Türk coğrafyasının bütüncül olmaması, büyük handikaptır. Dünyada Türkler kadar bölünmüş, parçalanmış ve coğrafi olarak birbirinden koparılmış başka bir millet yoktur. Örneğin Arapların 22 tane devletleri var. En batıdaki Fas’tan en doğudaki Irak’a, güneydoğudaki Umman’dan kuzeybatıdaki Cezayir’e kadar, Arap devletleri birbirinin komşusudur. Arap memleketlerinin tamamının sahil şeridi vardır. Hatta çoğunun birden çok açık denizde sahili vardır. Meksika’dan Arjantin’e kadar Latin Amerika ülkelerinin tamamı birbirlerinin komşusudur. 20 Latin memleketinden tamamının açık denizlerde uzun kıyı şeridi vardır. Sahili olmayan Paraguay ve Bolivya, denizlere çok yakındır.
Slav ülkeleri de birbirlerinin komşusudur. Anglosakson ülkeleri ya denizden ya da karadan komşudur. Birbirlerine yabancı bir ülkenin toprağından ya da kara sularından geçmeden ulaşabilirler. Olaya başarılı olmuş ekonomik ya da siyaset merkezli iş birliği teşkilatları açısından yaklaşırsak, başarılı olmuş dört teşkilatın (AB, ASEAN, NAFTA ve Şanghay İşbirliği Örgütü) üyelerinin tamamı birbirleriyle sınırdaştır.
Oysa Türkiye’den Azerbaycan’a ulaşabilmek için Gürcistan, Ermenistan ya da İran’dan geçmek gerekmektedir. Türkiye’den ya da Azerbaycan’dan karayoluyla Orta Asya’ya ulaşmak, ancak Rusya yahut İran üzerinden geçerek mümkündür. Her iki ülkede, Türkiye’nin Orta Asya’da etkinliğinin artmasına karşıdır. Azerbaycan kendi toprağı olan Nahcivan’a iki güzergahtan, ya Ermenistan üzerinden ya da Gürcistan ve Türkiye üzerinden erişebiliyor. Oysa Stalin’in emriyle Ermenistan’a bağlanana kadar Zangezur yöresi Azerbaycan toprağıydı. Yani Nahcivan coğrafi olarak Azerbaycan’ın içindeydi.
Kremlin Zangezur’u Ermenistan’a bağlamakla yetinmedi. Ayrıca ahalinin %90’dan fazlasını oluşturan Türkler zorunlu göçe tabii tutuldu. 1990’lı yıllarda Alpaslan Türkeş tarafından defalarca gündeme getirilen ve Devlet Bahçeli tarafından Ermenistan’la yapılacak ateşkes anlaşmasında yer alması talep edilen ve anlaşmada tarafları bağlayıcı olarak yer alan Zengazur koridoru, coğrafi bütünlüğü kısmen sağlamaktadır. Zengazur koridoru vasıtasıyla, Türkiye ile Azerbaycan birbirlerine üçüncü ülkelerden geçmeden ulaşabilecektir. Azerbaycan da, Orta Asya’ya Hazar Denizi üzerinden ulaştığından, coğrafi bütünlük sağlanmış olmaktadır.
Fakat koridor dar bir alandır. Türk dünyasının ekonomik entegrasyonu için çok önemli olan coğrafi bütünlüğün sorunsuz sağlanması için, iki küçük devlet, Ermenistan ile Gürcistan da Türk dünyasına ekonomik olarak entegre edilmelidir. Geçmiş otuz yılda, Gürcistan, Türk dünyasına ekonomik açıdan entegre oldu. Zengin kaynakları olmamasına rağmen kalkındı, zenginleşti. İşgalci Ermenistan’sa izole edildiğinden, fakirleşti. Savaşın bitmesi ve koridorun açılması zaten Ermenistan’ı rahatlatacaktır. Fakat bununla yetinilmeyerek, ilişkiler daha ileri seviyeye getirilmelidir.
Coğrafi bütünleşme için, Hazar denizindeki limanların aktif hâle getirilerek, Don-Volga projesi’nin gerçekleştirilmesi hayati derecede ehemmiyetlidir. Türkiye dışındaki Türk ülkelerinin açık denizlere çıkışı olmaması, ekonomik kalkınmalarının önündeki en büyük engeldir. Deniz yolu, en düşük maliyetli nakliye şekli olduğu gibi, aynı zamanda çok büyük hacimlerin sevk edilebilmesi açısından da elzemdir.
(Denizyolu karayolundan on üç, demiryolundan beş kat daha ucuzdur. En ufak nehir gemisi 150 tırdan daha fazla yük taşır.) Açık denizlerde limanları olan ülkeler, ürettikleri buğdayları, %10-15 civarında nakliye maliyetiyle müşterilerine ulaştırabilirken Kazak buğdayında aynı oran, rekolte durumuna göre, %100’den yüksek dahi olabilmektedir.
