Büyük adamlar kendi istikballerini değil,milletlerinin istikbalini düşünürler. Bütün hal ve hareketlerini buna göre tanzim ederler.

Türkiye'de bu ölçüler içinde bir siyasetten bahsetmek mümkün değil. Oy kaygısı her zaman milli menfaatlerin önünde geliyor. Aylık- haftalık anketlerle toplumun nabzı tutularak ona göre hareket ediliyor. Sonunda devlet yara alır,millet parçalanır kimsenin umurunda değil.

Çözüm süreci başladığında bunun ülkeye zarar vereceğini,barışa hizmet etmeyeceğini defalarca yazdık. Başkaları da yazdılar. İktidarın tepkisi bunlar kan dökücü,barış düşmanı,vampir,anaların ağlamasını isteyen güruh, oldu. İyi niyetli uyarılar vatana millete ihanet gibi takdim edildi. İnsanlar konuşamaz hale getirildi.

Sonunda ne oldu?

Sürecin koca bir yalan olduğu,PKK'nın bu dönemi örgütü yenilemek,şehirleri silahla doldurmak için kullandığı ortaya çıktı. Şimdi önüne gelene hain diyenler hata ettik diyorlar.

Suriye politikası da öyle. Türkiye Suriye'deki gelişmelere kayıtsız kalamaz,ama böyle hiç bir diplomatik kural tanımadan bodoslama da dalamaz dedik. Tepkiler aynı oldu.Sağduyu,akıl,teenni tavsiye edenler Esat'ın adamı ilan edildi.Farklı düşünenlerin ne ABD ajanlığı, ne İsrail casusluğu kaldı. Bize muhalefet eden haindir mantığı ile hareket edildi. Halbuki Türkiye'nin menfaati Suriye'nin bütünlüğündeydi. Mezhep veya etnik eksende her parçalanmanın artçı şokları Türkiye'yi de vuracaktı. Çünkü Suriye'deki toplumsal yapılanmanın tüm uzantıları Türkiye'de de var. İktidar kimseyi dinlemedi,politikalarına yönelik her eleştiriyi,devlete, Türkiye'ye, milli varlığımıza yönelik bir saldırı gibi takdim etti. Sonunda iktidar muhalifleri ile aynı noktaya geldi. Önceki gün Numan Kurtulmuş Suriye politikamız hatalıydı dedi. Ama iş işten geçtikten,eskilerin deyimi ile Basra yıkıldıktan sonra.

Bugün Ergenekon,Balyoz,Ay Işığı,Kafes gibi darbe yargılamaları için de aynı şeyler söyleniyor.Hata yapmışız,aldanmış,aldatılmışız deniliyor. Ben aynı kanaatte değilim hatalar var ama darbe planları da var.   Yarın başka hangi konularda öz eleştiri yapılacağını bilemiyoruz.Ama tarihte temel politikalarında bu kadar çok yanlış yapmış başka bir iktidar göstermek zordur.

Zaman zaman muhalefetini ülke menfaatlerine muhalefet noktasına götürenlerin olduğu muhakkak. Bir partinin kimi siyasetlerine karşı çıkmak,bunların yanlışlığını söylemek elbette muhalefet yapmanın bir icabıdır. Ancak bunu ülkeye zarar verecek noktaya götürmek yanlıştır. Ülkenin kaderini ilgilendiren temel meselelerde -farklılıkları-es geçerek ortak noktalarda buluşmak esastır.

Diğer yandan her eleştiriyi devlete,millete karşı muhalefet gibi takdim edip savuşturmaya kalkmak da yanlıştır. iktidar kendine yönelik her eleştiriyi devlet-millet karşıtlığı olarak takdim etti. İnsanları fikirlerini ifade edemez bir noktaya getirdi. Konuşmayan bir toplumda siyasi tıkanıklıkları aşmak mümkün değildir.Düşünce ve ifade hürriyetinin olmadığı bir yerde yeni yollar,alternatif siyasetler geliştirilemez. Bugün Türkiye o noktaya gelmiş bulunuyor.

Bu kadar yanlış ve itiraftan sonra son bir kaç yıl yapılanlardan dersler çıkarmak gerekiyor. Her eleştiri ihanet değildir.Bir partinin kimi politikalarına karşı olmak asla devlet/millet karşıtlığı olarak mütalaa edilemez. Ancak eleştirenin de kantarın topuzunu kaçırmaması gerekir.Bir partiye karşı olmak ülke ve millete zarar vermek noktasına götürülmemelidir. Aksi takdirde ne devlet,ne millet ne de uğruna nice faziletlerden vaz geçilen koltuklar kalır.

Bugün Türkiye çok kritik bir noktadadır ve iktidarı muhalefeti ile herkese büyük sorumluluklar düşmektedir.Barıştırıcı,uzlaştırıcı,kucaklaştırıcı olmazsak hep beraber kaybederiz.