Bahçeli/Erdoğan görüşmesinden baskın seçim kararı çıktı. Düne kadar 26 Ağustos bile çok erken bir tarih sayılıyordu. 24 Haziran, yarın sayılabilecek kadar yakın bir tarih. Bu acelecilik sebepsiz değil. Dün Bahçeli'nin açıklamaları ile ilgili düşüncelerimi yazmıştım. En başta bu kararın Bahçeli'nin tek başına aldığı bir karar olmadığı açık. Bu,ortak alınmış bir karar,sadece rol paylaşımında açıklama Bahçeli'ye bırakıldı.Ancak AKP kurmayları, kesinlikle CB Erdoğan'ın Bahçeli'nin bu açıklamasından haberi olmadığını,hatta çok nezaket dışı bulduğunu söylüyorlar.
İşin doğrusu kimse bu kadar erken bir tarih beklemiyordu,akıllarda geçen tarih Ekim veya Kasım aylarıydı. Bu kadar acele edilmesinin bir çok nedeni var. Birincisi, siyaset sahnesine yeni bir partinin girmesidir. İYİ partinin kurulması ile birlikte iktidar partisinin bütün hesapları alt üst oldu. Her seçime neredeyse rakipsiz giren AKP ilk defa ciddi bir rakiple seçime gidecek. MHP hiç bir zaman muhafazakar seçmen için bir alternatif olmadı.Siyasetini dar bir alana hapsederek adeta küçük kalmayı seçti. Önüne gelen iktidar fırsatlarını kimsenin anlayamadığı nedenlerle ret etti. İYİ parti bu vizyonsuz siyaset biçimini gördüğü için muhatap kitle olarak Türkiye'nin tamamını seçti. Olağanüstü kongrede gösterilen olağanüstü ilgi iktidar için bir işaret fişeği oldu.
İkincisi, ekonominin geldiği durumdur. Sadece son bir ay içinde Türk Lirası Dolar karşısında yüzde on civarında değer kaybetti. Dünyada dolar değer kaybederken bizde yükselmesi,ekonomi yönetiminin yıllardır yaptığı hatalardan kaynaklanıyor.Dış ticaret açığı,aşırı borçlanmalar,kar eden kurumların tek tek satılarak gelirlerin düşürülmesi, plansız yatırım,hukuk güvenliğinin ortadan kalkması ile kaçan yabancı sermaye bugün gelinen noktanın en önemli sebebidir. Eski merkez bankası başkanı Durmuş Yılmaz,2000 yılında meydana gelen krizin finans krizi olduğunu ve bu tip krizlerin birden bire şoklar halinde geldiğini belirtiyor. Bugünkü krizin ise reel sektörde meydana geldiğini bu tip krizlerin daha yavaş ama daha ağır sonuçlar yarattığını söylüyor. Nitekim, arka arkaya gelen borç yapılandırma talepleri, iflaslar nasıl bir krizle karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor. Merkez bankasında döviz artışlarını kontrol edecek miktarda döviz stoku yok.İktidar yabancı sermaye ve özelleştirmelerle en azından krizi seçim tarihine kadar ertelemek veya kontrol altında tutmak istiyordu. Dövizdeki çıkış krizin ertelenemeyeceğini gösterince en erken tarihte seçime gitme kararı alındı.
Üçüncüsü, muhalefeti hazırlıksız yakalama,beklenmedik bir anda seçime götürme isteğidir. Bunda başarılı olunduğunu düşünüyorum. İYİ parti ile SP arasında ki görüşmeler henüz kuvveden fiile çıkarılmış değil. İttifak görüşmeleri, aday tespitleri ve onların tanıtımı için iki ay çok kısa bir süre.Ayrıca İYİ partiyi seçime sokmamak için hukuk dışı yolların denenebileceğini ihtimal dışı tutmamak lazım. Mühürsüz oy pusulalarını geçerli sayarak yasaya açıkça muhalefet eden YSK pekala İYİ parti ile ilgili de böyle bir karar verebilir. Sayın Akşener'in bu ihtimalin tedbirini çok önceden aldığı İYİ parti çevrelerince sıklıkla dile getiriliyor.
İki parti için en uygun tarih, en erken tarihti. Erken seçim kararıyla politik çıkarlarını koruma yönünde bir hamle yaptılar. Ancak gelinen noktadan iktidarı sorumlu tutan büyük ve kararlı bir kitle var. Ekonomistler dövizdeki tırmanışın bile iktidarın irrasyonel politikalarının sonucu olduğunu,dövizin normal fiyatının 3-3.5 TL civarında olması gerektiğini söylüyorlar. Tek adam yönetimi,savurganlık,gösteriş siyaseti,yatırımların yanlış yönetilmesi,yargının siyasallaşması,basının susturulması,alenileşen yolsuzluklar,FETÖ davalarının bağlamından çıkarılarak muhalif olan herkese yöneltilmesi gibi sebepler Türkiye'yi çok ciddi bir krizin eşiğine getirmiştir.Bir kan değişimi olmadığı takdirde krizin daha da derinleşeceğini söylemek için kahin olmaya gerek yok.Uluslararası topluma güven vaat etmeyen bu siyaset anlayışı ile bu bataktan çıkmak çok zor . Seçimin ülke ve milletimiz için hayırlı olmasını diliyorum.