Osmanlının yıkılış devrine denk gelen bir tekerleme vardır şöyle denir,
"Yemen yolu çamurdandır
Mataramız bakırdandır
Zenginimiz bedel öder
Askerimiz fakirdendir"
Kanuni Sultan Süleyman veliaht olan Oğlu Şehzade Mustafa’yı boğdurmak suretiyle öldürtmüştür. Bir baba ve bir padişah olarak çok üzgündür, hem çok sevdiği oğlunu öldürterek ailesinin geleceğini kararttığını, hem de oğulları arasında en cesur en liyakatli en sevilen şehzadeyi öldürterek devletin geleceğini tehlikeye attığını biliyordu. Sadrazam Rüstem Paşanın teskin ve üzülmemesi yönündeki çabalarına sözlerine karşı şu cevabı verir “Konuş Rüstem konuş ne devlet senin, ne evlat senin”
Yaşadığımız coğrafyanın tabiî ki farkındayız, sahibi olduğumuz Anadolu coğrafyasının ne kadar değerli bir kara parçası olduğunu da bilmeliyiz, biliyoruz.
Türk milleti olarak yaşadığımız toprakların vatanımız olması ve kalması için bin yıldır bedel ödüyoruz ödeyeceğimizi de biliyoruz.
İşte o yüzden “Her Türk asker doğar” sözü bir atasözü seviyesine gelmiştir. Acaba dünya ölçeğinde asker olmaya bu kadar mecbur bir millet var mıdır? Araştırmak lazım yoktur herhalde.
Yaşadığımız topraklardaki varlık mücadelemizin en üst noktasını vatanımız uğruna verdiğimiz şehitlerimizle izah edebiliriz.
Şehitlerimizin yüzü suyu hürmetine bu topraklarda başı dik yaşıyoruz.
Cumhurbaşkanımız Tayyip bey miting yapar gibi, otoyol açılışı yaparken Libya’da birkaç şehit verdiğimizi söyledi.
Devletimizin cumhurbaşkanı, başbakanken de bir Avustralya radyosuna verdiği röportajda şehitlerimizden “kelle” diye söz etmişti.
Hâlbuki o şehitler olmasaydı kendisi İstanbul Büyükşehir Belediyesinde İETT şoförü olarak hayatına devam edebilir miydi, o bile şüphelidir.
Şehitlerimize saygısızlığın iki izahı olabilir.
Bir yerlere mektup yazmak veya savaşa gönderdiği askerlerimize çocuğu gözü ile değil kulu gözü ile bakmak.
Albay Okan Altınay, Atatürkçü bir subay olduğu için ordudan çıkarılmış sonrada orduya hizmet için tekrar çağırılmış ve devlet görevine koşa koşa gitmiş bir subay.
Libya’ya gönderilmiş ve orada şehit düşmüş, cenazesi apar topar sessizce yurda getirilmiş, memleketi Aydın’da kimseye haber verilmeden tören yapılmadan toprağa verilmiş, ertesi gün de devletin başından duymaktan utanç duyduğumuz “birkaç şehit” sözünün muhatabı o birkaç sayısından birisi.
Tabii evlat sizin değilse, hitabınız anlatımınız da böyle gayriciddî olur.
Memlekete şehit lazım olduğunda Atatürk’ün askerleri garip Anadolu çocukları en önde
Memlekete büyükelçi lazım olduğunda bakara- makaracı, rüşvetçi, eş, dost, akraba, çantacı…
Ama bir şey unutuluyor galiba
Yavaş atın tekmesi pek olur!