosuna maruz kaldı. Nihayetinde ancak kendisine tahsis edilen bölgeleri sömürebildi. Fransa’ysa, Avrupa’nın birleşmesiyle ve uzun savaşlardan sonra 1815’te durdurulabildi. Napolyon parlak bir askerdi. Klasik savaş mantığını değiştirmişti. Ama kötü bir siyasetçiydi. ’’Tüccar’’ diye hor gördüğü İngilizler tarafından sürgüne gönderildi. Fransa’nın ekonomisi, İngiltere’yle mukayese edilemeyecek kadar küçüktü. Donanması zayıftı. 1815’ten Birinci Cihan Harbine kadar olan devirde, İngiltere süper güçtü. 1800’lerin ikinci yarısından sonra Sanayi Devrimini yakalayan Almanya’yla, ABD, İngiltere’nin yakın takipçileri oldular. Sanayi
Devriminde geri kalan ama sömürge imparatorluğu kuran Fransa, dördüncü büyük güçtü. Fakat artık bu devletlerle diğerleri arasındaki ekonomik büyüklük farkı, devasa boyutlara ulaşmıştı.
Birinci Cihan Harbinde, Almanya, İngiltere’ye meydan okudu. Yenilince pozisyonunu yitirdi. Diğer üç devlet liderliklerini SSCB’nin katılımıyla, İkinci Cihan Harbine kadar devam ettirdi. İkinci Cihan Harbinde, Almanya, Japonya ve İtalya tasfiye edildi. İngiltere ile Fransa, artık orduları ve ekonomileri, ABD ve SSCB ile kıyas edilemeyeceğinden, büyük güç olma vasfını kaybettiler. 1991’e kadar, iki kutuplu, soğuk savaşın hakim olduğu, iki süper gücünde nükleer silaha sahip olduğu ve uzayı hedeflediği bir dönem yaşandı. Bölgesel çatışmalar yaygınlaştırılmadı. (Kore, Vietnam ve Afganistan gibi) 1991’de SSCB ekonomik olarak çökünce, tasfiye oldu. Ama bu tasfiye Fransa’nın, Hollanda’nın, Almanların ve Osmanlı’nın tasfiyesi gibi savaşlarla olmadı. SSCB dağıldığı günlerde, askeri açıdan güçlüydü fakat ekonomik olarak tükenmişti. Böylece Amerika’nın tek süper güç olduğu yeni dönem başladı. ABD, içinde bulunduğumuz dönemde de, kendine meydan okuyan güçleri, öncelikle ekonomik olarak çökertmeye çalışmaktadır.
Amerika yeryüzünün en güçlü ordusuna, donanmasına ve hava filosuna sahip. Askeri alanda ardından gelen ikinci, üçüncü ve dördüncü en güçlü ülkelerin toplamından daha güçlü. ABD’nin yer yüzünün her köşesinde üsleri var ama zorunlu kalmadıkça başka memleketleri işgal etmiyor. Her sene global ekonomideki payı küçülmekle birlikte, açık ara en büyük ekonomi. 2020 yılı itibariyle GSMH’si 20.580 milyar USD. Aynı yıl Çin’in 13.368 milyar USD, Japonya’nın 4.971 milyar USD, Almanya’nın 3.951 milyar USD GSMH’si vardı. ABD, 19. yüzyıldaki sömürgeci güçlerin yaptığı gibi her yere okullar açmıyor. Ama o kadar başarılı üniversiteleri var ki, en parlak zekalar, oluk oluk Amerika’ya akıyor. En iyi 20 üniversitesinden 17 tanesi Amerika’da. İlk 500 de ise 106 Amerikan, 60 İngiliz üniversitesi var. ABD ve Birleşik Krallık, her yöreden çok sayıda öğrenci almaktadır. Diğer ülkelerin üniversiteleri ise, genelde, kendi halklarına hitap eder. Çok azı bölgesel hale gelebilmiştir. Mesela Singapur’la Hong Kong’un başarılı fakülteleri, Endonezya, Çin, Tayvan, Tayland ve Malezya gibi çevre ülkelerden de talep görüyor.
ABD hakimiyetinin bir başka ayağı, Hollywood ve Fast Food ile yayılarak, benimsenen Amerikan hayat tarzı. Hindistan, Çin, Kore ve Avrupa’da, ABD’ye benzer sayılarda film yapıyor ama her yıl en çok seyredilen 20 filmin ya 20’si de ya da 18-19 tanesi Amerikan orjinli. Aynı durum diziler içinde geçerli. Çin’e giden Türkler yada Türkiye’ye gelen Çinliler McDonalds’ta, KFC’ de yada Pizza Hut’ta yemek yiyor. Bu mekanlarda kendilerini vatanlarında hissediyorlar. Netflix, Amazon, Hulu, Disney, HBO gibi Amerikan menşeli platformların abone sayısı üç buçuk milyarı aşmış durumda.