"Ormanlar yok oluyordu; ama ağaçlar baltaya oy vermeye devam ettiler.
Çünkü sapı tahtadandı ve kendilerinden sandılar." Charles BUKOWSKI.
Barışta ve savaşta,
Karada, denizde ve havada,
Diye başlayıp
Her zaman ve her yerde,
Seve seve hayatımı feda eyleyeceğime,
Namusum üzerine and içerim,
Diye biten asker yeminine sadık kalmak uğruna hayatını feda edenlerin...
Çoğu orta ve ortanın altı gelir grubuna sahip ailelerinin çocuğu olup, Çelik gibi bir iradeye,
Ruh ve beden olarak her türlü zorluğu aşabilecek metanete,
Arkadaşlık ve kurumsal mensubiyetin gereği olarak "İnsanı yaşat ki devlet yaşasın" düsturuyla Cumhuriyet ilkelerine bağlılığa canları pahasına değer verirler.
Bunlar askeri okulların kartal bakışlı, aslan yeleli öğrencileridir.
Mezuniyet törenlerini en ihtişamlı şekilde kutlamayı şiyar edinmişlerdir,
Aileleriyle birlikte coşkulu kutlamalarında ...
Uçmayı yeni öğrenen yavru kuş misali ürkek ve tedirgin olarak başladıkları eğitim hayatlarını, gökten omuzlarına inen yıldız, kollarına nakşedilen sırmalarla, marşlar eşliğinde arşa yükselen adım sesleriyle tören alanına gelirler. Sancağın ihtişamlı gölgesinde son yeminlerini yapar ve tören geçişindeki mağrur ve eğilmez başlarıyla saygı yürüyüşünü tamamlarlar.
Ve son sarılma; 4 yıllık (Tıp fakültelerinde 6, astsubay okullarında 2 yıllık) özlemle bekleyişin sonunda bir mutluluk, çok görülen...
Umarım, aylardır devam eden ve birçok kişinin dikkatle takip ettiği, dokunulmasını istemediği teğmenlerinin son savunmalarının alınacağı bugün, karar merciindeki yetkililer insaflı davranırlar.
Beğile hala'nın yanlışını düzelttiği belediye başkanının "bu bir nutuktur" söyleminde olduğu gibi.
Gerçeği, yanıltarak kasten ve intikam duygularıyla aktaran insanların farkına vararak...
Farkına varmamız gereken bir diğer konu da adı konmamış süreç.
Türkiye Gazetesi 15 Ocak 2025 tarihli haber. Devletten DEM Parti'ye süreç uyarısı; "hasas olun, son fırsatı kaçırmayın."
İmralı'ya ikinci ziyarete hazırlanan DEM Parti heyeti ile üst düzey güvenlik primleri irtibat halinde. Gelişmeleri detaylı şekilde ele alan devlette Öcalan'a ve terör örgütüne karşı güvensizlik var. İmralı heyetine" tepki çekecek açıklamalardan uzak durun, süreci sonuna kadar götürmeniz lazım." ikazı yapıldı.
İktidarın iki ortağının ısrarla "bu son fırsat penceresi "olarak nitelendirdiği yeni süreçle ilgili çok hassas olmaları uyarısı geldi hem DEM partililer ve hem de üst düzey güvenlik birimlerine. "Kamuoyunda tepki çekecek açıklamalardan uzak durmalı, bu fırsat kaçırılmamalı. Tarihi bir sorumluluk üstlendiniz, sonuna kadar götürmeniz lazım." uyarısında bulunuldu .
Fakat Cengiz ÇANDAR'ın," süreçle ilgili bir bilgi olarak söyleyeyim. Ahmet TÜRK Irak KDP sine ve Mesut BARZANİ'ye eleştirilerde bulunmuştu. Öcalan "Kürt toplumunda saygın bir isimdir. O da heyette olsun." diye ısrarcı olunca bizim devlet, Mesut BARZANİ’ye haber vermiş demiş ki "Ahmet TÜRK senin için böyle laflar etmişti, girsin mi heyete? Sen ne diyorsun?" O da "biliyorum ama Kürt toplumunda karşılığı olan birisidir, benim için sakıncası yok" manasında cevap vermiş. (14 Ocak 2025 Medyascope çözüm var mı, yok mu? Programı)
MHP lideri Devlet BAHÇELİ'nin, sağlık nedeniyle Ahmet Türk'ün cezaevinden salıverilme isteğinin sürecin çok daha önceden planlandığı hususunu aklımıza getirmiyor değil!
