Türk insanı aç. Karnını doyuramıyor. Sadakaya muhtaç halde. Sadakaya muhtaç hale getirilen halk, iktidarın sadakasından mahrum kalmamak için bu kötü gidişi desteklemeye devam etmekte. Siyasilerin konuşmalarını dinlerseniz, yapacaklarını değil dağıtacaklarını "DAĞITACAKLARI SADAKALARI" vaat ettiklerini duyacaksınız.

Pazara çıktığınızda insanları az gözlemlerseniz, eskiden dolu dolu giden pazar arabalarının boş olduğunu göreceksiniz. Birçok insan ise pazara arabasız geldiğini elinde bir iki poşetle döndüğünü göreceksiniz. Pazardan arabaları dolu dönenlere iyi dikkat ederseniz giyimlerinden kim olduğunu hemen tanıyacaksınız. Türk insanı pazardan boş arabayla yarı dolu poşetle dönerken, Suriyeli mültecilerin pazar arabalarının dolu dolu dönüşünü ibretle seyrederken, bu parayı nereden buluyorlar sorusunu benim gibi birçok insan kendine sormaktan kendini alamıyor.

Kendi insanı aç, işsiz güçsüz gezerken, 20 milyona varan mülteci barındıran bir başka ülke daha var mı acaba? Sorusu adeta beynimi tırmalıyor.

Küllerinden yeniden doğmuş, yoktan var edilmiş, dişiyle tırnağı ile kalkınmış bu hale gelmiş bu fedakar halka bu zulmü reva görenler siyasiler değil mi? Yıllardır bu ülkeyi yöneten iktidara sormadan edemeyeceğim: Bu vatanı düşmanların işgalinden kurtaran, bize bir devlet kuran, yüzlerce fabrika kurup bizim hizmetimize sunan, ülkemizi muasır medeniyet seviyesine kavuşturan, Türkiye'yi hatırı sayılır ülke durumuna getirenleri hayırla yad etmeniz gerekirken, eski Türkiye, yeni Türkiye diye, geçmişi karalamaktan.

ATATÜRK'e dil uzatmaktan, uzatanlara müsamaha göstermekten utanmıyor musunuz? Bunda maksadınız ne, merak ediyorum. Bunca sattıklarınız kimin eseri, hiç düşünmüyor musunuz? Satmadık ne fabrika ne toprak bıraktınız. Ülkenin itibarını sattınız. Vatandaşlık bir ülkenin itibarıdır. Parayla onu da sattınız. Ülkelerin para birimleri, o ülkelerin bayrağı gibi bağımsızlıklarının, ekonomik göstergesidir. Türk lirasının değerini sıfırladınız. Ülkenin itibarını adeta dünya pazarına çıkardınız.

Kimlerin sayesinde yatlara, uçaklara, saraylara sahip oldunuz? Bu kadar mı ahde vefasızsınız? Utanmıyor musunuz? Bu Cumhuriyeti, bu devleti yoktan var eden, bize bu cennet vatanı bırakan, bu yüce insanları karalamaktan, geçmişi kötülemekten, geçmişimize küfretmekten, sıkılmıyor musunuz?

Bu hususta maksadınızı da açıkça beyan ediniz, gizlemeyin. Halka adeta oy varsa hizmet var, sadaka var, iş var, oy yoksa hiçbir şey yok dercesine tehdit ederken. Siz kimin parasını kime dağıtıyorsunuz? Hiç farkında mısınız? Ama ben farkındayım, bir gün bunların hesabını soran çıkmazsa da Allah'a hesabını soracağınızı unutmamalısınız. Ama burada ama öbür dünyada, mutlaka hesap vereceksiniz.

Üstelik Allah bismillah kelimesini de hiç ağzınızdan düşürmemektesiniz. İnancınızla amel etmeyip, tüyü bitmedik yetimlerin haklarını yemenizi, yedirmenizi, özellikle yabancı şirketlere peşkeş çekmenizi hiç hazmedemiyorum.

BU HAYAT PAHALILIĞININ FATURASINI BU MİLLET YA CANIYLA YA DA VATANIYLA ÖDEYECEKTİR.
İnsanlar, temel gıda maddesi olan ne et ne süt alabilmektedir. Eskiden ne yedin diye sorulduğunda, ne yiyeceğiz ne bulduysak, peynir ekmek, zeytin ekmek veya peynir karpuz, üzüm atıştırıverdim derdi. Bu sayılanlar fakirin yiyeceklerindendi. Şimdi ise peynir zeytin lüks oldu. Çuvalla alınan kapuska dilimle satılır oldu. Zeytinyağının yanına varılamaz oldu.

İşin tuhafı ise "ET BULAMIYORSAN OT YE" diye espri yapan halk etten vazgeçti ot da bulamaz durumda. Marul domates, saymaya gerek yok fiyatları uçuk vaziyettedir.

Bu gıdasızlık, yeterli beslenememe, sağlıklı gelişime en büyük engeldir. Sağlıksız gelişim ise, yetişmekte olan neslin hastalıklı, sağlıklı düşünemeyen, kendi kendine yeter durumda olmayan, hastalıklı bir nesil demektir. Bunun faturası bu millet için çok ağır olacaktır.

Bu hayat pahalılığının en acı faturası ise, sağlıksız bir neslin yetişmesinin yanında, en acısı, en korkuncu da, bir iç savaşın kapıda olduğudur.

BOP denen projenin hedefinde olan Türkiye'de bir iç savaşın temel taşları döşenmiştir. İkiz yasaların kabul edilmesi, Suriye sınırındaki mayınların kaldırılması, nüfusumuzun yüzde yirmisi kadar mültecinin ülkemize getirilmesi, ülke insanlarının açlıkla işsizlikle boğuşması, ülkede olabilecek bir sosyal patlamanın başlıca sebepleridir.

Bu duruma getirilen ülke, yabancı istihbarat örgütlerinin hedefi durumundadır. Yabancı istihbarat örgütleri ülkede çeşitli eylem ve söylem geliştirmekte boş durmayacak ve yerli işbirlikçileri de kullanarak iç karışıklığı körükleyeceklerdir.

En başta yabancı düşmanlığı gündeme getirilerek, mülteciler ile halk karşı karşıya getirilecek, açlıktan fakirlikten işsizlikten bıkan bir bunalım içinde olan halk yabancı düşmanlığına prim vermeye hazır hale getirilecek, bu iç karışıklığın fitili bir şekilde ateşlenecek.

BOP'nu gerçekleştirmek isteyen sağ sol çalışmasıyla başaramadıklarını, Kürt Türk kavgası çıkarmak için PKK'yı kuran ve kullanan emperyal güçler, yıllardır bıkmadan usanmadan uğraşmalarına rağmen bunda da başarısız oldular. Ülkenin bölünüp parçalanıp yok edilmesi için en uygun zaman zemini kollanmaktadır.

Ülkemizi üstüne tutmuş Mossad ve CIA iyi takip edilip, planları deşifre edilmez, bu pahalılığın bir an önce önüne geçilmez, mülteciler geri gönderilip, göç politikası değiştirilip sınırlar kontrol altına alınmaz, bu mesele bir an önce çözüme kavuşturulmaz ya da gecikilirse ülkemizde iç savaş kaçınılmaz gibi görünmektedir.

İnşallah tahminlerimiz haklı çıkmaz.