Devlet Bey genel seçimlerden hemen sonra ‘’Çok şey değişecek, her şey değişecek. İnşallah Türkiye değişmez’’ dediğinde, devletin ciddi bir hamle yapmaya karar verdiği ama bu kararı kendi inisiyatifinden ziyade dış konjonktürdeki değişmeler nedeniyle mecburen verdiği belliydi. Zorunlu olmasa, devletin menfaatleri bunu gerektirmese, ‘’HDP kapatılmalı’’, ‘’HDP’ yi kapatmayan Anayasa Mahkemesi de kapatılmalı’’ diyen bir lider, tabanıyla ters düşme pahasına, oy kaybedeceğini bile bile neden bu girişimi başlatsın? Neden Demlilerle yan yana gelsin? Neden?

Devletimiz, İran’a ve Şii hilaline yönelik bir operasyonun başlatılacağını, Devlet Bey bu konuşmayı yaptığı tarihten çok daha önceden biliyor ve uzun süredir bu operasyonun neticesinde meydana gelecek değişikliklere hazırlanıyor. Terörsüz Türkiye girişimi de Esad’ın devrilmesi de bu çerçevede değerlendirilmeli. Girişim başarılı olursa bir taşla çok kuş vurulacak. YPG tehdit olmaktan çıkarılacak. Fiilen bölünmüş olan Suriye bütünleştirilecek. PKK tasfiye edilecek. PKK zaten çok zayıflatıldı demeyin halen Kandil de beş binden, Gara da üç binden fazla terörist var. Diyelim ki PKK tasfiye edilemedi de terörist sayısı azaltıldı buda büyük bir başarı olur.

Artık İran ve İsrail’in, PKK’yı Türkiye’ye karşı kullanması mümkün olmayacak. İran’ı hedef alacak olası bir operasyondan sonra PKK’nın İran’ın ülkemize komşu olan eyaletlerinde devlet kurmasının önü kesilecek. Kürtlerin nüfusun baskın çoğunluğunu oluşturduğu bu eyaletlerde, muhtemelen aynı Suriye ve Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi gibi Türkiye’ye dost bir yapılanma tesis edilecek.

Gelelim ‘’iç cepheyi tahkim edeceğiz’’ cümlesiyle ifade edilen hedefe. Vatandaşlarımızın %10-12 kadarının devletimizle sorunları var. Bu vatandaşlarımız kendilerini birinci sınıf vatandaş olarak hissetmiyorlar. Bu vatandaşlarımızın büyük çoğunluğu PKK’yı desteklemiyor. Zira dağa çıkmalar durdu. 1990’larda ve 2000’lerin başında PKK talimat verdiğinde Diyarbakır’da kepenk açılmazdı. Bugün kimse umursamadığından bu talimatlar yayınlanmıyor.

PKK’yı desteklemeyen bu vatandaşlarımız oylarını ısrarla Dem Partiye veriyorlar. Belediye hizmetleri alamasalar da Ankara’ya gönderdikleri temsilciler hiçbir şey başaramasalar da destek aynen sürüyor. Çünkü Dem bu vatandaşlarımız tarafından Kürtlerin temsilcisi olarak görülüyor. PKK, Dem üzerinde etkili olduğundan ve Dem Partinin yöneticileri, ama desteklediklerinden, ama çekindiklerinden PKK’ya karşı tavır alamadıklarından Türk siyaseti zehirleniyor. Hizmet siyasetinin yerini kimlik siyaseti alıyor.

PKK tasfiye edildiğinde Dem Parti de özgürleşecek. Dem tabanı sadece bir konuya kilitlenmeyecek. Vatandaşımız olan Kürtlerin yanında yurtdışında, %95’i komşularımızda yaşayan Kürtler de Türkiye ile bütünleşecekler. PKK sadece vatandaşımız olan Kürtleri değil yurtdışındakileri de ifsat ediyordu. Türkiye Kürt düşmanı olarak gösteriliyordu. Teröre karşı verdiğimiz mücadele Kürtlere karşıymış gibi gösteriliyor ve maalesef bu propaganda etkili oluyordu.

Tablo buyken Devlet Bey ‘’oy kaybederiz, eleştiriliriz, ağır suçlamalara maruz kalırız’’ endişeleriyle geri durabilir miydi? Geri durmalı mıydı? Lider peşinden gelen kitlenin ortalaması değildir. Olmamalıdır. Lider peşinden gelen kitlenin epey önünde olan ve karizmasıyla ve/veya bilgeliğiyle o kitleyi ikna eden kişidir.

Muhalif ülkücüler Devlet Beye ağır eleştiriler getiriyorlar. Bunu normal karşılamak gerekir. Girişimi başlatmadan evvel MHP üyelerine sorulsaydı büyük çoğunluk diğer milliyetçi partilerin tabanlarıyla aynı frekansta olurdu. Bu durum Devlet Beye has değildir. Bütün gerçek liderlerin kaderidir.

Ermeniler Karabağ’ın tamamını ve Azerbaycan’ın %20’sini işgal ettikten ve onlarca katliam yaptıktan sonra Başbuğ, Ter Petrosyan ile defalarca görüştü. Görüşen Başbuğ değil de bir başkası olsaydı önce ülkücüler linç ederdi. Rahmetli Türkeş partisinin bölünmesi pahasına DYP-SHP hükümetine güven oyu verdi. Hem de SHP’nin içinde 20 tane HADEP’li milletvekili varken verildi güvenoyu. Bu politikayı Türkeş’ten başka hiç kimse yürütemezdi. Ülkücülere kabul ettiremezdi.

Devlet Bey birçok zoru aynı anda başladı. PKK konusunda çok hassas olan MHP tabanı ikna edildi. Anketlere göre girişimi destekleyen vatandaşların sayısı sürekli artıyor. Bu artışta propaganda faaliyetlerinden ziyade operasyonların devam etmesi, terör örgütüne taviz verilmemesi ve çözüm sürecinde yaşanan saçmalıkların benzerlerinin yaşanmaması etkili oldu. MHP’ye ve ülkücü harekete her zaman mesafeli olan Güneydoğu halkının önyargısı kırıldı.

Terörsüz Türkiye girişimi akamete uğramamalı. Türkiye prangalarından kurtulmalı. PKK sadece terör demek değil. Türkiye’yi neredeyse her alanda kilitleyen, bloke eden hatta bazen felç eden bir mekanizma var karşımızda. Bu girişim başarıyla sonuçlanırsa Bahçeli tarihe terörü bitiren lider olarak geçecek. Türk tarihinde her zerresini hak ettiği müstesna bir yeri olacak. Cenabı Allah Türk’ün ve Türkiye’nin yar ve yardımcısı olsun.