“Artık kendimi kandıramıyorum. 1915'te bu topraklarda bir büyük facia, bir soykırım yaşandı. Bir insanlık suçu işlendi. Bu suç karşısında söylenecek her ‘Ama...’artık midemi bulandırıyor.”
Bu sözler Râsim Ozan Kütahyalı’ya âit. Hani Boşnaklarla dalga geçen Râsim var ya işte o! Hani Taraf gazetesi sürümü Râsim var ya işte o!
Peki ne zaman yazmış? 27 Nisan 2015’de… Hem de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Çanakkale Kara Savaşları’nın 100. yılında Ermeni soykırımını reddettiği konuşmasının arkasından… Hem de Sabah gazetesinde.
Bu adam, hemen o gün kovulmalıydı ama olmadı. Çanakkale şehidlerini incitmesi yetmedi. Boşnak şehidlerini de incitince belâsını buldu.
Niye Çanakkale şehidleri diyorum? Ne alâkası var?
Biraz geriye gidelim. Hükûmetin Ermeni açılımı yaptığı dönemde Gülen cemaati çok güçlüydü. Özellikle Taraf gazetesi yazarları, soykırım şakşakçılığı yapıyorlardı. Fakat bu şakşakçılığı ısrarla, Tehcir’in olduğu mayıs ayında değil, 24-25 Nisan’da tekrar ediyorlardı.
Peki o târihte ne olmuştu?
Tam Çanakkale Kara Savaşı öncesinde Ermeni komitecilerin ihâneti ortaya çıkmış ve tutuklanmışlardı. Bu kadar! Yâni Çanakkale Kara Zaferi, bu isyanın bastırılmasıyla kazanıldı. Allah korusun, devlet bu tedbiri almasa Çanakkale cephesi, İstanbul’da fitili ateşlenen bir Ermeni isyanıyla çökecekti. Kısacası Osmanlı devleti, arkasını sağlama alarak Çanakkale’de olacak bir felâketi püskürttü. Çok ama çok büyük bir oyun bozuldu.
Bizim Türk târihine Fransız olan aklı-evvel soykırım şakşakçıları, bu oyunu göremediler. Her 24-25 Nisan’da Ermeni çetecilerinin ihânetini örtbas etmek isteyenlerin tetikçisi oldular. Yetmezmiş gibi bir kerecik olsun Çanakkale şehidlerini rahmetle anmadılar.
Erdoğan’ın, “Bu ülkenin târihi parlamentolarca çarpıtılamayacak kadar temizdir, azizdir, şanlıdır, güneş gibi parlak bir hakikattir.” sözlerini ata fetişizmi olarak değerlendiren Hilâl Kaplan, Çanakkale zaferini masalsı anlatım olarak değelendiriyordu. (24 Mart 2010-Taraf)
Peki ya Yıldıray Oğur’un şu twitinin târihinin 24 Nisan olması tesâdüf mü?
“İnşallah birgün bir başbakan da Meclis kürsüsünden belgeleriyle 1915 Ermeni soykırımını anlatır.” (24 Nisan 2012)
Fransa Cumhurbaşkanı Makron, Çanakkale’de savaşan ordumuzu arkadan vurmaya hazırlanan Ermeni çetecilerinin derdest edildiği 24 Nisan’ı soykırım günü i’lân etti.
Türk târihine Fransız olan Râsimlerin, Hilâllerin, Melihlerin, Yıldırayların ve daha bilmem kimlerin gözü aydın olsun!
…..
Bu soykırımcılardan birisi, bugünki köşe yazısında tevbe kapısından bahsetmiş. Sanırsın Diyânet köşesi.
Bilmem kim tevbe edip Müslüman olmuş da kendisi de giderek bilmem ne olan dünyada ilham bulmuş da biz de bulalım istemiş de...
Yâni diyor ki ben de insanım. Hatâ yaptım, tövbe ettim.
Bizi boşver kızım! Bize kendini anlatma! Şehidlerimizden af dile! Haklarını helâl etmeleri için yalvar!
18 Mart’ta, 24 Nisan’da Çankkale cephesini ziyâret et! Mezar taşlarını oku! Hayâtının bahârında vatan için toprağa düşenlerden af dile!
Sonra kocası cephedeyken Kara Yusuf Paşa Câmii önünde 8 ve 9 yaşındaki iki oğlu Ermeniler tarafından gözünün önünde boğazlanan Ayşe Bacı’dan helâllik iste. İste ki yediğiniz erikler torunlarınızın dişini kamaştırmasın.
Aklını yitiren Ayşe Bacı’nın şu ağıtını da iyi oku! Masalsı anlatım mı ata fetişizmi mi karar ver!
Kuşlar gelsin şivanıma
Ah Ahmedim vah Mahmudum.
Kan döküldü yağlığıma
Ah Ahmedim vah Mahmudum
Bitti tükendi umudum
Evimizin önü taşlık
Babaz yok ki vere harçlık
Avucumda çifte işlik
Ah Ahmedim Vah Mahmudum
Kavas evin olsun viran
Akıttın gözümden al kan
Evimize saldın figan
Ah Ahmedim Vah Mahmudum
Miko kesdi Mahmudumu
Al kınalı Ahmedimi
Yok eyledi umudumu
Ah Ahmedim Vak mahmudum
Aram günün kara gele
Boynun Zülfikâr’e gele
Bağrın pare pare gele
Ah Ahmedim vah Mahmudum
Atımı saldım yazıya
Bakın bendeki yazıya
Nice kıydız çüt kuzuya
Ah Ahmedim Vah Mahmudum