Bin yıldır birlikte yaşadığımız süreç, son yüz yıldır çeşitli çalkantılarla ve 1984'ten itibaren PKK denilen terörist bir örgütün katliamları ve onunla mücadele eden güvenlik birimlerindeki görevliler ve masum insanların şehadeti ile sonuçlandı. Son zamanlarda bu husus göz ardı edilerek Türk- Kürt uluslarının açılım sürecine evrildi, Kürt Ulus varlığı hükümetçe dillendirilerek...
Birinci açılım sürecinin tüm olumsuz ve başarısız görüşme çabalarına rağmen...
Geçmiş dönemin Demokratik Açılım veya Kürt Açılımı adı altında, uzun yıllardır süren Türkiye-PKK çatışmasını çözmeye yönelik olarak Adalet ve Kalkınma Partisi hükümeti tarafından Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Diyarbakır konuşması ile işareti verilen Paradigma değişikliğinin ve 2009'da başlatılan Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi ve Demokratik Açılımın devamı niteliğinde olup,
Süreç 16 Temmuz 2014'te Resmi Gazetede Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine dair Kanun adıyla yayınlanarak kanunlaştı.
2015 yılı Ceylanpınar saldırısı sonrası sürecin sona erdirilmesi başladı.
Bugün tekrar sürecin yeniden başlaması gösteriyor ki bu süreçte gözle görünür olmayan başka alanlarda faaliyetler mevcut.
"ISITIP ISITIP AYNI TUZAĞI ÖNÜMÜZE KOYUYORLAR!" Diyor Levent YILDIZ ve devam ediyor Türkiye Cumhuriyeti için gerçek bir beka sorunundan bahsetmek ve tehlikeyi belgeleri ile ortaya koymak istiyorum. Bu tuzağa ilişkin önceki gün bir televizyon yayınından gazeteci- yazar Nevzat Çiçek'in "ortam çok müsait değil ama Öcalan, şu an Misak-ı Millici. Şu an geldiği nokta orası."
Misak-ı Millici terörist başı! Lütfen bu cümlenin ne anlama geldiğini açıklamak için 1965'e yolculuk yapalım.
Bunun için sayın Cengiz ÖZAKINCI'nın "Türkiye'nin Siyasi İntiharı Yeni Osmanlı Tuzağı kitabından yararlanacağım.
Emekli Amiral Vedii BİLGE, Cumhuriyet gazetesinde yayınlanan yazısında ABD'nin 1965 yılında dönemin başbakanının ağzını aradığını ve İran, Irak, Türkiye kürtlerini içeren ve Türkiye'ye bağlanacak bir federal Cumhuriyet önerisinden söz ediyordu.
MİT müsteşarı Sadi KOÇAŞ da aynı olayı anılarında şöyle yanıtlamıştır. "Size; İran-Irak-Türkiye kürtlerini federe hale getirelim ve size bağlayalım hem de toprak kazanmış olursunuz" diyorlardı. Teklif dönemin Genelkurmayı tarafından sert tepki görünce bu teklif rafa kaldırıldı.
Rafa kaldırıldı diyorum. Çünkü malum 1980 darbesi ile ABD'nin "bizim çocuklar" dediği generaller yönetime el koydu. Kenan EVREN ve arkadaşları üç yıl sonra 1983'te Türkiye'de sekiz Bölge Valiliği kurulması ve Ankara'nın pek çok yetkisinin de bu valiliklere devredilmesini önerdiği kararnameye imza attı. Bu karara imza atıldığında terör örgütü PKK ilk eylemini yapmamıştı, henüz ortada yoktu. Ama nedense Kenan EVREN niyetlerinin Üniter devlet yapısını yıkarak, Türkiye'nin sekiz eyalete bölünmesi olduğunu itiraf etmişti.
Darbeciler yıkımlarının yasalaşması sorumluluğunu Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne vermişti.
Yeni mecliste bu sorumluluğu almamış ya da alamamış ve kararnameyi 11 Temmuz 1984'te iptal etmişti. Gerekçesini yeni hükümetin bakanlarından Vehbi Dinçerler açıklamıştı "belli bir hesap vardı ve bizim hükümetimiz o hesaba gelmedi. Biz yasayı uygulasaydık ülke sekize bölünecek ve biz bölücülükle suçlanacaktık, sivil hükümet federatif yapıyı getirmekle suçlanacaktı." demişti.
Plân yeniden zamanı gelene kadar rafa kaldırıldı ve 1989 yılına gelindi...
1989 yılının Mart ayıydı. Dönemin başbakanı Turgut ÖZAL bir yurt dışı ziyaretinde, yanılmıyorsam Almanya ziyaretinde, gazetecilere kafasındaki bir sistemden bahsetti. Dedi ki "Türkiye'de il sayısı yüzü aşacak büyük nüfuslu iller büyük il olacak. Bu özelliğe sahip 16 il var. O 16 il civarındaki illerle irtibatlı olacak. Bu belki eyalet sistemine gidişin başlangıcı olur.
