14 Kasım’da düzenlenen panelde amaç, PKK-İsrail ittifakının fikri alt yapısını inşa etmekti. (https://www.habererk.com/kurt-israil-ittifaki-panelinde-hangi-kararlar-alindi) PKK’nın ideologları Orta Doğuda yerinden oynayan taşların hareket alanlarını genişlettiğini ve Bahçelinin terörist başına bu yüzden çağrı yaptığını düşünüyorlar. HAMAS ve Hizbullah çok zayıfladı. Bu nedenle zaten zayıf olan İran ve Suriye rejimleri daha da zayıfladı.

Türkiye’nin ısrarlı taleplerini reddeden Suriye artık YPG’ ye operasyon yapamaz. İsrail Şii hilaliyle savaşırken Beyaz Saray, Irak ve Suriye’den asker çekemez. ABD ve Rusya asla Türkiye’nin operasyon yapmasına müsaade etmez. Yani PKK’nın Suriye’de devletleşme süreci devam eder. İsrail-İran savaşı rejim değişikliğiyle sonuçlanırsa İran’da da bir PKK devleti kurmayı planlıyorlar.

İddialarına göre İran’da çok güçlüler. Özellikle başörtüsü olaylarından sonra iki binden fazla Kürt genci idam edilmiş. Buda Kürtleri rejimden tamamen koparmış. ABD ve İsrail, İran’a saldırırsa halkı ayaklandırırız diyorlar. Karşılığında petrol bölgelerini yani Basra Körfezinde kıyı şeridi istiyorlar. ‘’İsrail’in Akdeniz’de sahili var. Bizimde Körfezde sahilimiz olursa ve komşu olabilirsek Araplara, Farslara ve Türklere ihtiyacımız kalmaz.’’ diye düşünüyorlar ve soruyorlar ‘’Bu kadar cazip bir fırsat varken Türkiye’nin Apo’ ya kabul ettirdiği içi boş teklifi neden kabul edelim?’’

Aç tavuk kendisini darı ambarında sanırmış. Hem İngiltere ile Türkiye’nin Orta Doğu’da ittifak kurduğunu söylüyorlar hem de bu ittifakın kendilerine karşı olduğunu göz ardı ediyorlar. PKK, çözüm sürecini de aynı mantıkla bitirmişti. Güneydoğuda aynı Suriye’nin kuzeyinde yaptıkları gibi kantonlar kuracaklardı. Türkiye’den tamamen silindiler. Kandil ve Gara dışında nefes alamıyorlar.

PKK’nın çözülmesi imkansız demografik problemleri var. Bunlardan ilki PKK’nın kendisiyle ilgili. 2000’li yılların başında Türkiye’den dağa çıkanların sayısı çok azalınca Avrupa’ya, Avrupa’dan gelenler kısa sürede dağlardan bıkıp eski hayatlarını özleyince İran, Irak ve Suriye’ye yöneldiler. Dağda yaşamanın zorlukları ve çok fazla zayiat vermeleri bu ülkelerden katılımları da yok mertebesine düşürdü. Üstelik bu ülkelerden gelenler Türkiye’ye karşı savaşmak istemiyorlar. İmkanları olsa Türkiye’de yaşamak istiyorlar.

Bu nedenle örgütün terörist sayısı çok azaldı. Kalanların daha da azı ve yaşlıları Türkiyeli. YPG-PYD mensuplarından PKK’ya tayin edilenlerin neredeyse tamamı atamaya itiraz, itirazları kabul edilmezse istifa ediyorlar. Neticede bu insanların ekseriyeti işsizlikten, maaş alabilmek için PYD’ ye katılmışlar. Şehirlerde veya kasabalarda ikamet ettiklerinden dağlarda yaşamaya alışık değiller.

Terörist başları Suriye’ye yerleşip PYD-YPG’ nin yönetimini ele geçiremiyorlar. Zira ABD izin vermiyor. Hatta bunların iddiasına göre ABD ve İngiltere, PKK’lıların koordinatlarını MİT’e bildirerek yok edilmelerini dolayısıyla örgütteki PKK ağırlığının azalmasını sağlıyor. YPG ve PYD, her geçen gün daha fazla Amerika’nın kontrolüne giriyor ve PKK’dan uzaklaşıyor. Suriyeli Kürtler ‘’PKK ile ilişkimiz olmasaydı Türkiye bize sürekli saldırmazdı, dışlanmazdık. Barzaniler gibi bizde ihya olurduk’’ diye düşünüyorlar.

