Ülkenin bu hale gelmesinde suçlu kim?
İktidar mı?
Yoksa iktidarın 18 yıldan beri saltanatını sürdürmesinde en büyük katkıyı sunan iktidara dur diyemeyen, son veremeyen basiretsiz politika sergileyen muhalefet mi?
Yoksa İktidara da, muhalefete de sandıkta gerekli cezayı kesemeyen bizler mi?
Böyle gelmiş böyle gider, lafı eskiden daha yaygındı sanki.
Bazı şeylerin düzelmeyeceğini kabulleniş, aynı zamanda onların daha da kötüleşmeyeceğine dair gizli bir inancı gösteriyordu.
Şimdiyse "önlenemeyen yükselişimiz" ve “battıkça batışımızdan” başka bir şey duymuyoruz.
Bu zıt kutuplar ve algı farkı iktidar ve muhalefet partilerinin kısır döngü politikalarının ana teması durumunda.
Her aklıma geldiğinde tebessüm ettiğim, ancak çizerini bir türlü hatırlayamadığım bir karikatür vardır.
Yabancı turist, devlet dairesi benzeri bir ortamda masada oturmaktadır.
Karşısındaki memur sorar; “Sonunda başvurunuz kabul edildi ve Türk vatandaşı olduğunuz, ne düşünüyorsunuz?”
Turist yanıtlar:
“Ne olacak bu memleketin hali...”
AKP’nin 18 yıllık iktidarı döneminde yanlış politikalarını hep eleştirdik, eleştirilerimizin yanı sıra niçin eleştirdiğimize dair de yanlışların doğrulması için öneriler sunduk.
Gördük ki AKP’nin eleştirilere cevabı ben bildiğimi okurum oldu.
Peki, bu özgüveni kimden ve nerden alarak böyle bir ruh haliyle siyaseti uygulama yetkisini kendisinden buldu.
Sorunun yanıtı elbette çok basit bizlerden.
Sandığa giden biz seçmenlerden cesaret alarak ülkeyi 18 yıldan beri yönetiyor ve yönetmeye devam ediyor.
Burada parantez açmak lazım bizlerin içinde muhalefet partilerini de dâhil etmeden geçmek olmaz.
Araştırmayan, okumayan, sorgulamayan, eleştirmeyen, ayırt etmeyen seçmenler olarak bizler suçluyuz.
Çünkü politika adına ortada üretilen hiçbir şey olmadığını göremeyecek kadar oyumuzu bilinçsizce kullanıyoruz. Kimimiz gündelik menfaat için, kimimiz din istismarcılığına inandığımız için, kimimiz ne şiş yansın ne kebap misali olduğumuz için.
Siyasi partilere gelince ortada yıllardan beri dönen bir hastalık var sadece o da birbirini şuursuzca eleştirme hastalığı.
Çünkü ne muhalefet partileri, ne iktidar partisi hiçbiri de ülkenin sorunlarının çözümü noktasında samimi değil. Sadece dost bizi bahçede görsün noktasında hamasi nutuklar atıyorlar gerisi hikâyeden öte geçmiyor.
İktidarın ne zaman başı sıkışsa imdadına muhalefet partileri yetişiyor. İktidarın birkaç vatan millet duygularını kabartacak içi boş nutuklar atması yeterli muhalefet partileri için. Anında AKP’nin etrafında saf tutmalarına yetiyor ve artıyor da.
Cumhuriyet tarihinde Türkiye, AKP iktidarlarında görmediği kadar olumsuz tabloları gördü görmeye de devam ediyor.
Ekonomide,
Sanayide,
Eğitimde,
Sağlıkta,
Tarımda,
İşsizlikte,
Yoksullukta,
Yoklukta,
Hukuksuzlukta,
Suriyeliler sorununda,
İç Dış Borç stokunda vd sayamadığımız birçok sektörde ve unsurda.
İç dış Sorunlar noktasında,
Ucuza borçlanma,
Yalancı büyüme,
Artmayan refah ve artan gelir adaletsizliği,
Kronikleşen açıklar (devlet, özel sektör, hane ölçeklerinde),
Bunları karşılamak için eriyen tasarruflar, rezervler,
Sürdürülebilirlik olmadığı için yaşanan finansman sorunu,
Neticede artan dolar, vergi yükü ve enflasyon,
Bunca olumsuzluklar karşısında iktidara karşı muhalefet partileri ne yapmakta ve ne gibi plan, proje ve program sunmaktalar koca bir hiç.
Türk ordusu, Suriye’de yüzlerce askerimizi Rusya ve PKK işbirliği çerçevesinde, koca bir taburumuzu AKP’nin yanlış Suriye politikası neticesinde şehit verdi.
İktidar çıktı hamasi vatan millet nutukları attı.
Muhalefetteki partiler, şehitlerimizin hesabını AKP’den sormak yerine AKP ile kok kola vererek siyaset yaptılar.
Olan garip gurabenin çocuğuna oldu.
Ocaklar söndü, yuvalar yıkıldı.
AKP’nin sabah bir şey söyleyip, akşam farklı bir şey söylemesine zikzaklar çizerek insanları aldatmasına duruş sergilemeleri gerekirken tam tersi AKP’nin değirmenine su taşımakla meşgul oldular.
Hal böyle olunca, okumayan, araştırmayan, eleştirmeyen, sorgulamayan toplum olarak bizlerde güdülmeye ve kullanılmaya mahkum edildik ve edilmeye devam ediyoruz.
Halk olarak aklımızı başımıza devşirip, sandığa gittiğimiz zaman gerek iktidar partisine gerekse muhalefet partilerine gerekli cezayı kesmez isek bu badireleri daha çok yaşayacağız.
Geçmişi değiştirmek için elimizden bir şey gelmez. Ama geleceği şekillendirmek az da olsa elimizdedir. Geleceğe gönlümüze göre bir biçim vermek istiyorsak ki, istemeliyiz unutulmamalıdır ki umut bitmedikçe, hiçbir şey bitmiş sayılmaz. Bitiş, umudun bittiği gündür.