Herkes sussa tarih yazar.
İktidar susar, muktedir yazar.
İmkân susar, iman yazar.
Güç sussa, mazlum yazar.
Tarih, hak olanı yapmaya can atan yiğitlerle doludur. Tarih hak olanın hikâyesini yazmaya candan gönüllü kalemlerle doludur. Yiğitler tarih yazacak, biz anlatacağız. Biz tarih yazacağız, yiğitler anlatacak.
Büyük Türk tarihinin yeni bir direnişine şahit olduğumuz günlerdeyiz. Kürşad'ın Orta Asya'da, Gazi Osman Paşa'nın Balkanlarda, Fahreddin Paşa'nın kutsal topraklarda, Enver Paşa ve M. Kemal'in Çanakkale'de ve topyekûn bir milletin Kurtuluş Savaşı'ndaki direnişinin bugün Bayır Bucak'ta tezahür ettiğini görmekteyiz.
Kadim Türk yurdu Bayır Bucak bir yandan Esad'ın bir yandan Rusya'nın mezalimi altında inim inim inliyor. Yıllarca asimilasyon politikalarına direnen; elinden geldiğince dilini, dinini, örfünü ve töresini koruyan yiğit Türkmenler bugün varlık yokluk mücadelesi veriyorlar.
21. yüzyılın Çanakkale'sinde, bu varlık mücadelesinde yanlarında kim var dersiniz?
Terör örgütünü Fırat'ın batısına geçirmeme direnişinde, Türkmenlere kim destek oluyor dersiniz?
Suriye'nin kuzeyinde ellerinde kalan son toprak parçasını korumaya çalışırken, Türkmenlere kim omuz veriyor dersiniz?
Bilhassa ellerinde kalan son toprak parçası vurgusunu yapıyorum. Çünkü Türk milleti bu tanımı çok iyi bilmekte ve derinliğini kavramaktadır.
Peki, Türk dünyasının ümidi, Türklüğün en büyük ve en kudretli devleti olan Türkiye'miz bilmiyor mu bu derin manayı?
Terör örgütünün Suriye uzantısının Fırat'ın batısına geçmesine müsaade etmeyeceğiz derken gösterdiğiniz duruş, Türkmenlere destek vermeniz için en geçerli sebeplerden biri değil midir?
Tarihi bağımız, soydaşlığımız, iç içe geçmiş kültürel kodlarımız bizi Türkmenlerin bölgedeki garantörü olmaya mecbur kılmıyor mu?
Biz Çanakkale'de tarihin en büyük ordularından birine karşı varlık yokluk savaşı verirken, Suriye Türkmenleri bizimle omuz omuza mücadele etmedi mi?
Yoksa onlar bugün bizim yaptığımız gibi; gönüllerimiz sizinle mi dedi?
Bulgur, makarna ve konserve göndermekle mi yetindi?
Bayır Bucak demek; vefa demektir. Kardeşlik demektir.
Şükür ki Türk Milleti, tüm yozlaştırma politikalarına rağmen vefa ve kardeşlik kavramının öneminin farkındadır. Türk Milleti'nin yiğit evlatları, Ülkücüler Bayır Bucaktadır. S. Ahmed Arvasi'nin tabiriyle acz içinde kıvrana kıvrana şehadete susamış Ülkücüler; çoluk çocuklarını, dünyevi hayallerini, sevdalarını yurtlarında bırakıp Bayır Bucak Türkmenlerinin dertlerini sırtlanmaya, onlara destek olmaya gitmektedirler. Şehadet yine Ülkücülere nasip olmakta, tarihin elbet yazacağı bu şanlı direnişe omuz vermek yine Anadolu'nun yiğit evlatlarına düşmektedir.
Selam olsun o yiğitlere; Selami Aynur'a, Burak Mişinci'ye, İbrahim Küçük'e ve daha nicesine...
Yazıma son verirken şu ana kadar Türkmenlere Türkiye'den en büyük yardım paketlerini götüren Ülkü Ocakları ve MHP'ye bir hatırlatmada bulunmak isterim. Elbette ki cephede kardeşlerimizin bu soğuk günlerde giyecek ve gıda yardımlarına ihtiyacı vardır. Milletimizden toplanan bu yardımlar tez elden bölgeye ulaştırılmaya devam edilmelidir. Fakat toplanan nakdi yardımlar, bölgeye yardım malzemesine çevrilerek değil doğrudan gönderilirse oradaki kardeşlerimizin acil ihtiyaçlarını karşılamaları açısından daha yararlı olacaktır.