Gündem hızla değişiyor, geçen hafta Apo’nun Meclis’e davetini konuşuyorduk, bu hafta Suriye muhalefetinin Halep’i almasını konuşuyoruz.

Her olayda olduğu gibi bu olayda da daha ortada belirgin bir şey yokken ön almak için abuk subuk yorum yapanlar oldu. Biraz daha kafayı sıyırsalar Dandanakan veya Çaldıran seferi ile mukayese edecekler.

Durum netleşmeden bu konuda yorum yapmanın doğru olmadığı kanaatindeyim. Belirsizlik üzerine yapılan her yorum tahminden öteye geçmez. Ön alacağız diye bazılarının nasıl yanıldıklarını toplumu nasıl yanılttıklarını görüyoruz.

Çözüm Sürecinde bir kılıç kalkan ekibi vardı, Apo’nun heykelini dikip, ona Paşalık veriyorlardı. Aynı ekip yine iş başında, Apo denilince içlerinin yağı eriyor, memleketin kurtuluşunu onun serbest bırakılmasına bağlıyorlar.

Diğerlerini yadırgamıyorum ama bir zamanlar aynı gemide olduğumuz Sn. Mümtaz’er Türköne’yi yadırgıyorum. Medyada Bahçeli’nin sözcülüğünü yapıyor, tepkileri yumuşatmaya çalışıyor. Oysa onca yaşanmışlıktan sonra daha dikkatli, daha sorumlu hareket etmesi gerekirdi. O hesapsız kitapsız süreç ve akla ziyan pohpohlamalar hendek terörü ve yüzlerce askerimizin, polisimizin şahadetine sebep oldu. O kan gölünden dersler alınmalıydı, ama ne gezer!

Osmanlı da hainleri paşa yapardı diyorlar. Osmanlı toprakları 3. Murat döneminde neredeyse 20 milyon kilometre kareye çıkmıştı, bugünkü Türkiye’nin neredeyse 25 katı. Sonra 15 milyonlara, en sonra 1,5 milyona kadar düştü. Osmanlı güçlüyken hiç bir haini paşa yapmadı, ödüllendirmedi. Gücünü kaybettiği dönemlerde kontrol etmekte zorlandığı isyan liderlerine bu tip tasarruflarda bulundu. Osmanlı’nın affeder gibi yapıp sonra icabına baktığı kişilerin çoğu devlet değil kendi adlarına ayrıcalık istiyorlardı. Dünün sosyolojisi, siyaseti farklıydı bugünün farklı. Dün imparatorluklar vardı bugün millî devletler. Mukayese yapılacaksa Cem Sultan/ Beyazıt mukayesesi yapılmalı. Cem Sultan devletin yarısını istemiş, padişahın kardeşi olmasına rağmen bir daha bu topraklara ayak basamamış, yadellerde ölmüştü. Devlet isteyenin boynuna madalya takılmaz, takılsa takılsa ip takılır. Eski dostumuz ne yazık ki, bu gerçeği görmezden geliyor. Apo herhâlde rüyada görse, Türköne gibi bazı isimlerin hapisten çıksın diye çırpınıp durduğuna inanmazdı. Şu talihe bakın ki ROK’da Türköne ile aynı şeyleri söylüyor. İnsan nereden nereye demeden edemiyor.

Terör ve bölücülüğü bitirmek için bütün söyleyebildikleri bu. Örgüt liderini büyüterek, elini kolunu açarak, kısıtlamalarını kaldırarak terörü bitireceklerini sanıyorlar. Ne hazin ne acınacak bir mantık bu.

Bu kadar da olmaz dediğiniz her şey oluyor. Şuna da açıklık getirelim; HTŞ’nin başlattığı Halep operasyonunda Bahçeli’ye pay çıkarmak isteyen eski dostumuza şunu hatırlatmak isterim; azınlıklara, halklara kendi kaderini tayin etme hakkı veren ikiz ihanet sözleşmeleri BM’de Bahçeli hükûmetteyken imzalanmıştı. Kimse tereciye tere satmasın, herkesi herkes kadar tanıyoruz. Dün olduğu gibi bugün de teröre bölücülüğe ve ülkeyi onursuzlaştıracak her türlü yaklaşıma karşıyız. Dün çözüm sürecine ülkeyi iterek PKK partisini büyütenler, şimdi yarım bıraktıkları işi bitirmek istiyorlar.

Ülkeyi kabileleştirecek bu projeye karşı durmak her vatansever için millî bir vecibedir.