İkinci demografik problem PYD-YPG ile ilgili. PKK bu bölgeyi Barzanilerden savaşarak aldı. Barzanilerle akrabalık bağı olan aşiret mensuplarının çoğu Irak’ın kuzeyine göç edince bölgedeki Kürt nüfus azaldı. PYD daha sonra Amerika’nın desteğiyle DEAŞ ile savaşarak topraklarını güneye doğru genişletti. Güneydeki nüfusun neredeyse tamamı Sünni Arap olunca demografi Kürtlerin aleyhine değişti.

Akabinde Türkiye arka arkaya operasyonlar yaparak Kürtlerin yoğun olduğu sınır bölgelerini ele geçirince, PYD bölgesindeki Kürtler iyice azınlığa düştüler. Eğer Türkiye, güvenlik koridoru oluşturmak amacıyla, sınırın 30 kilometre altına kadar olan yerleri işgal ederse, Kürt nüfus Arapların üçte birine düşecek.

PYD yıllardır Kuzey Irak’taki, Türkiye’nin kontrolündeki bölgelerdeki ve Türkiye’deki Kürtlere Suriye’nin kuzeyine yerleşme çağrısı yapıyor. ‘’Burada devlet kuruyoruz. Nüfusumuz az. Gelin yerleşin. Bu tarihi fırsatı kaçırmayalım’’ diyor. Ellerindeki muazzam petrol ve gaz gelirlerine ve yurtdışından gelen yardımlara rağmen kurdukları acayip rejim ve Türkiye’nin sürekli hale gelen saldırıları nedenleriyle, zaten az sayıdaki gelenlerin çoğu yılını doldurmadan geri dönüyor. Üstüne yerlilerde yurtdışına göç ediyor.

Arapların kadın başına bebek oranı beşin üstündeyken Suriye Kürtlerinin üçün altında olması da çözümü imkansız bir problem. O kadar çaresizler ki, İsrail saldırınca Lübnan’da ki Kürtleri Suriye’nin kuzeyine davet eden reklam kampanyaları düzenlediler. ‘’İran’da rejim yıkılır ve devlet ya da özerk bölge kurarsak ve İran ile Irak’taki Kürt bölgeleriyle Suriye’yi birleştirirsek nüfusla ilgili sorunlarımızı çözeriz’’ fikrindeler.  

Yazdıklarımdan Suriye Kürtlerinin PKK’yı desteklediği sanılmasın. Suriye’nin kuzeyinde hiç seçim yapılmadı. Demokratik seçim yapılmadı demiyorum demokratik olmayanı bile yapılmadı. Arap aşiretleri her fırsatta ayaklanıyorlar. PYD güçlerini püskürtüyorlar. Devreye ABD girince sulh sağlanıyor. Son anlaşmazlıkta PYD, petrol kuyularının bir kısmını aşiretlere devretmek zorunda kaldı. Aşiretler Sünni olmalarına rağmen Esad zamanını mumla arıyor.

Orta Doğu’da sırtını emperyalistlere dayayan hiçbir yapı başarılı olamadı. Emperyalistler işleri bitince kullandıkları yapıları kaderleriyle baş başa bırakırlar. Duygusal davranmazlar. Hele Trump, Çin’e yönelmekte ve Türkiye ile iş birliği yapmakta kararlı. İran’la savaşmaya karşı. Yarın PYD’ deki PKK’lılar sürgüne gitmek zorunda kalır ve yerlerine Barzani’nin ve Türkiye’nin kadroları gelirse, hiç kimse şaşırmasın.

Türkiye, Orta Doğu ve Avrupa’da Kürtleri sahiplenen ve kucaklayan bir kampanya düzenlemeli. PKK’nın bir terör örgütü olduğunu ve Kürtlere değil PKK’ya karşı olduğumuzu anlatmalıyız.