ÖZAL'ın danışmanlarından Cengiz ÇANDAR bir yazısında" ÖZAL, bu sistemin Kürt sorununun çözümüne önemli katkı yapacağını düşünüyordu." Demiştir. İşte 1965'ten beri Türkiye'ye dayatılan federasyon ABD gizli servisi CIA şefi Paul HENZE tarafından 1992'de kağıda dökülmüştü.
ABD gizli servisi için 21 yüzyılda Türkiye raporunu yazan HENZE yapılan plânların başarıya ulaşması için, Türkiye Atatürkçü Üniter Devlet yapısını terk etmeli, bu süreç başlamıştır. Devletin alternatif örgütlenme biçimi olarak federalizmi açıkça tartışma olanağı doğmuştur. 2000'li yıllara gelindiğinde Türkiye'de siyaset ve etnik köken arasındaki ilişkiler bugünkünden çok daha farklı olacaktır "diyordu.
2004'te malum BOP projesi ilan edildi. Aynı yıl CIA kuruluşu Right Corporation ,Sivil Demokratik İslam Raporunu yayınladı. Hilafettin tekrar canlandırılmasını istiyorlardı.
Hedefleri federe bir Türkiye ve federe Türkiye'nin başında Amerika'ya bağlı bir sözde halife getirerek (bu çokça dillendirildi projenin eş başkanının en yakını tarafından) bu halife vasıtasıyla İslam dünyasının ve bölgedeki tüm kaynakların kolayca sömürülebilmesiydi.
Benzer yönde rapor yazanlardan biri de CIA şefi Graham E. FULLER'di. Bu rapor kitaplaştırıldı, YENİ TÜRKİYE CUMHURİYETİ.
Türkiye Cumhuriyeti'nin üniteler yapısına kurulan bu tuzaklar, bugüne kadar hep Türk milletinin engeline takıldı. Ülkemizin dört bir yanında tehlike çanları çalarken sanki toplumda böyle bir talep varmış gibi yeniden anayasanın ilk üç maddesi ,
Türkiye'nin üniter yapısı, federalizm ülkenin gündemine sokuldu.
Terörist başı birilerince Misak-ı Millici bile ilan edildi.
Bir yanda da ATATÜRK'e yani ülkenin temel kolonlarına yönelik iftira ve karalama kampanyalarına hız verildi.
Bakın, Türk Ulusunun nabzı yoklanıyor. Emperyalizmin istediği yeni Türkiye için doğru zaman bu zaman mı? İşte bu sorunun yanıtı aranıyor.
Peki! hedefleri gerçekten federe bir sistemle eyaletlere bölmek ve bu sayede Türk topraklarını genişletmek mi?
MİT eski daire başkanı Mahir Kaynak Haziran 1994 yılında verdiği demeçte yaptığı analizinde "(...)ABD ve Rusya bizi sevdikleri için değil ama (kendi çıkarları gereği) Türkiye'yi büyüteceklerdir. Bu büyüyerek küçülmektir (...) Bu modele uymayanlar, gizli kanlı eller tarafından teker teker toplanır. Kimse buna karşı güvenlik içinde değil."
Peki nasıl olur bu "büyüyerek küçülmek".
Bu tehlikeyi bize taa 1995 yılında NOMOS ve AYDIN isimli kitabında sayın Cengiz Özakıncı yazmış ve bizi uyarmıştı.
Diyordu ki 30 yıl evvel kaleme aldığı satırlarda. Diyelim ki Türkler topraklarınızı genişleteceksiniz, Misak-ı Milli'yi gerçekleştireceksiniz, Osmanlı İmparatorluğu'nu yeniden dirilteceksiniz! gibi tuzaklara düşerse Türkiye, Kuzey Irak'ı Güney İran'ı ve Kuzey Suriye'yi Türkiye topraklarına katıp Türkiye'yi büyütmüş ve büyütmenin sonucu olarak Üniter Devleti yıkıp çok uluslu federal devlete dönüşmüş olur.
Kürt eyaleti, kısa süre sonra Türkiye'den ayrılıp ayrılmama konulu bir referandum yapar. Oylar sayılır. Türkiye'nin güneydoğusunu da içeren eyalet Türkiye'den ayrılma kararı alır.
Sonuç; Amerika Birleşik Devletleri Orta Doğu'nun en büyük su kaynaklarıyla, akaryakıt (petrol) kaynaklarını da içeren kukla bir kürdistan yaratmayı, üstelik kendi ordusunu kullanmadan başarmış olur.
Bu oyunlara düşmemek için; Atatürk devrim ve fikirlerine sımsıkı sarılmak gerekir.
İngiliz safsatası Kemalizm'den uzak...
GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'Ü REHBER ALARAK.