Coğrafi keşifler başladığında Hollanda; 1,5 milyon nüfuslu, ringa balığı ticaretiyle geçinen, İspanya İmparatorluğu’na bağlı bir eyaletti. 1358 yılına kadar çok sayıda ülke ringa balığı ticareti yapıyordu. (Ringa balığı tuzlandığında çok uzun süre bozulmadan dayanabildiğinden çok önemliydi, öyle ki İskoçya ve Hollanda üç kez bu yüzden savaştılar.)
1358’de Hollandalı bir balıkçı, balığı iç organlarından hızlı ayırmayı sağlayan yöntemi buldu. Yeni yöntem ve tuzlama sayesinde balık bir yılı aşkın süre bozulmadan dayanabiliyordu. Bu yöntem, ringa balığı ticaretinin Hollanda’nın tekeline girmesini sağladı.
Avrupa ortalarından doğan, seyrüsefere uygun iki nehir, Hollanda’da denize dökülür. Hollanda, nehirler vasıtasıyla balıkları Avrupa’nın her tarafına satıyor, karşılığında Avrupa’dan aldığı ürünleri okyonus kıyısındaki limanları vasıtasıyla diğer memleketlere gönderiyordu.
Hollanda, coğrafi keşiflerden sonra konumu ve ticari birikimi nedeniyle, İspanya’nın Amerika’dan getirdiği ürünleri Avrupa’ya pazarladığı merkez hâline geldi. (İspanya İmparatorluğu’na bağlı olmanın avantajını kullandı.) Hollanda’nın nehir gemiciliği sayesinde, rekabet üstünlüğü ve maliyet avantajı olduğundan Portekiz de ürünlerini Hollanda üzerinden pazarlamaya başladı.
Hollanda, iki sömürge imparatorluğundan altın, gümüş, baharat, şeker, tuz ve ipek gibi ürünler alıp Avrupa ülkelerine satıyor, Avrupa ülkelerinden aldığı veya kendi ürettiği tahıl, kereste, demir aletler, silah ve denizcilik malzemelerini onlara sevk ediyordu. Hollanda nehirler vasıtasıyla, Avrupa içlerine ulaşabildiğinden rakibi olan İngiltere’den daha avantajlıydı.
Hollanda silahsız, topsuz, dolayısıyla hafif gemiler üreterek yapılan ticaretin ilk yatırım tutarını ve nakliye maliyetini minimize etti. Böylece rekabette daha da üstünlük sağladı. (Gemiler silahlı da olsa, denk gelindiğinde, korsanlarla başa çıkılması imkansızdı.) Bununla da yetinmeyerek geniş gövdeli ve dar güverteli gemiler ürettiler. Avrupa’da vergiler güverte genişliğine göre alındığından, vergi yükünü minimize etmiş oldular.
Bu hamleler neticesinde 16. yüzyılda deniz nakliyatı Hollanda kontrolüne geçti. Hollanda’nın filosu, İngiltere, İskoçya ve Fransa’nın filolarının toplamından daha büyüktü. Sahil şehirleri; inşa edilen depolar, tersaneler ve sabit pazarlar sayesinde çok büyümüşlerdi. Şehirlerin sahibi olan soylular, şehirlerin gelirleri arttıkça daha fazla vergi istiyorlardı. Tahsil ettikleri vergileri, ordularını büyütmek gibi, Hollandalılar’a göre verimsiz yerlere harcıyorlardı. İş adamları ittifaklar kurarak, şehirlerin özerkliklerini soylulardan satın aldılar. Bu satın almalardan sonra yasaları, şehir halklarının temsilcileri çıkardı. Soylulara bir daha vergi ödenmedi.
II. Felipe’nin Protestanlara baskı uygulaması ve savaşları finanse etmek amacıyla ağır vergiler koyması üzerine, 1568’de Hollandalılar başkaldırdı. Savaşın ilk altı yılında 150 bin Hollandalı öldürüldü. 1581’de, kuzeydeki yedi şehir birleşerek, bağımsızlıklarını ve cumhuriyet kurduklarını ilan ettiler. Siyasi yetkileri iş adamlarına vererek, Hollanda’yı şirket gibi yönetmeye başladılar.