Orta Asya memleketlerinin tarımsal üretimlerini çok fazla arttırmamasının ve sanayi tesislerinin kurulamamasnın başlıca nedeni budur. Azerbaycan, Gürcistan limanlarını kullanarak bu handikabı aştı. Zangezur koridoru’nun açılmasıyla, Trabzon, Samsun gibi limanlarda sevkiyata elverişli olacağından Azerbaycan daha da rekabetçi noktaya gelecektir. Fakat Orta Asya memleketleri, Moğolistan’la beraber açık denizlere en uzak ülkelerdir.
Azerbaycan’ın sahip olduğu imkâna sahip değiller. Bu zayıf yönün giderilmesinin tek yolu Hazar denizinin on iki ay boyunca seyri sefere müsait hâle getirilerek, Don-Volga projesi’nin gerçekleştirilmesidir. Proje gerçeklerştirilirse, üç Türk devletine ait 16 Hazar limanından nehir gemilerine yüklenen ürünler; Don-Volga-Karadeniz-Marmara ve Ege denizi üzerinden Akdeniz’in tüm limanlarına, Don-Volga-Karadeniz-Tuna ve Ren üzerinden Avrupa’nın her noktasına ulaştırılabilecek.
SSCB, ideolojisi gereği muazzam demiryolu yatırımları yaparak, kentleri birbirlerine bağladı. Dolayısıyla Hazar limanları aktifleştirildiğinde, Doğu Türkistan dâhil Türk dünyasının her noktasından, Hazar limanlarına kolayca ve düşük maliyetle ulaşılabilecektir. Aslında İran’ın Hazar sahilindeki limanları Azerbaycan ve Horasanda yani kadim Türk yurtlarındadır. Fakat İran bünyesindeki Türklerin Türk dünyasına entegre olmasına ve zenginleşmesine sıcak bakmayacağından bu projeye katılmaz.
Stalin’den önce İdil Türk memleketleriyle, Türkistan coğrafi bütünlüğe sahipti. İdil bölgesinde kurulu, birbirine komşu üç Türk devleti var. Çuvaşistan, Tataristan ve Başkurdistan. Başkurdistan, Kazakistan’la komşu olduğundan coğrafi bütünlük vardı. Fakat Stalin, önce Kazakistan’ın başkentini değiştirtti. Kazaklar başkentlerini, Orenburg’ tan önce Kızılorda’ya sonra Almatı’ya taşıdılar.
Bir süre sonra ilk başkentleri olan, ilk Kazak üniversitesinin kurulduğu, İlk Kazak gazetesinin ve dergisinin yayınlandığı Orenburg, Kazakistan’dan alınarak eyalet haline getirildi ve Rusya’ya bağlandı. Böylece Başkurdistan’la Kazakistan sınırdaş olma özelliğini kaybettiler. Üç özerk Türk cumhuriyeti, Rus topraklarıyla çevrili hale geldi. Kazakistan’la sınırdaş olan Astrahan hanlığının merkezi olan Astrahan (Osmanlı kaynaklarında Hacıtarhan olarak geçer.) kentinin de aynı Orenburg gibi eyalet olarak yapılandırılması, Kafkasya ile Orta Asya arasındaki coğrafi bütünlüğü bozdu.
Don ve Volga kanalı aktif hale getirilirse, İdil ve Kafkasya Türklüğünün coğrafi bütünlüğün bozulmasının olumsuz tesirlerini azaltacaktır. Zira Rusya’nın Volga yani Türkçe ismiyle İdil üzerindeki limanlarının çoğu Türk şehirleridir. Kafkasya’daki Türk cumhuriyetlerinin Hazar denizinde çok sayıda limanı vardır. Yani Don-Volga projesi gerçekleşirse, Orta Asya ve Azerbaycan’ın yanında İdil Bölgesindeki ve Kuzey Kafkasya’daki Türk memleketleri de açık denizlere ulaşabilecekler. Ayrıca birbirleriyle daha düşük maliyetlerle ve Rusya’nın topraklarından geçmeden ticaret yapabilecekler.
Astrahan ve Orenburg sadece Türk memleketlerinden koparılarak merkeze bağlanmadılar aynı zamanda bu yörelerde yaşayan Türklerin Kazakistan’a göç etmesi teşvik edildi. Eş zamanlı olarak ‘’bakir bölge’’ ilan edilen bu yörelere Slavlar yerleştirildi.
Astarhan, Zangezur ve Orenburg operasyonlarının Stalin zamanında yapılması, o dönemdeki SSCB yöneticilerinin Türk ülkelerinin gelecekte bağımsızlıklarını kazanabileceğini öngördüğünü gösteriyor. Türklerin bağımsız olacağını öngörmüşler ve bu durumda bile Rusya’nın hakim Türklerin mahkum olacağı düzenlemeleri yapmışlar. Bugün otuz yıl öncesinden çok daha iyi durumdayız ama halen nüfusu 340 milyonu aşan Türklerin %40’ı Türk olmayan devletlerin vatandaşı.