Bahçeli’nin çağrısıyla bütün Kürtçüler saklandıkları yerden bir bir çıkıp, kursaklarındakini dökmeye başladılar.
İstanbul’da toplanan ve kendine “Müslüman Aydınlar” diyen bir grup açıkça ülkenin bölünmesini istedi.
Grup sözcüsü Ümit Aktaş taleplerini şu şekilde sıraladı: ”Kürt halkının siyasal haklarının anayasal güvenceye alınması,
Özerklik, federasyon ve yerel yönetimlerin güçlendirilmesi,
Kürtçenin eğitim ve resmi alanda özgürce kullanılması,
Yerleşim yerlerinin orijinal isimlerine kavuşturulması,
Cezaevi şartlarının iyileştirilmesi, haksız tutuklamaların sona erdirilmesi,
El konulan mülklerin sahiplerine iadesi ve kapsamlı bir affın çıkarılması."
Anlamamakta ısrar edenlere bu sözlerin ülkeyi nereye götüreceğini kısaca özetleyeyim:
PKK’nın talepleri bizim de taleplerimizdir. Gelin bu ülkeyi ikiye bölelim. Kürtlerin ayrı meclisi, ayrı parlamentosu, ayrı hükümeti, ayrı bayrağı, ayrı eğitim sistemi, ayrı ordusu olsun, sizin de ayrı olsun, güneydoğu sadece bizim, geriye kalan yerler ortaktır.
Çünkü federasyon demek, iki ya da daha çok devletin tek bir devlet durumuna gelmek için oluşturdukları siyasal birlik, devletler birliği demektir. Federasyon olmak için önce en az iki devletin olması gerekir. Önce devlet olacaklar sonra da eğer paşa gönülleri isterse Türkiye ile federasyon çatısı altında birleşecekler.
Bunu sadece bu İslam soslu bölücüler söylemiyor, önceki gün eski vekil, DBP eski eş genel başkanı Sabahat Tuncel de söyledi.
Tuncel, “ikili yönetim olacak” diyerek şunları söyledi:
“Kürtler kendi kendini yönetecek. Ama cumhuriyette de yerini alacak. İkili yönetim olacak. Bu çözüm projesidir. Bu ayrıştıran değil birleştiren bir projedir. Asıl ayrıştıran proje Kürtleri reddeden projedir. Bayram değil seyran değil Devlet Bahçeli neden Öcalan’a çağrı yaptı? Çünkü Orta Doğu meselesi var. Bu defa olacaksa Sayın Öcalan’ın koşullarının düzeltilmesi sonrasında bir süreç başlar. Kürtlerin hakları pazarlık konusu dahi edilemez. Devlete, Erdoğan ve Bahçeli’ye değil, Sayın Öcalan’a bakın. Umut orada”
Bu sözlerin mealini yahut tercümesini yapmaya gerek var mı?
Tuncel, açıkça bu süreç sonunda Güneydoğu’da ayrı bir yönetim, diğer yerlerde ayrı bir yönetim olacak diyor. Üstelik bunu birlik olmak olarak ifade ediyor, yani parçalanırsak birlik olacağız.
Bahçeli ve Erdoğan’ın kuyuya attığı taşın kime yaradığı, kimin cüret ve cesaretini artırdığı ortada.
Hepsi birden saklandıkları yerden başlarını çıkararak zehirlerini akıtmaya başladılar. Hele o bir grup Müslüman aydına bakınca insan hayret ediyor, aralarında kimler yok ki, Ali Bulaçlar, Atasoy Müftüoğulları, Ümit Aktaş’lar, hayatı oradan buraya savrulmakla geçen Burhan Kavuncular, Yaşar Kaplanlar ve diğerleri.
Bahçeli, Öcalan şartsız çağrı yapsın diyordu. Atılan yanlış bir adım örgüte ve uzantılarına oksijen oldu.
Bir ülkenin siyasi yapısı sadece etnik bir grubun talebiyle değiştirilemez. Çünkü bu o ülkede yaşayan herkesi ilgilendirir. Yıllar önce Kanada Quebec’te ayrılma referandumu yapıldığında, Kanada Anayasa mahkemesi, ayrılma gibi ülkenin tamamını etkileyecek bir kararın sadece bir grubun kararıyla alınamayacağını, ülke halkının tamamının nitelikli bir oy çokluğu ile cevaz vermesi halinde bunun dikkate alınabileceğine hükmetmişti.
Yani bir ülkenin geleceği ile ilgili böylesi bir karar sadece ayrılıkçıların oyu veya isteği ile alınamaz.
Ne yazık ki bugüne kadar iktidar, ülkenin bütünlüğünü düşünen toplumun diğer kesimlerini hiç dikkate almadı. Bu tek taraflı bakış da bölücülerin ekmeğine katık, motivasyonlarına katkı oldu.
Ayrılıkçıların taleplerini kabul ederek barış iddiasında bulunmak örgütü değil, Türk devlet ve milletini tasfiyedir. Buna asla tolerans gösterilemez.
Etnikçiliğin Silahlı veya silahsız unsurlarına karşı mücadele, milli ve dini bir vecibedir.