Yıllarca düşünceyi, eleştiriyi cezalandırdık, şimdi de bu insanlar niçin hala Bahçeli’nin peşinden gidiyor diye şikâyet ediyoruz.
Milliyetçi geleneğin MHP kısmı, özgür düşünceye, farklı seslere tahammül etmez. Bunu bozgunculuk gibi görür. Dava adamlığı teslimiyetle ölçülür, konuşana şüphe ve tereddütle bakılır. En iyi milliyetçi en az sorgulayandır.
12 Eylül’den önce de böyleydi, yukarıdan gelen her emir kutsal bir metin gibi kabul edilirdi. Değerlendirmek, analiz etmek inançsızlık sayılır, gerektiğinde ceza konusu olurdu. Biraz düşünen, sorgulayan nice arkadaşımızın nasıl susturulduklarını, şiddete maruz kaldıklarını bilirim. Öz arkadaşlarımızı cezalandırmaya teşkilatçılık derdik. Böyle böyle harekette düşünmek, farklı şeyler söylemek imkânsız hale geldi.
İnsanlar inanmadıkları politikalara inanmıyorum diyemediler. Diyenler de cebri metotlarla susturuldu. “Lider, teşkilat, doktrin eleştirilmez “ sözü işte bu zihniyetin eseridir. Oysa sağlıklı toplum konuşan, düşündüğünü korkusuzca ifade eden toplumdur. İnandığından, düşündüğünden başka şeyin peşinden giden kendine de topluma da zarar verir. Kendisini şizofrenleştirir, toplumu da iğfal eder.
Günümüzde hala revaçta olan, ” liderin bir bildiği vardır” kabulü işte bu düşünmenin tehdit ve tehlike gibi görünmesinin neticesidir. Liderin bir bildiği var demek bu politika aklıma yatmıyor, demenin başka bir şeklidir.
Onu diyen, liderin kendinden fazla bir şey bilmediğini biliyor ama yetişme tarzı ben de düşünüyorum demeye yetmiyor. Çünkü bizde, dava adamlığı ile düşünmemek neredeyse aynı anlamı taşır. Düşünen sadece liderdir, geriye kalanlar onun dişlileridir. Daha açık bir ifadeyle lider düşünür, geriye kalanlar bir yazılım, bir bilgisayar programı gibidir.
Bu gelenek sürdükçe en akıl dışı en rahatsız edici politikalar bile takipçi bulacaktır. Bahçeli’nin Öcalan’ı meclise davetinde bile hikmet aramanın sebebi budur. Bir yerde özgürlük yoksa doğru düşünce de olmaz.
Eskiler barika-i hakikat müsademe-i efkardan çıkar demişlerdir. MHP siyasetinde farklı fikirlerin müsademesi ve yarışması yoktur. Onun için kimse herhangi bir politikanın doğruluğunu yanlışlığını sorgulayamaz. Sorgulayanların akıbeti konjonktür uygunsa saldırıya uğramaktır.
Terörle mücadele eden ülkeler örgütlerin başındaki kişileri itibarsızlaştırmaya , onların çirkin yüzünü teşhir etmeye çalışır. Bizde ise Örgüt lideri meclise davet edilerek, onun ismi parlatılıyor. Örgüt liderini şişirerek terörle mücadele olur mu?
Bu daveti yapanlar, cüret ve cesaretlerini işte kitlelerini susturmaktan, robotlaştırmaktan alıyorlar. Bu düşünce biçimi devam ettikçe her akıl dışı politika tabanda kabul görür. Milliyetçiler bir partinin, bir liderin ufkuna kendilerini mahkûm etmemelidirler.
Milliyetçilik, bir parti veya liderin geleceğini değil, bir ülke ve milletin selametini düşünmektir. Bunun yolu sorgulamaktan ben de düşünüyorum demekten geçer. Düşünmeyen insan bir et ve kemik yığınında ibarettir ve aslında yok hükmündedir.