Trump’ın ilk imzaladığı kararnamelerden biri İran’a uygulanan ambargonun ağırlaştırılmasıyla ilgiliydi. ABD’nin amacı İran’ı masaya çekerek büyük tavizler almak. Tahran’ın Şii Hilalinden ve nükleer silah üretimi çalışmalarından vaz geçmesi, Suudi Arabistan ve İsrail’le normalleşmesi, Gazze, Yemen ve Irak’ta yapılacaklara tepkisiz kalması gibi tavizler. Tahran bu tavizleri verirse ambargo uygulanmaz veya başlamışsa da durdurulur. Ama muhafazakarların bu tavizleri içlerine sindirmeleri ve kabullenmeleri mümkün değil. Bu nedenle ABD’ye istediği tavizler verilirse rejimin sahipleri arasında bir güç savaşı başlar. Bu savaş her durumda rejimi zayıflatır.
Beyaz Saray istediği tavizleri alamazsa, şartları ağırlaştırılmış ambargo vasıtasıyla İran’ın petrol ve gaz ihracatını sıfırlamayı hedefliyor. Bu mümkün mü? Sadece ambargo uygulayarak mümkün değil. Zira İran’ın majör petrol müşterisi Çin. Pekin, Beyaz Saray istiyor diye İran’dan petrol almaktan vaz geçmez. Ama Hindistan, Pakistan ve Fransa gibi büyük müşteriler vazgeçebilirler. İran’la SWOT anlaşmalarıyla petrol ve gaz değiş tokuşu yapan Azerbaycan, Kazakistan ve Türkmenistan bu yöntemi terk edebilir. Sadece bunların olması bile ekonomik krizde olan ve vatandaşlarını ısıtamayan İran’ın iflas etmesi demek.
İran’ın doğalgazda en büyük müşterisi Türkiye. ABD’nin bu konuda nasıl davranacağı henüz müphem. Beyaz Saray eğer Ankara’ya da baskı yaparsa İran’daki kriz daha da büyür. ABD-İsrail planına göre ambargo ağırlaştıkça ve uzadıkça halkın hoşnutsuzluğu giderek artacak ve protesto gösterileri başlayacak. Gösteriler istihbarat örgütlerinin de yardımıyla isyana dönüşecek ve rejim devrilecek.
Eğer ambargo uygulanmasına rağmen İran’ın enerji ihracatı beklendiği kadar azalmazsa ya da başka ülkelerin satın almaktan vaz geçtiği hacmi Çin satın alırsa, ABD savaş ve uçak gemilerini göndererek Hürmüz Boğazını İran gemilerine kapatacak. Yani İran’ın enerji ihraç etmesi fiilen engellenecek. İran ve/veya Çin böyle bir durumda ABD gemilerine saldırabilir mi? Çin kesinlikle saldırmaz ve İran’ı kaderine terk eder. İran saldırırsa ABD ile savaşa girmiş olacağından gelmiş geçmiş en ağır bombardımanlardan birisine muhatap olur.
Yani ABD-İsrail planına göre rejim ya yıkılarak ya da kırmızı çizgilerinden vaz geçirilerek yani ehlileştirilerek değiştirilecek. İran rejiminin değişiminin zamana yayılması Türkiye’nin lehine. Bir askeri müdahale olursa veya iç savaş çıkarsa milyonlarca İranlı sınırlarımıza yığılır. İranlılar doğal olarak Türkiye’yi; Pakistan, Afganistan, Türkmenistan ve Ermenistan gibi komşularına tercih edeceklerdir. Sadece Azerbaycan Türklerinin bir kısmı Azerbaycan’a yönelecektir.
İran ambargoyu büyük oranda Türkiye üzerinden bypass ediyor. Türkiye’nin krizde olduğunu dikkate alan Beyaz Saray buna göz yumuyordu. Trump ambargoyu ağırlaştırdığına göre bu tavrı da değiştirebilir. Eğer tavır değişirse Türkiye milyarlarca dolar ihracat ve transit ticaret gelirinden olur. İran’dan gelen turist sayısı düşer. Sınır ticareti ve alışveriş turizminden nemalanan serhat şehirlerimizin ekonomisi küçülür.
Şu an İran’dan piyasadan düşük fiyatlarla gaz alıyoruz. İki yıldır ABD’nin baskıları nedeniyle Rusya’dan aldığımız gaz hacmini çok azalttığımızdan büyük para kaybettik. Bunun üstüne İran’dan gaz almamızda engellenirse hem kaybımız artar hem de ikame gaz bulmakta zorlanırız. Gaz bulsak bile maliyetimiz artar.
Türkistan’a ulaştığımız iki karayolu güzergahından biri ve Afganistan’la Pakistan’a ulaştığımız tek karayolu güzergahı İran’dan geçiyor. İran’ın kargaşa içinde olması bu yolların emniyetli olma özelliklerini kaybetmesine yol açar. Doğal olarak bu coğrafyalara yapmakta olduğumuz ihracat hacmimiz ve karlılığımız düşer. Dolayısıyla hangi açıdan bakarsak bakalım İran’daki rejimin zamana yayılarak değişmesi hem taşıyacağımız riskleri azaltır hem de ekonomik kayıplarımızı.
Ekonomimiz son derece kırılgan olduğundan ABD’ye direnemeyiz. ABD’nin İran’la ilgili taleplerini pazarlık ederek kabul etmemiz çıkarımıza olacaktır. İran’a uygulanacak ambargoya katılmamız karşılığında F-35 projesine dönmeyi ve aynı Mısır ile Ürdün gibi, ABD’ye yapılacak tekstil ürünleri ihracatında, kotalardan muaf tutulmayı talep edebiliriz. Her iki teklifte, Amerika’nın da menfaatlerine uygun olduğundan kabul edilebilir.
İran’ın zayıflaması Suriye’de olduğu gibi Irak, Lübnan ve Yemen’de de doldurulması gereken güç boşlukları doğuracaktır. Bu ülkelerden komşumuz olan Irak’la ilgilenmeliyiz. Çok zengin kaynakları olan Irak’ta Türkler ve Kürtler yaşıyor. GAP’tan sonra geliştirdiğimiz en iddialı proje olan Kalkınma Yolunun gerçekleştirilmesi Irak’ın istikrarlı olmasına bağlı. Yemen ve Lübnan’la ilgilenmek bize hiçbir fayda sağlamaz.
İran’ın nüfusunun %35 kadarı Türk ve %10 kadarı Kürt’tür. Muhtemel gelişmeleri dikkate alarak İran Türkleriyle ilgili politikalarımızı revize etmeliyiz. Hazırlıksız yakalanırsak doğacak fırsatları değerlendiremeyiz. Bu çok önemli konuyu ayrı bir makalede ele alacağımdan burada sadece değinmekle yetiniyorum.