Aslında her gün günlerden Atatürk ama bu gün vefatının yıldönümü olduğu için daha da günlerden Atatürk.
Yaklaşık 80 yıldır çeşitli gerekçelerle milletimizin gönlünden çıkarılmaya çalışılıyor. Atatürk’e gerek içerden gerek içerdeki emperyalist işbirlikçilerinden, gerekse direk dışarıdan türlü çeşit saldırılara uğramasına rağmen milletimizin gönlündeki yeri daha da sağlamlaşıyor.
Sosyologların tahminleri Atatürk ve kadrosuna ilk çıkışta toplum desteğinin yüzde 10’larda olduğunu söylerler veya yazarlar, hâlbuki bu gün Atatürk ve fikirlerine toplumsal desteğin yüzde 85’lerde olduğu biliniyor ve görülüyor.
Cumhuriyetin başlattığı tebalıktan, milletleşmeye geçiş aslında halen sürüyor kolay bir değişim değil bu.
Toplumumuza 400 yıl boyunca gerek baskı ile gerekse devlet eliyle propaganda ile padişahın kulu ve ümmetin bir ferdi olduğu lanse edilmiş ve bu durum insanlar tarafından kabullenilmiş gerçektende bir insana kul olabileceklerine inandırılmış bir toplum düşüncesi vardı.
Bir kişi çıkıp “Hayır siz Türk milletinin özgür bireylerisiniz“ deyince tabiî ki milletleşme sürecinin başladığına işaret oldu.
Biz Türkler çağlar öncesine dayanan milletliğimizin farkına ancak yeni yeni varabiliyoruz.
Hâlbuki, Avrupa’da milletleşme hareketinin 1789 Fransız ihtilalından hemen sonra başladığını görüyoruz.
Avrupa’da milletleşme 1789 da bizde milletleşme 1923’de
Millet ve milliyet faktörü batı ülkelerinde yayılıp kök salarken tıpkı Rönesanssı, uzak kıtaların keşiflerini, sanayi devrimini, ıskaladığımız gibi dünyanın gelişen toplumlarında milli devletler kurulurken biz yönetimsel ve sosyal anlamda ortaçağda kaldık.
Cumhuriyetin milletimize getirdiği çağdaşlaşma ve aydınlanmayı milletleşmenin başlamasının sağlanması olarak izah edebiliriz.
Bu günkü siyasal sosyal ve ekonomik olarak batıdan geri kalmışlığımızın temelinde bu geç kalmanın da epeyce tesiri vardır.
Son zamanlarda Atatürk’e saldıranların Türk milletini ayrışmaya çalışan Türklük aleyhtarı en azından Türk milletine hizmet etmemeye dönük insanlar veya kurumlar olduğu toplumumuz tarafından net olarak görüldü.
En yakını son Kuzey Suriye harekâtımızda (doğrudur, yanlıştır, başarılıdır, başarısızdır, ne olursa olsun devletimiz yapmışsa bizimdir hepimizindir) uğrunda tüm Dünya ile kavga haline geldiğimiz Arap devletleri hep karşımızda yer alırken,yanımızda sadece soydaşlarımızı millet kardeşlerimizi bulduk.
Geçici ideolojilerin çeşitli zamanlarda estirdiği rüzgârları saymazsak tarih bir milletler mücadelesi olarak kabul edilir.
Yakın zamanda yaşanan dünya savaşlarını incelediğimizde bu olguyla milletlerin mücadelesiyle 300 yıldır süren Türk - Rus savaşlarının 2 bin yıl önce yaşanan Türk - Çin savaşlarının birer milletler mücadelesi olduğu görülür.
İşte Atatürk bize yüzyıllardır unutturulan bir millet olduğumuzu hatırlattı.
Atatürk’e saldırıların gerçek sebebi Türk milletini gerçek anlamda uyandırmasındandır.
Atatürk’ü sevenler, saygıyla ananlar, minnet duyanlar, her 10 Kasımda daha da artacak millet düşmanları akıllı bilinçli eğitimli kendine güvenen ve ne olduğunu kim olduğunu nereden geldiğini nereye gideceğini bilen insanları gördükçe çıldıracaklar.