Bağımsızlıktan önce İspanya en iyi müşteriydi. Bağımsızlıktan sonra İspanya Kralı İspanya’daki ve sömürgelerdeki limanları Hollanda’ya kapattı. 1580’de İspanya ilhak ettiğinde Portekiz’e ait limanlar da Hollanda’ya kapatıldı.
Hollanda’nın, mallarını satabilmek ve ihtiyaçlarını tedarik edebilmek için, bağımsızlığını kaybeden Portekiz’in kolonilerine yönelmekten başka çaresi kalmadı. Hollandalıların, 1602’de kurduğu Doğu Hindistan Şirketi hisse senedi çıkartarak dünyanın ilk holdingi oldu. Hollanda devletinin şirkete ortak olması yatırımcılara güven verdi. Hollandalılar her yıl sefere elli filo çıkardılar. Dünyanın her tarafında depolar, pazarlar ve limanlar inşa ettiler.
1609’da ilk borsa ve banka Amsterdam’da kuruldu. (Amsterdam Borsası ve Amsterdam Bankası) Teminat sistemi getirildi. 17. asrın ortalarında bankanın 15.000 şubesi olmuştu. Borsada bin civarında broker işlem yapıyordu. Hollanda ticari açıdan öylesine gelişmişti ki İstanbul’dan getirdikleri soğanlardan yetiştirdikleri lale ve lale soğanı ticaretinden bugünkü değeri trilyon dolardan fazla olan gelir elde ettiler.
1621 yılında Batı Hindistan Şirketi’ni kurdular. Bu şirketin amacı, Batı Afrika ve Amerika’da sömürgecilik yapmaktı. Şirketin ana iştigal konusu köle ticaretiydi. Çin sahillerinde üsler kurdular, Tayvan’ı işgal ettiler. Malakka’dan sonra Cakarta’dan başlayarak Endonezya’yı ele geçirip sömürgeleştirdiler. Japonya ile ticaret tekeli anlaşması imzaladılar. Yeni Zelanda’yı ve Kuzey Amerika’da New Amsterdam’ı kurdular. Brezilya’yla, Ümit Burnu’nda koloniler oluşturdular.
17. asrın ortasında, Amsterdam Avrupa’nın en zengin şehri ve ticari başkentiydi. 1648 yılında imzalanan Vestfalya Barışı’yla, İspanya, Hollanda’nın bağımsızlığını tanıdı. Kuzeydeki yedi şehir Hollanda Cumhuriyeti oldu (başında kral olan bir cumhuriyet), güney ise İspanya’ya bağlı kaldı (bugünkü Belçika). Kuzeydeki Katolikler güneye, güneydeki Protestanlar kuzeye göç ettiler.
17. asırda Hollanda parlayan yıldızdı. İmrenilen ülkeydi. Öyle ki, İngiliz soyluları Kralı, kızını Hollanda’yı yöneten Prens William’la evlendirmeye ikna ettiler. Bu evlilik İngiltere’nin Hollanda’yı geçmesine yetmeyince, krallarını devirerek William’ı tahta çıkardılar.
Hollanda’nın denizlerdeki üstünlüğüyle rekabet edemeyen İngiltere, Hollanda’ya yasaklar, kısıtlamalar ve yaptırımlar getirdi. Ambargo uyguladı. Bunlara rağmen başarılı olamayınca, iki ülke arasında 1652 ile 1784 arasında dört deniz muharebesi meydana geldi. İlk üç savaşta kesin üstünlük sağlayamayan İngiltere, son savaşta Hollanda’yı ezdi. Gemilerinin çoğunu kaybeden, denizaşırı toprakları ve kolonileri işgal edilen Hollanda, gerileme dönemine girdi. İngiltere, Hollanda’nın sömürgelerini ve ticari faaliyetlerini sınırladı. Hollanda, İngiltere’nin çizdiği sınırlar dahilinde hareket etmek zorunda kaldı.
Yani Hollanda, ticari olan en güçlü ülke olma konumunu, ordusu ve donanması güçlü olmadığı için koruyamadı. İngiltere, ordusunu ve donanmasını ihmal etmemesinin semeresini Hollanda’yı devreden çıkararak yani ticari açıdan en güçlü ülke olarak elde etti ki bu kazanım ona süper güç olmanın yolunu açtı.