Devlet Bey Dem Partililerle el sıkışmaya gideli iki aya oldu. Hala tartışma programlarında ve medyada Devlet Beyin bu hamleyi ve peşinden gelenleri kendi inisiyatifiyle mi yoksa Tayyip Beyin bilgisi dahilinde mi yaptığı tartışılıyor. Devlet Bey Demlilerle el sıkışmaya gittiğinde yanında Ak Parti Genel Başkan Vekili Efkan Ala vardı. Ne yani Efkan Bey, Tayyip Beyin bilgisi olmadan bu tokalaşma seremonisine katılmış olabilir mi? Ya da Tayyip Beyin sadece tokalaşmadan haberi vardı da peşinden yapılacaklar konuşulmamış olabilir mi? Her aşamasının ince ince planlandığı ve rollerin dağıtıldığı bir stratejik hamleyle karşı karşıyayız.

Devlet Beyin hamlesinden Tayyip Beyin bilgisi yoktu diyenlerin dayanak noktası, kayyum atamaları. Oysa operasyonların ve kayyum atamalarının devam etmesi, ilk gün yaptığımız tespiti doğruluyor. Pazarlık olmayacak, masaya oturulmayacak ve çözüm süreci başlamayacak. Başlatılmak istenen PKK’nın tasfiye süreci. Apo’nun ve Kandildekilerin tavırlarına, siyasetlerine ve güçlerine göre PKK ya lağıv edilecek ya silah bırakacak ya da paramparça olacak. Ama en önemli hedef Dem Partinin terörle irtibatının kesilmesi.

Bu konuya ilaveten son bir aydır Devlet Beyin erken seçim çağrısı yapacağı iddia ediliyor. Erken seçim isteyecek bir lider hiç terörist başına çağrı yapar mı? Önce terörist başına çağrı yapıp sonra erken seçime gitmek hem de milliyetçi bir partide intihardır. Devlet Bey bunu neden yapsın? Devlet Bey bunu yaptı çünkü kesinlikle erken seçim yok. Zaten erken seçim kararı tek başına Devlet Beyin verebileceği bir karar değil.

Ak Parti olmadan meclisten erken seçim kararı çıkmaz. Tayyip Bey, önünde dört yıla yakın süre başkanlık yapma imkanı varken neden erken seçime gitsin? Hem de ekonomik kriz sürerken! Efendim, ‘’erken seçim olursa Tayyip Bey yeniden aday olabiliyormuş, erken seçim olmazsa olamıyormuş.’’ Bu bilgi de yanlış. Seçim kararını meclis verdiğinde Tayyip Bey aday olabilir. İsterse seçim tarihi, normal tarihinden bir hafta önce olsun.  Seçim kararını cumhurbaşkanı verdiğinde, seçim ne zaman yapılırsa yapılsın Tayyip Bey aday olamaz.

Seçim 2028 yılında olacak. İktidarın hedefi ekonomik sorunları çözdükten, vatandaş rahatladıktan ve PKK bitirildikten sonra seçime gitmek. Terörist başına çağrı yapıp seçime gitmek oy kaybettirir. Peki terörü bitirip teröristlere silah bıraktırıp seçime gitmek oy mu kaybettirir yoksa oy patlaması yapmanızı mı sağlar? Erdoğan ve Bahçeli ülkeyi dört yıl daha yönetecekler, ekonomik krizi ve PKK’yı bitirecekler ve seçimlerde terörü bitiren liderler olarak zafer kazanacaklar ve daha da önemlisi tarihe geçecekler. Plan bu.

Dünyanın birçok ülkesinde ekseriyeti bölücü olan terör örgütleri silah bıraktılar. Silah bırakma süreçlerinin hepsinin ortak bir noktası var. Bu süreçlerin hepsinde ya genel af olmuş ya da genel affa benzeyen infaz düzenlemeleri. Kaldı ki PKK silah bırakmasa bile zayıflatılması için af ya da benzeri bir düzenleme gerekli. Aslında ‘’pişmanlık yasası ve Diyarbakır anneleri’’, üstü kapalı af uygulamaları. Ama inisiyatif kamu görevlilerinde olduğundan yeterince etkili olamadılar. Daha da önemlisi asıl yaraya yani cezaevlerine merhem olamıyorlar. Sempatizan olarak kısa süre için cezaevine girenler fanatik birer militan olarak tahliye oluyorlar.

Ülkemizde en son infaz düzenlemesi Covid salgını sırasında oldu. Düzenlemede açık cezaevlerindeki mahkumlar izinli sayılarak salı verildiler. Ama suçları affedilmedi. Eğer suç işlerlerse yeniden cezaevine dönecekler ve hem eski suçlarının hem de yeni suçlarının tamamını kapalı cezaevlerinde indirim uygulanmadan çekeceklerdi. Bu uygulamayla salınanlardan yeniden suç işleyenlerin oranı %5’in altında kaldı. Zira ödül de büyüktü cezada.  Oysa ki daha önceki düzenlemelerde hükümlüler sadece yeni suçlarının cezasını hem de indirim uygulanarak, bir kısmını kapalı bir kısmını açık cezaevlerinde çekiyorlardı.

Yapılacak düzenleme Covid salgınındaki gibi olmalı. Af edilmelerine rağmen yeniden suç işleyenler, daha ağır cezalandırılmalı. Düzenleme sadece terör suçlularını değil tecavüzcüler ve çocuk istismarcıları dışındaki mahkumları da kapsamalı. Sadece teröristlerin affedilmesi toplumsal vicdanı zedeler. Af, kişisel hisler bir tarafa bırakılarak Kavala ve Demirtaş gibi suçlulara da uygulanmalı. Madem böyle bir adım atacağız sonuç almamızı engelleyecek hususları izale etmeliyiz.

Yasanın belli bir tarihten önce işlenmiş suçlara uygulanması cezasızlık algısını ortadan kaldırır. Örneğin yasa 2020 yılından önce işlenen suçlara uygulanırsa, yakın geçmişte suç işleyenler cezalarını çekmeye devam ederler. Böylece kısa süre cezaevinde kalıp tahliye olanlar olmayacağından, maşeri vicdan zedelenmez. Bu düzenlemeyle birlikte siyasi partiler kanunu da değiştirilmeli ve partilerin terör örgütleriyle irtibatının ispatlanarak kapatılmaları kolaylaştırılmalı ve terör örgütleriyle irtibatlı olanlara uygulanacak cezalar ağırlaştırılmalı.

PKK’nın terörist sayısı iyice azaldı.  Türkiye kökenli teröristlerin sayısı daha da az. PYD bünyesindeki Türkiyelilerin oranı %5’in bile altında. Çerçevesi iyi belirlenmiş bir düzenleme olursa en kötü alternatifte bile yani PKK silah bırakmasa dahi teröristlerin çoğu teslim olur. Daha da önemlisi cezaevleri dağdan önceki aşama olmaktan çıkarılır. Devletimiz şuana kadar cezaevlerinin teröristlere okul olmasını önlemek için farklı modeller geliştirdi ama başarılı olamadığımız ortada.